Bu Kürt kanalları ne bir terör örgütüyle ilişkilidir, ne de halklar ve toplu...
KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı
06.07.3013
Danimarka Mahkemesi Roj TV, MMC ve Nûçe TV’nin yayınlarını kapatma kararını almıştır. İnsan haklarına bir saldırı olan bu kararı, Kürt halkına karşı yürütülen kültürel soykırımın suç ortaklığı olarak görüyor ve şiddetle kınıyoruz. Bu karar, Avrupa ve Danimarka’nın benimsediği düşünce ve basın-yayın özgürlüğüne ters bir karardır. Danimarka hukuku için kara bir leke olarak tarihteki yerini almıştır. Bu kararla kendi ilkelerini açıkça çiğnemiştir.
Kamuoyunda bu kararın siyasi bir karar olduğu düşüncesi hakimdir. Bize göre bundan da öte kirli işbirliğinin sonucudur. Bu kararın arkasında mutlaka kirli bir pazarlık bulunmaktadır.
Bu Kürt kanalları ne bir terör örgütüyle ilişkilidir, ne de halklar ve toplumlara zarar veren bir yayıncılık yapmaktadır. Yoksul Kürt halkının dişinden tırnağından arttırdığı yardımlarla yaşadığını tüm dünya bilmektedir. Avrupa’daki Kürt halkının ulusal varlığını ve kültürünü korumak için yardımlarla yaşayan yayın kuruluşlarıdır. Başka türlü olduğunu iddia etmek Türk devletinin Amed-Lice’de karakol yapımlarını protesto edenler için uyuşturucu ekiyorlardı demesinden daha büyük bir yalandır. Kültürel soykırımcı, sömürgeci Türk devletinin kendi suçlarını örtmek için bin bir türlü kılıflar uydurduğuna alışmış bulunuyoruz. Ancak bir İskandinavya ülkesinin böyle bir karar almasını kirli bir işbirliği dışında anlamak zordur.
Kürtler asimilasyon ve kültürel soykırım altında olan bir halktır. Bunu en fazla da televizyon başta olmak üzere basın-yayın araçlarıyla gerçekleştirmektedir. Türkiye ve Kürdistan’da yüzlerce, hatta binlerce TV, radyo, gazete ve diğer basın-yayın organları ile Kürtler kültürel soykırım değirmeninde öğütülmektedir. Buna karşı Kürdistan’da düşünce ve düşünceyi yayma özgürlüğü yoktur. Ancak devletin icazeti ve kültürel soykırım politikaları doğrultusunda koydukları sınır çerçevesinde yayıncılığa izin verilmektedir. Türkiye’nin mevcut politikaları ortadayken alınan bu karar, Türk devletinin kültürel soykırımcı politikalarına destek vermek anlamına gelmektedir.
Asimilasyon ve kültürel soykırım altındaki bir halkın kültürünü, sosyal yaşamını yansıtan, doğru haber almasını sağlayan televizyon kanallarını kapatmak, kültürel soykırıma destek vermek değil de nedir? Roboskî Katliamı’nı ilk önce haber vererek üstünün örtülmesinin önünde engel olan TV kanalını kapatmak, haber alma özgürlüğünü engellemek değil de nedir! Roj TV olmasaydı şu anda Roboskî Katliamı farklı gösterilip üstü örtülecekti.
Kürt basını ne nefret suçu işliyor, ne de ötekileştiriyor. Bu konuda en özgürlükçü ve empati yapan basındır. Süryaniler, Ermeniler, Êzîdîler, Aleviler ve diğer halklara en fazla yer veren, onları tanıtan Kürt kanallarıdır. Her zaman barış ve demokratik çözümü tercih eden bu kanallardır. Demokrasi ve özgürlük konusunda en ilkeli yayın yapanlar bu kanallardır. Bu gerçek ortadayken bu kanalları kapatmak ne demokrasiye, ne özgürlüğe hizmet etmektedir. Sadece demokrasi ve özgürlük karşıtlarını cesaretlendirmektedir.
Bu karar aynı zamanda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı demokratikleşme hamlesine köstek olmayı ifade etmektedir. PKK silahlı güçlerini geri çekerken, PKK’yi terör listesine alan Avrupa; PKK yeni bir demokratikleşme ve barış hamlesi başlatınca bu defa da Kürt televizyonlarını kapatmıştır. Kürt Halk Önderinin başlattığı süreci desteklediğini söyleyenler için bu karar anlaşılmaz ve çok manidar bir durumdur.
Biz başta Danimarka olmak üzere, Avrupa’daki hükümetleri ve insan hakları örgütlerini bu karara karşı çıkmaya, bu konuda Kürt halkıyla dayanışmaya çağırıyoruz.
İktidar savaşı Mısır’da halklara yeni acılar getirmiştir. Mısır’da yaşanan devrim sonucu demokratikleşme gelişmeyince ordu fırsatını bulduğu an darbe yapmıştır. Demokrasinin geliştirilmediği yerde bu tür darbelerin zemini her zaman olacaktır. Ancak köklü demokratikleşmeler darbeleri engeller. Mısır’daki iktidar kendisi içinde güvence olacak demokratikleşmeyi yapmayıp, devrimi hırsızlayıp yeni bir hegemonya peşinde koşunca bizzat darbenin zeminini korumuştur. Mısır devrimi iktidar hevesinin kurbanı olmuştur. Bu darbeyi şiddetle kınıyoruz. Bu darbe halkın devrimini boğmayı hedeflemiştir. Tahrir meydanında çalınan devrimi geri almak isteyen halk yeni bir devrim hırsızı, hatta katiliyle karşılaşmıştır. Biri hırsızlarken, diğeri katlediyor.
Halk her yerde yaptığı devrimleri sahiplenmeli, ne devrim hırsızlarına ne de devrim katillerine fırsat vermelidir.