Halklarımıza ve Kamuoyuna!

Kürt Özgürlük Hareketi, silahlı güçlerini geri çekerek demokrasi güçlerinin demokratikleşme...

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı

31 Aralık 2013

Özgürlük, demokrasi ve barış umudunun yüksek olduğu 2013 yılını bitirip 2014 yılına giriyoruz. 2014 yılının Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu halklarına ve tüm insanlığa özgürlük, barış ve demokrasi getirmesini diliyoruz.

2013 yılı Önder APO'nun çatışmasızlık ortamı sağlayarak Newroz’da yayınladığı ‘Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa Hamlesi’nin etkisi altında geçmiştir. Önder APO Kürt halkının yanı sıra Türkiye halklarının özgür ve demokratik yaşamı inşa etmeyi başaracak birikim ve bilince sahip olduklarını düşünerek demokratik siyasal çözümün zamanının geldiğine inanmıştır. Bu temelde Türkiye ve Kürdistan'ın demokrasi güçlerinin bu çatışmasızlık ortamında Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü için üzerlerine düşeni yapmaları çağrısında bulunmuş; çatışmasızlık ortamında demokrasi ve özgürlük güçlerinin bir hamle yapmalarını istemiştir.

Tüm Türkiye halklarına yapılan bu çağrı halklarımızda büyük heyecan yaratmıştır. Türkiye halklarının ve Kürt halkının Önder APO'nun başlattığı bu sürece büyük destek vermeleri Türkiye'nin demokratikleşme imkânlarının gücünü ortaya koymuştur. Türkiye halkı bu sürece destek vererek bu sorunun gecikmeden çözülmesini istemiştir. Çok az bir kesim dışında Türkiye halkının çoğunluğunun bu sürece destek vermesi demokrasi ve özgürlük güçleri için büyük bir fırsat ortaya çıkarmıştır. Kürtler dahil Türkiye'nin demokrasi güçleriyle Türk devleti arasında bir demokratik uzlaşmanın imkânını doğurmuştur. Türk devleti ve hükümeti de Cumhuriyet tarihinde ilk defa Türkiye halklarının demokrasi istemi tarafından bu kadar kuşatılmıştır. Yaratıcı biçimde bir demokrasi mücadelesi hamlesinin geliştirilmesi halinde çözümün kaçınılmazlığı ortaya çıkmıştır. Önder APO, Türkiye'nin demokratikleşmesini istemeyen güçlerin harekete geçip süreci sabote etmemeleri için de erken davranılmasını istemiştir.

Newroz’la birlikte yeni bir Türkiye'yi yaratmanın koşulları doğmuştur. Ancak Kürtler dahil Türkiye'nin tüm demokrasi güçleri sanki her şey olup bitmiş ve İmralı’da bir anlaşmaya varılmış gibi Türkiye'nin demokratikleşmesini ve Kürt sorununun çözümünü bekler olmuştur. Kuşkusuz demokratik siyaset ve demokratik mücadele çerçevesinde yapılması gereken bazı konularda İmralı’da prensip mutabakatına varılmıştır. Ancak görüşmelerde ortaya çıkan ve aşamalı olarak yapılması gerekenlere sahip çıkması ve yapılmasını gözetmesi gereken demokrasi güçleri, bu sorumluluklarını gerektiği kadar yerine getirmemişler; daha çok AKP’den adım atmasını bekleyen bir ruh haliyle hareket edilmiştir.

Kürt Özgürlük Hareketi, silahlı güçlerini geri çekerek demokrasi güçlerinin demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü için harekete geçmeleri konusunda büyük imkânlar yaratmıştır. Bu ortamda AKP ve devleti zorlama imkânları da artmıştır. Ancak Kürtler dahil demokrasi güçleri demokratik mücadeleyi yükseltecek bir hareketlilik içine girmeyince, AKP bu süreci bir oyalama ve seçim kazanma biçiminde dar bir taktik süreç haline getirmiştir.

Gezi Parkı eylemleriyle Türkiye'nin demokratikleşmesini isteyen toplumsal güçler hükümeti zorlayan bir hareketlilik içine girmiş olsalar da, öncüsüz ve örgütsüz olmaları daha etkili olmalarını önlemiştir. Kürt Özgürlük Hareketi'nin ilk başlardaki tereddütlü yaklaşımı da eklenince, Gezi Parkı eylemlerinde demokrasi isteyen toplumsal güçler istedikleri sonuca ulaşamamıştır. Ancak Gezi Parkı eylemliliği Türkiye toplumunda güçlü bir demokrasi isteğinin var olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Kürt Özgürlük Hareketi, AKP'nin gerillanın geri çekilmesini istismar ettiğini ve Gezi Parkı eylemleri karşısındaki demokratik olmayan hegemonik karakterini de görünce geri çekilmeyi durdurmuştur. Gerillanın Türkiye sınırları dışına çıkmasına anlam ve karşılık verilmediği bir ortamda geri çekilmenin demokrasi güçlerini güçlendirmeyeceği, aksine AKP'nin demokrasi güçlerine daha pervasızca saldıracağı görülmüştür. Çünkü AKP hükümeti Türkiye'nin demokratikleşmesini ve Kürt sorununun çözümünü sağlatacak bir zihniyete sahip olmadığı gibi, Kürt Özgürlük Hareketi'nin sorumlu ve makul yaklaşımlarını kendi hegemonyası için kullanmak istemiştir.

Önder APO'nun ‘Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa Hamlesi’ istenilen sonuca ulaşmasa da, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü zeminini güçlendirmiştir. Hangi güçlerin demokrasiden yana, hangi güçlerin demokrasi karşıtı olduğunu netleştirerek, Türkiye'nin gerçek demokrasi güçlerinin bir safta birleşmesinin koşullarını yaratmıştır. 2013 yılı bu açıdan Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü için büyük gelişmeler ortaya çıkaran bir yıl olarak hatırlanacaktır. 2013 yılında demokrasi güçleri kazançlı çıkarken, hegemonik sömürücü ve soyguncu kapitalist modernist sistem ise kriz içine girmiştir.

Halklarımız üzerinde hegemonya kuran eski iktidar blokları dağılmış, yeni hegemonya kurmak isteyen iktidar blokları da halklarımızın özgürlük ve demokrasi mücadelesi karşısında çöküntüye uğramıştır. AKP-Fetullahçılar çatışması, Türkiye'de yeni bir işbirlikçi düzen kurmak isteyen dış güçlerin ve içteki koalisyonun başarısız kalınca çatlamasını ifade etmektedir. Türkiye'de artık toplumlar üzerinde hegemon ve baskıcı yeni bir devlet kurmak zor olmaktadır. Ya hegemonya peşinde koşmayıp başta Kürtler ve Aleviler olmak üzere tüm toplumsal kesimlerin özgür yaşamını kabul eden demokrasiye duyarlı yeni bir siyasal sistem kurulacak, ya da Türkiye'deki devlet ve sistem krizi derinleşerek devam edecektir.

Şu anda başta AKP hükümeti olmak üzere hegemonik güçler yeni bir hegemon devlet kurmanın zor olduğunu görmüşlerdir. Kürt Halk Önderi’nin başlattığı ‘Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa Hamlesi’, Rojava Devrimi ve Türkiye demokrasi güçlerinin direnişi şimdiye kadar süren AKP-Fetullahçılar koalisyonunu çatlatmış ve dağıtmıştır. Demokratik olmayan her iktidarın Türkiye'deki sonu artık bundan farklı olmayacaktır. Ortaya saçılan yolsuzluklar, rüşvet ve soygun düzeni, demokratik olmayan Türkiye gerçeğinin  irininin patlamasıdır.

Dış ve iç güçler AKP iktidarının yerine başka bir işbirlikçi hegemon ve soygun düzeni kurmak isteseler bile, başta Kürtler olmak üzere Türkiye halkları bunu kabul etmeyecektir. Kürt halkını ve demokrasi güçlerini dikkate almayan, toplumun taleplerine kulak tıkayan tüm antidemokratik güçler AKP'nin akıbetine uğramaktan kurtulamayacaklardır. Kimler Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin taleplerini dikkate alırsa, onların demokrasiye duyarlı olma temelinde belirli bir uzlaşmayı ifade eden yeni bir siyasal düzen kurma şansları olacaktır. Yoksa halklar kendi özgür ve demokratik yaşamlarını kendileri kuracaklardır.

Demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümünde adım atmayarak büyük bir kriz ve sarsıntı yaşayan AKP hükümetinin tek şansı, zaman geçirmeden geçmiş dönemdeki politikalarının özeleştirisi olacak adımlar atmasıdır. AKP “Denize düşen yılana sarılır” misali demokratik olmayan başka güçlere sarılma ve onlarla uzlaşma içine girmek istese bile, bu da kendini kurtaramayacaktır. Bu nedenle ya köklü demokratikleşme adımları atacak, ya da Kürtler başta olmak üzere demokrasi güçlerinin direnişi karşısında tasfiye olmaktan kurtulamayacaktır. AKP'nin kurtuluşu da, kaybetmesi de radikal demokratik adımlar atıp atmamasına bağlıdır.

Önder APO bir yıldır bu konuda AKP'yi uyarmış, eskisinin yerine yeni bir hegemonya peşinde koşmayı bırakıp Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü için adım atmasını istemiş, bunu yapmaması halinde Mursi’nin ya da önceki Cumhuriyet hükümetlerinin içine düştüğü durumdan kurtulamayacağını belirtmiştir. Kürt Halk Önderi’nin bir yıldır İmralı’da devlet ve BDP heyetine söyledikleri birer birer gerçekleşmektedir.

AKP ya Önder APO'nun söylediklerinden ders çıkararak bir gün bile gecikmeden radikal demokratik adımlar atacak, ya da sonu olmayan  kültürel soykırımcı sömürgeci hegemonyayı sürdürme çırpınışı içinde boğulacaktır. AKP hükümeti için şu anda iki yol vardır. Eğer Önder APO'nun ortaya koyduğu çerçevede demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü için köklü adımlar atma basireti ve cesareti göstermezse önünde tek yol kalacaktır. Bunun da Önder APO’nun İmralı’da defalarca söylediği ve AKP'yi uyardığı akıbet olacağı açıktır.

2013 yılının sonunda devlet krizi derinleşmiştir. Devlet krizi kesinlikle Türkiye halkları için hayırlı sonuçlar verecektir. Artık oyalama ve toplumu aldatma politikaları bitmiştir. Türkiye demokratikleşme veya kaos ikilemi içinde kalacak, bundan da mutlaka Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü doğrultusunda özgür ve demokratik yaşam seçeneği çıkacaktır.

2013 yılındaki demokrasi güçlerinin kazanımları 2014 yılında daha örgütlü harekete geçirilirse, 2014 yılı Türkiye ve Kürdistan açısından özgür ve demokratik yaşamın kazanıldığı yıl olarak tarihe geçecektir. Tüm demokrasi güçlerini hegemonik devletin dağıldığı, yeni hegemonik devletin de kurulamadığı bugünkü ortamda güçlerini birleştirip ortak mücadele ederek bu krizden Demokratik Türkiye ve Özgür Kürdistan'ı yaratmaya çağırıyoruz