Suriye'de halk hareketlerini destekliyorum diyen Türkiye, Kürtlerin ayağa kalkışı...
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı
23.Temmuz.2013
Rojava Kürdistan Halk devriminin birinci yılında bir taraftan El Kaide’ye bağlı olduğu söylenen İslam maskeli çeteler, diğer taraftan Türk devleti Kürtlere yönelik bir saldırı kampanyası başlattılar. Suriye'nin en devrimci demokratik gücü olan Kürtlere saldırılması hem Kürt düşmanlığıdır hem de demokrasi düşmanlığıdır. Eğer Suriye'de demokratik bir değişim ve demokratik yönetim olacaksa bunun en güçlü temeli Kürtlerdir. Bu açıdan Kürtlere düşmanlık devrim düşmanlığıdır.
Suriye'de Kürtler temel ulusal ve demokratik haklarından mahrum yaşıyorlardı. Bu nedenle hakları için on yıllardır mücadele ediyorlardı. Özellikle son on yılda yüzlercesi zindanlara dolduruldu. Suriye ile Türkiye işbirliği yaparak Kürtlerin özgürlük ve demokrasi mücadelesine düşmanlık yapıyorlardı. Bu nedenle Suriye'de siyasi kriz baş gösterince ilk harekete geçen halk Kürtler oldu. Önceden de örgütlü oldukları için kısa sürede Suriye'deki devrimin ve demokrasinin en temel gücü haline geldiler. Suriye'de halklar daha demokratik ve özgür bir Suriye için harekete geçerken tabii ki en önde de Kürtler ayağa kalkacaktı. İlk önce örgütlülüklerini geliştirdiler. Meşru Savunma güçlerini kurdular, sonra da devlet kurumlarını topraklarından atarak kendilerini yönetmeye başladılar.
Suriye'de halk hareketlerini destekliyorum diyen Türkiye, Kürtlerin ayağa kalkışını durdurmak için her yola başvurdu. Bir taraftan Kürtlerin birliğini önlemeye çalışırken, diğer taraftan beslediği ve donattığı İslam maskeli çeteleri Kürtlere saldırttı.
Türkiye kendi Kürtlerini kültürel soykırıma uğratıp yok etmek isterken aynı politikanın tüm Kürtlere uygulanmasını istemektedir. Bu nedenle Kürtlerin Suriye'de özgür ve demokratik yaşamına karşıdır. Türkiye'ye göre, Kürtler mutlaka egemenlik altında tutulmalı, kendilerini yönetme hakkı tanınmamalı ve kültürel soykırım Türkiye'de olduğu gibi sürdürülmelidir.
Türkiye Kürtlerin kendi kendini yönetmesine, bunun için seçimle bir demokratik özyönetim oluşturmasına karşıdır. Mısır’da bile seçim olsun, seçilene saygı duyulsun derken, Kürtlerin demokratik bir seçimle kendi iradesi olan Meclis oluşturmalarını ve bu Meclis içinden özyönetim çıkarmalarını kendisi için tehdit görmektedir. Demokrasinin uygulanmasının tehdit olduğu nerede görülmüştür? Türkiye, sıra Kürtlere geldiğinde her türlü evrensel ilkeyi reddetmektedir. Başkalarına hak gördüğünü Kürt’e görmemektedir. Derinliğine ve stratejik bir Kürt düşmanlığını hala sürdürmektedir. AKP tek parti dönemindeki ve sonrasındaki Kürt politikasını bırakmamıştır. Sadece Kürtlerin uyanışı ve mücadelesi karşısında Kürtleri egemenlik altında tutmak için Kürt’ten söz etmektedir. Dil ve kültürde kültürel soykırımı engellemeyecek yumuşamalar yapmaktadır. Bu da esas olarak Kürt’e karşı yürütülen kültürel soykırım ve psikolojik savaşın yeni koşullardaki biçimi olmaktadır.
Türkiye bu politikayı başta kendi sınırları içinde yaşayan Kürtler üzerinde olmak üzere bırakmalıdır. Türkiye tüm Kürtlerle barışmalıdır. Türkiye'nin çıkarına olan budur. 1925 yılıyla başlayan Kürt’ü yok etme politikasından vazgeçmeden Türkiye'nin istikrara kavuşması zordur. Dolayısıyla eski politik tutum ve alışkanlıklarını terk etmelidir.
Türkiye Kürtler nerede bir hak arayışı içinde olduğunda olumsuz tutum gösterme alışkanlığını bırakmalıdır. Çünkü bu tür yaklaşımlarla tüm Kürtleri karşısına almaktadır. Türkiye'de çatışmasızlık ortamı sürerken ve Kürtler Kürt sorununun çözümü için sabırlı ve sağduyulu bir politika izlerken, Hükümetin her şeyi kendine hak gören egemenlikçi bir kompleksle Kürtleri tehdit eden politikaları bu süreci sabote etmekten başka bir anlama gelmez. Türkiye tutarlı olmalı, tutumunun neye yol açacağını görmelidir.
Suriye'de Araplar özgürlük istediğinde Kürtler istemeyecek mi? Tabii ki en başta da Kürtler isteyecektir. Farklı bir kimlik olmanın ve demokrasinin gereği olarak tabii ki özyönetimlerini kuracaklardır.
Erdoğan “sabrımız taşıyor” diyor, Bülent Arınç “fiili durumları kabul etmeyiz” diyerek tehdit ediyor. Tehdit bir politika haline getirilmiş ve bu konuda da basın harekete geçirilmiştir. Türkiye tehdit ediyor diye Rojava Kürtleri özgür ve demokratik yaşamlarından mı vazgeçecekler? Eğer bir tahammülsüzlük ve sabır taşma varsa tüm Kürtlerin sabrı taşıyor; “Bu Türkiye'nin yaptığı nedir? Kürtler nerede bir hak kazanmak istiyorsa kaşı çıkıyor” diyorlar. Kürtlerin Türkiye algısı şimdi budur.
Her biri bir başka ülkeden gelen ve Suriyeli olmayan İslam maskeli çeteleri destekliyor, ama kendi topraklarında özgür yaşamak isteyen Kürtlere ise düşmanlık yapıyor. El Kaide’ye bağlı olduğu söylenen bu çetelerin komşuluğundan rahatsız olmuyor, ama kardeşim dediği Kürt’ü komşu olarak kabul etmiyor. Kürt’e hiçbir şey gitmesin diye ambargo uyguluyor, ama bu çetelere her türlü imkanı sağlıyor. Şu ana kadarki tutumuyla tam savaşın içine girmiştir. Türkiye şimdi Kürtlere karşı yürütülen savaşın tarafı olmuştur; hem de Kürt karşıtı tarafta yer almaktadır.
Kürtler Türkiye'ye karşı hiçbir olumsuz politika ve tutum yanında yer almazken, Türkiye'nin bu düşmanlığı yapması kabul edilemez. Kürtlerin de Kürt karşıtı politikalara boyun eğmesi düşünülemez. Zaten Kürtler Kürt karşıtı politikalara karşı direnmektedir. Kürtlere haklarınızdan vazgeçin denilebilir mi?
Türkiye'nin bu politikasına sadece Rojava Kürtleri değil, tüm Kürtler karşı çıkmaktadır. Biz de Hareket olarak Türkiye'nin bu politikasının karşısında olduğumuzu vurguluyor ve Rojava Kürtlerinin yanında olduğumuzu herkesin bilmesini istiyoruz. Kuzey’de, Güney’de, Doğu’da, Avrupa’da ve dünyanın her yerinde yaşayan Kürtleri de siyasi düşüncesi ve inancı ne olursa olsun Rojava halkı yanında yer almaya ve özgürlük devrimini savunmaya çağırıyoruz.
Rojava Kürtleri Türkiye ile ilişki içinde olmak istediklerini defalarca açıkladı. Buna Türkiye'nin tehdit ve şantajla karşılık vermesine tabii ki Rojava halkı da boyun eğmeyecektir. Bugün tüm saldırganlara gösterdikleri kutsal direnişi Türkiye'nin saldırılarına karşı da gösterecektir. Kadın, çocuk, yaşlı, genç göğüslerini Türkiye işgaline karşı siper edeceklerdir. Kürt halkının herhangi bir saldırıya sessiz kalacağını sananlar yanılırlar. Rojava halkı direnirse tüm parçalardaki ve yurtdışındaki Kürtler de yanlarında olur. Çünkü Rojava halkı Kürtlerin onurudur, namusudur. Hiçbir parçaya olmadığı kadar Rojava halkına sahip çıkarlar.
Rojava devrimi, Suriye devriminin ve Suriye'nin demokratikleşmesinin temelidir. Bu açıdan Suriye'nin demokratikleşmesinden çıkarı olan tüm halklar ve inançlar saldırılar karşısında Rojava halkının yanında yer almalıdır. Rojava Devrimine İslam maskeli çetelerin ve arkasında olan Türkiye'nin saldırıları, gerçek demokratikleşme ve özgürlüklere saldırıdır. Demokratik Suriye isteyen tüm Araplar, Suriye'de dinsel topluluk olan Aleviler, Êzidiler, Süryaniler, Ermeniler, Dürziler, İsmailliler, herkes Rojava halkının yanında yer almalıdır. Rojava halkının yanında yer almak, tüm farklılıkların özgür ve demokratik yaşama kavuşacağı demokratik Suriye'den yana olmaktır.
Türkiye son günlerdeki kampanyayla Rojava devrimine düşmanlığını açıkça göstermiştir. Bu, özünde Kürtlerin hak ve özgürlük kazanmalarına gösterilen düşmanlıktır. Bu nedenle Türkiye'ye “Rojava halkının üstünden elini çek” diyoruz. Türkiye Rojava ve Suriye ile ilgilenecekse başta Kürtler olmak üzere oradaki demokrasi güçlerini desteklemelidir.
Rojava halkı da bölgede varolan Kürt ve demokratikleşme düşmanlığını iyi görmelidir. Hala Kürtlerin varlığını ve özgürlüğünü kabul eden bir zihniyet gelişmemiştir. Bu açıdan özgürlük ve demokrasi mücadelesi süresince sıkıntılar her zaman olacaktır. Kuzey Kürdistan halkı on yıllardır büyük acılar çekmesine, on binlerce şehit vermesine ve çok ağır bedeller ödemesine rağmen direnmekte, özgür ve demokratik yaşamında ısrar etmektedir. Rojava Kürdistan'da yaşanan her sıkıntıya özgür yaşam iradesiyle karşı konulabilir. Rojava Devrimi tarihin en büyük devrimlerindendir. Rojava’da yaşanan demokratik ve özgürlük devrimi her türlü saldırıyı boşa çıkartacak ve sıkıntıyı aşacak güce sahiptir.
Bu büyük devrimi hiçbir güç kıramayacak ve sonunda Rojava Devrimi kazanacaktır. Rojava devrimi kazandığında sadece Suriye demokratikleşmeyecek, tüm Ortadoğu'nun da demokratikleşmesinin önü açılacaktır. Zaten Rojava halkı daha şimdiden bu bilinç ve sorumlulukla büyük direnmektedir. Bu direniş tüm Kürtlerin onuru olmaktadır. Tüm Kürtler de onurlarına ve namuslarına mutlaka sahip çıkacaklardır.