Kürtlerin temel talepleri olan anadilde eğitim için bu olmaz, bu resmi dili bo....
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı
22 Ağustos 2013
Kürt Özgürlük Hareketi Türkiye'de tek taraflı iradeyle çatışmasızlık ortamı yaratmıştır. Bu çatışmasızlık ortamı 1999’dan sonraki en önemli süreçtir. Silahlı güçlerin geri çekilmesi iradesi de gösterilmiştir. Kürt Özgürlük Hareketi tutumuyla Türk devletine çözüm için adım atması gereken ortamı sunmuştur. Bunun takdir edilmesi ve çözüm için ciddi adımlar atılması gerekirken, şimdiye kadar hiçbir adım atılmaması, hatta karakol yapımı, barajlar, yeni korucuların alınması, Rojava’da çetelerin Kürtlere saldırtılması ve son zamanlarda yapılan kimi tutuklamalar gibi pratikler içine girmesi hükümetin soruna ciddiyetle yaklaşmadığını göstermektedir. 9-10 ay boşuna harcanmıştır. Şimdi de Başbakan’ın yaptığı açıklamaya göre ciddi bir adım atılmayacağı anlaşılmaktadır.
Kürt tarafının gösterdiği tek taraflı fedakarlıklar karşısında Hükümetin adım atması gerekirken, Başbakan’ın “geri çekilmemişlerdir; geri çekilenler de çocuk, yaşlı, kadındır” gibi ciddi olmayan açıklamalar yapması, Hükümetin gerekçeler bulma ve ipe un serme çabası içinde olduğunu göstermektedir. Türkiye'deki gerçeği bilmeyen birisi de Hükümet önemli adımlar atmış da Kürt tarafı bunu takdir etmiyor sanacaktır. Daha hiçbir adım atmamışken bu tür sözler sarf edilmesi, Hükümetin psikolojik savaş ve oyalama yaklaşımını bırakmadığını göstermektedir.
Kürtlerin temel talepleri olan anadilde eğitim için bu olmaz, bu resmi dili bozar, ülkeyi bölecek adımlar atmayız denmesi Başbakanın zihniyetini ele vermektedir. Tam da ulusalcıların söylediği gibi “anadilde eğitim ülkeyi böler” anlayışıyla hareket edilmektedir. Başbakan bilmelidir ki, Filistinlilerin ne Araplıkları reddediliyor, ne de anadilde eğitimleri ve kendi kendilerini yönetmeleri önünde engel var. Dolayısıyla yapılan kıyaslama sadece Türkiye'nin soykırımcı politikalarını örtme çabasını ifade etmektedir. Dünyada hiçbir devletin ve ülkenin uygulamadığı bir kültürel soykırımı Türkiye uyguluyor. Buna örnek tek ülke gösterilemez. Ancak Kürtler üzerinde Türkiye'ye benzer bir politika uygulayan diğer sömürgeci ülkelerle kıyaslanabilir.
Başbakan’a sorarlar, sen Kürtlerin özyönetim hakkını kabul etmeyeceksin, anadilde eğitim olmaz diyeceksin; peki, bu sorun nasıl çözülecektir? Bu sürecin en önemli aktörü olan ve herkes tarafından da Kürtler içinde en etkin lider olarak kabul edilen Önder Apo’nun rolünü oynaması için gereken koşulları yaratmadan bu sorun nasıl çözülecektir? Akil İnsanlar bile çözüm için bu en temel talepleri raporlarında dile getirmemiş midir?
AKP hiçbir gerekçe üretmeden Kürt sorununun kalıcı çözümü için adımlar atmalıdır. Kürt Halk Önderi de, Kürt Özgürlük Hareketi de üzerine düşeni yapmıştır. Hükümetin adım atmaması önünde zihniyeti dışında hiçbir engel kalmamıştır. Yeni bir paketten söz ediliyor. Ama Başbakan’ın açıklamaları ve kamuoyuna yansıyanlar sadece zaman kazanmaya yönelik olduğunu göstermektedir. Kürt Halk Önderi ve BDP ile tartışılmadan atılacak tek taraflı adımların zaten beklentileri karşılaması mümkün değildir. Kürtleri muhatap almadan tek taraflı yaklaşımlar göstermek zaten Kürt sorununu yaratan zihniyetin ta kendisidir. İlk önce Kürt sorununu yaratan bu yaklaşımın bırakılması gerekir. Çünkü tek taraflı olan şeylerin sorunu çözemeyeceği bilinmektedir.
Kürt Halk Önderinin ve Kürt Özgürlük Hareketi'nin zaman vermesinden rahatsız olunması da AKP'nin çözüm zihniyeti konusundaki kuşkuları doğrulamaktadır. AKP hükümeti on yıldır bu birkaç ayda çözülecek sorun değildir deyip yılları tüketmiştir. Bu söylemi bir oyalama tarzı haline getirmiştir. Eğer çözüm niyeti olur ve bir proje ortaya konursa bu sorun kısa sürede çözülür. Bazı şeylerin pratikleşmesi ise ayları alabilir. Önemli olan çözüm niyetini ve projesini ortaya koymaktır.
Kürt Halk Önderi ve Kürt Özgürlük Hareketi tek taraflı olmayacak bir çözüm niyetini ve projesini görmek istiyor. Bu, Kürtlerin hakkıdır. Bu yapılmazsa tabii ki Hükümetin oyalama politikasına izin verilmeyecektir. Mazlum ve soykırıma uğratılmak istenen bir halkın haklarının tereddütsüz tanıması gereken güç, tabii ki bu hakları gasp eden ve soykırım politikası izleyen Türk devletidir.
Türk devletinin çözüm niyeti ve projesi varsa bunu göz boyama paketlerine başvurmadan açıkça ortaya koyar. Bunu da sadece Kürtler değil, taraflı tarafsız herkes görür. Eğer böyle bir niyet ve proje ortaya konulmazsa Kürtler aldatılacak ve aldanacak değildir. Çözümsüzlük politikaları ve oyalamalara tabii ki tutum koyacaktır. Bu da kültürel soykırıma uğratılmış mazlum Kürt halkının, Önderliğinin ve siyasi iradesi olan kurumların en meşru hakkıdır.