Önderliğimizin 9 Ekim 1998 yılında Suriye’den çıkışıyla başlayıp 15 Şubat 1999’da Kenya’dan CIA ve MOSSAD’ın gizli operasyon...
Önderliğimiz şahsında özgürlük hareketimize ve halkımızın özgürlük taleplerine karşı geliştirilen 9 Ekim Komplosu’nun 16. yılına giriyoruz. Önderliğimizi hedefleyerek özgürlük hareketimize, halkımıza ve tüm özgürlük değerlerimize saldıran uluslararası komplo gerçekliğini ve bu gerçekliği yaratan güçleri büyük bir nefretle kınıyor ve lanetliyoruz. Bu gerçeklik karşısında Önderliğimiz ve özgürlük değerlerimiz etrafında kendilerini ateşten bir çember yaparak komplo karşısında duran, komploya büyük bir fedai duruş ve adanmışlıkla cevap olan şehitler gerçeğimizi büyük bir minnetle anıyor, Önderliğimizin uluslararası komplo gerçekliğini boşa çıkaran direniş gerçekliğini selamlıyoruz.
Değerli Yoldaşlar
15 yıldır kesintisiz bir biçimde uluslararası komplo gerçekliği karşısında Önderlik, halk ve hareket olarak büyük bir direniş ve mücadele içerisindeyiz. Bu mücadelemiz mevcut durumda yükselerek devam etmektedir.
Önderliğimiz uluslararası komplonun iç yüzünü, amacını ve hedefini tüm iç dayanaklarıyla birlikte geniş bir biçimde ortaya koyup çözümlemiştir. Gelinen düzey itibariyle de komplonun izlediği seyri, gelmiş olduğu aşamayı, amaç ve hedeflerinde başarılı olup olmadığını yeniden değerlendirmeye ihtiyaç vardır.
Önderliğimizin 9 Ekim 1998 yılında Suriye’den çıkışıyla başlayıp 15 Şubat 1999’da Kenya’dan CIA ve MOSSAD’ın gizli operasyonuyla kaçırılıp İmralı adasına götürülmesine kadar varan uluslararası komplo süreci, birçok değişik aşamadan geçerek günümüze kadar ulaşmış ve hala Kürt Özgürlük Hareketini yok etmek üzerinden varlığını korumaktadır. Önderliğimiz şahsında neden Özgürlük Hareketimize yönelim gerçekleştirildiği, hedef alındığı sorusu, Önderliğimiz tarafından çok somut bir biçimde ortaya konulmuştur. Gerçekleşme amacına yönelik olarak 15 yıl boyunca Önderliğimiz kapsamlı analizler yapmış ve bunu savunmaları yoluyla tüm dünyaya mal etmiştir. Uluslararası emperyalist ve sömürgeci güçlerin eliyle gerçekleştirilen bu komplonun, amaç ve hedeflerini yeniden hatırlatmakta yarar vardır. İlk gelişim aşamasındaki seyri ve gelişme doğrultusunda değişimler olsa da, hala sonuç almak üzerinden değişik bir seyir izlemektedir. Her şeyden önce Önderliğimiz bu komplonun kendi şahsında Ortadoğu’ya yönelik bir işgal hareketi olduğunu ifade etmektedir. 20. yüzyılın sonuna denk gelen bu uluslararası komplo, kapitalist hegemonyacılığın yayılma stratejisinin birer oyunu ve planı çerçevesinde geliştirilmiştir. Tarihsel önemi büyük olan bu komplonun, Önderliğimiz şahsında Ortadoğu halklarına yönelik bir komplo olduğu, geldiğimiz tarihsel aşama itibariyle de netçe görülmektedir. Kapitalist modernite güçlerinin küreselleşme ve dünya hegemonu olma stratejisi kapsamında Ortadoğu coğrafyasını işgal hareketinin ilk adımını, Önderliğimizi uluslararası komployla esaret altına alarak atmışlardır. ABD, İsrail ve İngiltere’nin başını çektiği bu uluslararası komplo gerçekliği, bölgesel gericilik ve Kürt işbirlikçi güçleri de yanına alarak başarılı olabilmek için her türlü yol ve yöntemi denemiştir. Ortadoğu’yu sömürgeleştirme projesi olan Büyük Ortadoğu Projesi’nin bu anlamda ilk pratik adımının Önderliğimizi esaret altına alarak gerçekleştiği bilinmektedir.
Dünyayı ve Ortadoğu’yu sürekli denetimde tutmak isteyen emperyalist güçler, denetimleri dışında kalan ve mutlaka kontrol edilmesi gereken güç olarak Önderliğimizin öncülüğünü yaptığı Özgürlük Hareketimizi görmekteydiler. Çünkü kendilerini dünya hükümranı gören bu güçlere karşı direnen ve hiçbir biçimde teslim olmayan, üçüncü bir yol, alternatif bir güç olarak ortaya çıkan tek güç Önderlik hareketimizdir. Bu anlamda Büyük Ortadoğu Projesi kapmasındaki planlarını hayata geçirebilmek için her şeyden önce Önderliğimizin Ortadoğu’dan çıkartılması ve giderek sistem-içileşecek bir araç haline getirilmesi gerekiyordu. Önderliğimiz bu durumu erkenden fark ederek, bu oyunun bir parçası olmayacağını ve bu oyunu boşa çıkartacağını, Ortadoğu coğrafyasında hayat bulacak olan çizginin kapitalist modernite çizgisi değil de, demokratik uygarlık çizgisi olacağını net bir biçimde ortaya koymuştur. Komployu amaçlarından, hedeflerinden uzaklaştırmak ve başarısı önünde engel olmak, her şeyden önce iç yüzünü ve tarihsel dayanaklarını iyi çözümlemekten geçtiğinin bilincine varmak gerektiğini en iyi ortaya koyan Önderlik gerçekliğimiz oldu.
Önderlik gerçeğimiz, artık Kürt ve Kürdistan gerçekliğinin emperyalist ve ulus devlet yapılanmalarının denetiminden çıkartılması, varlık ve kimlik bilinci edinerek örgütlendirilmesi gerektiği sonucuna vardı. PKK gerçekliğiyle özgürlük mücadelesini ideolojik bir yapılanmaya ulaştırıp inkar ve imha dayatmalarına karşı 1984 yılında 15 Ağustos Atılımıyla askeri bir yapılanma boyutuna da ulaştırdı. Silahlı mücadele çizgisini, Uzun Süreli Halk Savaşı Stratejisi temelinde ilerletti. 1990’lı yıllarla birlikte değişen dünya dengeleri ve emperyalizmin Ortadoğu üzerindeki politikaları, yeniden bir durum değerlendirmesi yapmasına ve yeni bir mücadele yolu belirlemesine götürdü. Batılı emperyalist güçlerin kendi içinde çatışan ve dışta da kendisine bağımlı hale gelen oyunlarını çözerek, 1993 ve uluslararası komplonun gerçekleştiği 1998 yılında ateşkesler ilan etti. Bu ateşkeslerin doğru bir karşılık bulması halinde Kürt sorunu diyalog ve demokratik uzlaşı yöntemiyle barışçıl bir çözüme ulaşacak ve böylelikle emperyalist güçlerin Ortadoğu’da hakimiyetini sağlamak için sürekli kullandığı bir kart olmaktan çıkacaktı. Ortadoğu’da demokratik birliğin Ortadoğu halklarının emperyalizme karşı yaratacağı güçlü ittifaktan geçeceğini öngörerek, sürece bu yolla müdahale etti. Kürt ve Türk halkı arasında sağlanacak bir barışın emperyalizmin bölge üzerindeki oyunlarını bozacağını ifade ederek, ateşkesler yoluyla sorunu barışçıl çözüm yollarıyla çözüme götürme arayışına girdi. Önderliğimizin bu çözüm girişimlerini çıkarları dışında gören emperyalist güçler, bu süreçlere müdahale etti. Önderliğimize yönelik suikast ve komplo girişimlerini devreye koyarak, Önderliğimizi imha etmeyi planladı. En planlı, örgütlü ve açık saldırısını da 9 Ekim 1998 yılında uluslararası komployu geliştirerek devreye koydu. Amerika ve NATO Gladyo’sunun planlayıp örgütlediği uluslararası komplo gerçekliği, Önderliğimizi kesinlikle imha etmeyi amaçladığı açığa çıkan bir gerçekliktir. Çünkü Önderliğimiz emperyalizmin Ortadoğu’yu işgal hareketinin ve Kürt halkının inkar ve imhasının önünde duran tek güçtü. Ortadoğu’yu işgal hareketini başlatmak, Kürt halkı üzerindeki inkar ve imhayı bir sonuca götürmek için, her şeyden önce önlerinde duran bu büyük engeli ortadan kaldırmaları gerekiyordu. Bu temelde Önderliğimizi Ortadoğu topraklarından çıkartmayı ve imha etmeyi hedeflediler. Bu anlamda 9 Ekim 1998 komplosu, Ortadoğu ve Kürt halkı açısından böylesi tarihi bir anlama sahiptir. Planladıkları gibi Önderliğimizin imhasını gerçekleştiremediler, Önderliğimizi 15 Şubat 1999 yılında İmralı adasında esaret altına alarak Ortadoğu coğrafyası üzerindeki işgal hareketinin startını verdiler. ABD’nin 2003 Irak işgali ve sonraki yıllarda Ortadoğu coğrafyasının tümüne yayılmak istenen girişimlerin hepsi bu komplonun bir parçası olarak gelişti.
Bir kriz ve kaos ortamına dönüştürülen Ortadoğu coğrafyası, güçlerin çatıştığı bir sahne haline getirilmiş durumdadır. Mevcut durumda Ortadoğu gerçekliğinde yaşananları, bu coğrafya ve buradaki güçlerle sınırlı ele almamak gerekiyor. Önderliğimizin de belirttiği gibi Ortadoğu’da yaşanan bir Üçüncü Dünya Savaşı’dır. Üçüncü Dünya Savaşının bir gerçek olduğunu ve bunun ağırlık merkezinin Ortadoğu coğrafyası ve kültürel ortamı olduğunu belirtmektedir. Irak’ta yaşananların sadece bir ülkeyle ilgili olmadığını, dünya hegemonik güçlerinin çıkarları ve varlığı ile ilgili olduğunu ve bu savaşın ancak İran’ın tamamen etkisizleştirilmesi, Afganistan ve Irak’ın istikrara kavuşturulması, Çin’in ve Latin Amerika’nın tehdit olmaktan çıkarılmasıyla sonlandırılabileceğini belirtmektedir. Dolayısıyla adına Üçüncü Dünya Savaşı dediğimiz bu savaşta, hangi gücün kazanacağı önemli bir nokta olmaktadır. Önderliğimizin dikkat çektiği bir diğer önemli husus, “Böylesine büyük savaşlarda hep hegemonik güçler kazanmazlar, halklar da çok şey kazanabilirler. Hatta hegemonik güçler sistemsel kaybedebilir, halklar sistemsel kazanabilirler” gerçekliğidir. Tunus ile başlayıp Yemen, Mısır ve Suriye ile doruğa ulaşan Ortadoğu halk hareketleri, iki yüzyıldır Ortadoğu’da oluşturulan mevcut statüko gerçekliğine karşı halk isyanlarına dönüşmüş durumdadır. Ortadoğu halkları kapitalist moderniteye karşı büyük bir direniş içerisindedir. Mevcut durumda Ortadoğu ve Kürdistan’da yaşanan bu gelişmeler, halkların artık dıştan hiçbir gücün bölgede batı endeksli inşa edilmiş yapılanmalara müsaade etmeyeceğini göstermektedir. Ortadoğu halklarının emperyalizme karşı direnişine Önderliğimizin İmralı direnişi öncülük etmektedir. Önderliğimizin ideolojik ve felsefi doğrultusu, halkların özgürlük mücadelesine ışık tutmakta ve yol göstermektedir. Ortadoğu halkları, Önderliğimiz etrafında gerçekleşen özgürlük öncülüğüne sahip çıkmakta ve aynı direniş tutumunu sergilemektedirler. Çünkü Ortadoğu coğrafyası, kültürel yapısı ve halklar gerçekliği hiçbir zaman emperyalizm eliyle inşa edilmiş yapısal gerçeklikleri içine sindiremedi. Dolayısıyla ne Yeşil Kuşak ne de BOP projesi Ortadoğu halklarının 21. yüzyıl sistem inşaları olabilir. Önderliğimizin Demokratik Modernite projesi, halkların özlemini, hayalini kurduğu yeni sistemleri olacaktır. Bu anlamda kapitalist modernite tarafından inşa edilen ulus devlet paradigması, Ortadoğu halklarının mevcut sorunlarına ve sistemsel krize çözüm gücü olamamaktadır. Bu paradigmanın yarattığı çatışmalı ortamı ve çıkmazı, ancak demokratik ulus paradigması aşabilir. Önderliğimizin direnişi öncülüğünde mücadele yürüten Kürt halkı, bugün Rojava Kürdistan’ında kapitalist modernitenin inşa ettiği ulus devlet yapılanması karşısında, varlık ve özgürlük mücadelesini yükseltmekte, üçüncü ve alternatif çözüm yolu olan halkların kendi çözümünü dayatmaktadır. Ortadoğu Demokratik Halklar Birliği, Rojava Kürdistan’ın öncülüğüyle Ortadoğu gerçekliğinde hayat bulacaktır.
Değerli Yoldaşlar
Uluslar arası komplo gerçekliği karşısında İmralı direniş gerçekliği tarihi anlamı büyük bir direniştir. 9 Ekim Komplosu, Önderliğimizin öngördüğü stratejik değişim ve yeniden yapılanma girişimine karşı gerçekleştirilen bir tarihsel komplo gerçekliği oldu. Önderliğimizi İmralı adasına hapsederek, bu stratejik değişim ve yeniden yapılanma sürecinin önüne geçilmek istendi. Önderliğimiz İmralı sürecini bir değişim, dönüşüm ve kendini yeniden yaratma süreci olarak ele aldı. 15 yıl boyunca bunun derin yoğunlaşması içerisinde oldu. Önderlik uluslararası komploya karşı mücadeleyi sadece bir politik-askeri mücadele olarak görmedi. Dolayısıyla mücadeleyi sadece bir stratejik durum olarak da değerlendirmedi. Uluslararası komployla mücadeleyi bir çizgi düzeyinde ele aldı. Komploya karşı mücadeleyi bu biçimde ele almasaydı, bu düzeyde kapsamlı bir yaklaşım belirlemeseydi, komplo yenilgiye uğramaz ve boşa çıkartılmazdı. Çünkü uluslararası komplonun da dayatmış olduğu bir çizgi söz konusuydu. Bu anlamda İmralı sistemindeki ağır fiziki ve psikolojik işkenceye, ağır izolasyon koşullarına rağmen, sürekli bir düşünsel üretim içinde olmuş, tarih, sistem, toplum analizleri yaparak, bunu savunmalar yoluyla halka, kadro yapısına ve kamuoyuna ulaştırmıştır. Dolayısıyla komploya karşı en etkili mücadeleyi İmralı işkence sistemi altında gerçekleştirmiş, yarattığı teorik-ideolojik açılımlarla komployu yenilgiye uğratmıştır. Dolayısıyla kazanan kesinlikle Önderliğimiz, kaybeden ise inkar ve imha güçleri olmuştur. Değişim yenilenme ve yeniden yapılanma gerçekleşirse, komplonun yenilebileceğini öngörmüş ve herkesi bu temelde yenilenmeye, yeniden yapılandırmaya çağırmıştır. Yine komplo karşısında Kürt sorununun demokratik çözüm mücadelesini geliştirmeye çağırmıştır.
Komplonun imha ve tasfiye planlarına karşı, üçüncü partileşme hamlesi kapmasında Özgürlük hareketimizi yeniden yapılandırarak, stratejik değişim yaparak kapitalist moderniyete karşı demokratik modernitenin öncü gücü haline getirmiştir. Demokratik Ekolojik Kadın Özgürlükçü Toplum Paradigmasını, 21. yüzyılın toplum paradigması olarak geliştirirken, bu paradigmanın sistem bulacağı yapısal gerçekliği de demokratik modernite olarak ortaya koymuştur. Bu sistemsel gerçekliğin öncü ve inşa edici gücü olarak da Kürt halkı ön plana çıkmaktadır.
Komplonun hesapladığı gibi İmralı işkence sistemi Önderlik, hareket ve halk olarak bizleri yaratmış olduğu esaret koşullarına mahkum edemedi. Planladığı gibi Önderliğimizi ve özgürlük hareketimizi imha etmeyi başaramadı. Uluslar arası komplonun başaran tarafı gerici işbirlikçi, emperyalist güçler olmadı, kesinlikle başarılı olan Önderliğimizin özgürlük çizgisi ve yaşam felsefesi oldu. Bu özgürlük çizgisi ve mücadele felsefesi, Kürt kadınının ve gençlerinin öncülüğüyle komplocu güçleri yarattıkları ölüm çukuruna gömüyor, Kürt halkını bin yıllardır özlemini duyduğu özgürlükle buluşturuyor.
Değerli Yoldaşlar
Sara, Zilan, Sema, Beritan, Viyan, Nuda öncülüğünde büyüyen Kadın Özgürlük Hareketi olarak hiçbir zaman komplo gerçekliğini kabul etmedik. Komplo gerçekliği karşısında kadın özgürlük militanları olarak hep bir tutum ve duruş sahibi olduk. Mücadele duruşumuzu, kararlılığımızı ve iddiamızı Saraların, Zilanların, Semaların mücadele duruşları temelinde belirledik. Çünkü bu kadın militan öncülüğü, Önderliği anı anına hisseden, Önderlikle yaşamı ve yoldaşlığı esas alan bir öncülük düzeyidir.
Bilindiği gibi uluslararası komplonun Önderliğimizi hedef alan imha yönelimlerine fedai tarzda ilk cevap veren Zilan yoldaş gerçekliği oldu. Zilan öncülüğünde açığa çıkan fedai duruş, Kadın Özgürlük Hareketimizin yaşam ve mücadele çizgisi haline geldi. Komplonun dayattığı esaret koşullarına alışmadığımızı, alışmayacağımızı bu yoldaşlarımızın mücadele duruşuyla ortaya koyduk. Komplo gerçekliği karşısında fedai bir militan duruş olarak açığa çıkan Zilan mücadele geleneği, dalga-dalga büyüdü. “Güneşimizi Karartamazsınız” şiarıyla zindanlarda, dağlarda ve yurtdışında yüzlerce yoldaşımız bedenini ateşe verdi, Önderliğimiz etrafında ateşten bir çember haline geldi. Komplo gerçekliği karşısındaki tepkilerini bu biçimde ortaya koydular. Komplo gerçekliği karşısında gelişen özgür kadın duruşu, bu anlamda bir mücadele ve direniş çizgisi açığa çıkarmıştır. Bu direniş çizgisi, komplo gerçekliğini reddediyor, İmralı sistemini parçalamayı amaçlıyor, dolayısıyla Önderliğimizin özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümü temelinde bir yaşamın yaratılması için tüm gücümüzle direnmemiz gerektiğini ortaya koyuyor.
Değerli Yoldaşlar
Komplonun bu kadar uzun bir süre devam etmesinin nedenlerini, yetmez yanlarımızda, Kürtlerin tarihte hep trajik sonlarla kaybetmeye mahkum oldukları algısının yaratıldığı kişiliklerimizde aramak yerinde olacaktır. Komplonun geliştiği süreçte ve sonrasında bu sebeple ciddi yetersizlikler yaşanmış, komplonun iç yüzü erkenden görülüp çözümlenememiştir. Bundan dolayı da, Önderliğimiz Kürtler şahsında açığa çıkan bu gerçekliği, İmralı’da geçen 15 yıllık süreç zarfında, hiyerarşik-devletli sistemin zihniyetini çözümleyerek, egemenlerin halklar üzerinde kurdukları tüm tahakküm ve hakimiyetlerinin dayandığı argümanların altını boşaltarak açığa çıkarmış, buna karşı yarattığı mücadele ile tarihi yeniden hakikat eksenli yorumlayarak, halkların tarihsel-toplumsal gerçekliğini doğa ve kadının ahenkli birlikteliği temelinde yeniden ele almıştır. Savunmalarda açığa çıkan hakikat gerçekliği üzerinden kadro yapımızda yaşanan yoğunlaşmalar temelinde, eski verili Kürt mantığı bilince çıkarılmış, yeni Kürt kişiliği büyük bir moral ve özgüven ile kökleri üzerinden kendini yeniden var etme mücadelesine başlamıştır. Bu eksende hareketimiz, gerek bölgede, gerek Ortadoğu’da, ne ilkel milliyetçiliğe dayanarak, ne de kapitalist güçlere dayanarak, bir duruşu kabul etmemiş, tamamen bu iki çizginin dışında, halkların kendi öz güçlerine dayalı kardeşliği ve özgürlüğü temelinde bir özgürlük çizgisi olarak varlığını ortaya koymuştur. Bu yeni dönemde kadro yapımız, bu özgürlük çizgisinin gereklerini yerine getirerek, geliştirme ve başarıya ulaştırmayla yükümlüdür. Bunu yapmak, komployu tamamen boşa çıkarmak ve yok etmek anlamına gelecektir. Önderliğimizin “Amaç sadece benim özgürleşmem değil, yarattığım stratejinin zafere ulaşması, beraberinde tüm tutsakların ve halkın özgürlüğü anlamına gelecektir” demesi de gerçekliğin önemine yapılan vurgu anlamına gelmektedir. Bu açıdan Rojava Kürdistan’ında alternatif model olma temelinde yürüttüğümüz mücadelenin başarıya ulaşması, başta Kuzey Kürdistan olmak üzere her dört parçayı da etkileyecektir. Bu da stratejik olarak hali hazırda zihniyette boşa çıkartılan uluslararası komplonun, Önderliğimizin özgürlüğü ile tamamen yok edilmesi anlamına gelecektir. Bu tarihi sürecin temel dinamikleri tabii ki kadın yapımız olmaktadır. Ve bu temelde Önderlik gerçekliği ile buluştukça, kişiliklerimizde üçüncü doğuşu başlatmış ve İmralı komplosunu da boşa çıkarmış olacağız.
Uluslararası komplonun 15. yılını geride bırakırken, Önderlik gerçekliği karşısında kendimizi yeniden güçlü bir şekilde öz-eleştirel bir tutumla da ele almak durumundayız. Önderliğimiz kendisine dayatılan komployu bu şekilde boşa çıkartmış, tüm devlet odaklı yürüyüşe de ölüm darbesi indirmiştir. Ve kendisi için şu belirlemede bulunmuştur: “Hiyerarşik-devletli sınıf toplumundan kopmak en büyük özeleştirimdir. Tüm uluslararası devletlerin bana vurduğu darbe, üçüncü doğuşumun başlangıcı olmuştur.” Biz kadrolar açısından da İmralı sürecini bu şekilde okuyarak, kendi kişiliklerimizdeki devlet odaklı yapılanma ve yürüyüşü tahlil edip, yeni kişiliği politik-ahlaki toplum gerçekliği üzerinden geliştirme temelinde, üçüncü doğuş sürecine girmek esas olmalıdır. Kişilik ve kadro duruşumuzu karşısında ele alıp sorgulayacağımız temel gerçeklik bu olmak zorundadır. Komploya sebebiyet veren, Önderliğimizin de dile getirdiği, ‘yetmez yoldaşlık’ duruşumuzu açığa çıkartıp, mücadeleyle aşmamız gerekmektedir. Gerçek yoldaşlığın ölçüsü, Rojbin, Halit, Berwar, Şaristan, Bermal, Kurde ve Elefterya yoldaşlar şahsında dile geldiği gibi, hesapsız, şartsız Önderliğimizle kuracağımız gönül bağımızla, onun bilinci ve pratiği ile mümkün olabilecektir. Önderliğimiz bunun da yol ve yöntemlerini İmralı koşullarında yazdığı AİHM savunmalarından başlayarak, son beş ciltlik savunmalarda tamamen ortaya koymuştur. Biz kadrolara düşen bu devasa zenginliklere sahip olan savunmalar ışığında aydınlanmak ve hakikat algısıyla büyüyen Önderlik gerçekliğimizden beslenerek, kendimizi köklerimiz üzerinden yeniden var etme mücadelemizi güçlendirmektir. 15 yıllık komplo gerçeğinin yapmak istediği, ‘bizi bize inkar ettirme’ amacını ve komplolar tarihi olan hiyerarşik-devletçi sistemin tüm putlarını şahsımızda bir-bir yıkarak, özgür ve komünal toplum ve bireyinin geliştirilmesinde iddia ve inancımızı ortaya koymaktır. Ve buna göre militan bir duruşun ve eylemin sahibi olabilmektir.
Değerli yoldaşlar
Uluslararası komplonun 16. yılına hareket ve halk olarak Önderliğimizin başlatmış olduğu Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa Hamlesi temelinde giriyoruz. Komplonun 16. yılını bu hamle ruhu ve mücadele kararlılığıyla karşılıyoruz. Bu mücadele sürecinin kesin başarısı, Önderliğimizin ve halkımızın kesinleşen özgürlüğü olacaktır. Kadın Özgürlük Hareketimiz öncülüğünde bu mücadele hamlesine Kürt kadınları ve kadın militan gerçekliğimiz en ön saflarda katılmaktadırlar. Kürt kadınları yaratıcı mücadele örnekleriyle komplo karşısında eşsiz bir mücadele yürütüyorlar. Önderliğimizin özgürlüğü, Kürt sorununun demokratik çözümü temelinde, Sara, Rojbin ve Ronahi yoldaşların mücadele ruhu ışığında büyük bir mücadele kararlılığını gerektirmektedir. Bu yoldaşlarımızın mücadele duruşu da gösterdi ki komplo karşısında daha fazla direnmek gerekiyor.
Bu temelde diyoruz ki, uluslararası komplo gerçekliği 16. yılında Önderliğimizin ve halkımızın kesinleşen özgürlüğüyle tamamen yenilgiye uğrayacak, Demokratik Kurtuluş Ve Özgür Yaşamı İnşa Hamlemiz temelinde özgürlük mücadelemiz daha büyük direnişlere, başarılara sahne olacaktır. Bir kez daha 9 Ekim komplosunu büyük bir nefretle kınıyor ve komplocu güçleri lanetliyoruz. Önderliğimizin özgürlük direnişini selamlıyoruz. Önderliğimizle yoldaş olmayı başaran şehitler gerçeğimizi büyük bir minnetle anıyoruz.
Yaşasın Önderliğimizin Özgürlük Direnişi
Yaşasın Önderliğimiz Etrafında Ateşten Çember Olan Şehitler Gerçeğimiz
Yaşasın Kadın Özgürlük Mücadelemiz
Kahrolsun Uluslararası Komployu Yaratan Güçler
8 Ekim 2013
PAJK KOORDİNASYONU