Akademi

DEV-GENÇ’TEN DEM-GENÇ’E MİRASIMIZ VE GÖREVLERİMİZ

Türkiye ve Kürdistan gençlik hareketi kırk yıllık bayrak yarışını gelişen bu hamleyle başarıya götürecek Denizlerin, Mahirlerin, İbrahimlerin hayallerini yaşamsallaştıracaktır...

KIRK YILLIK MARATON...

Erdal CEYLAN

Bir Kızıldere katliamının yıldönümünü yaşadık.  Geçtiğimiz süreçte Önder Öcalan halen DEV-GENÇ çizgisinde olduğunu dile getirdi.

 Peki, neden bu süreçte dile getirildi?

Nedir DEV-GENÇ çizgisi?

Kızıldere’de katledilenler DEV-GENÇ’i yaratanlardır.

Peki, DEV-GENÇ nedir?

DEV-GENÇ denildi mi ilk akla gelen DEV-GENÇ’lilerin her eylemde haykırdıkları “Yolumuz devrim yolu” marşıdır, Deniz’ler, Mahirlerdir. Bunlar simgeleşmiş, DEV-GENÇ’le özdeşleşmiş imgelerdir. Ancak DEV-GENÇ’i daha iyi tanımlamak gerekir.

DEV-GENÇ 1968 gençlik hareketinin bir parçasıdır. Ama tüm dünya örneklerinden farklı özellikler taşır. En belirgin özelliği direk etkisinin bu gün de yaşanmasıdır. PKK ile hem tüm Ortadoğu hem de tüm dünyaya etkide bulunmasıdır. PKK’nin DEV-GENÇ mücadelesi sonucu, onun mücadele mirası üzerinden geliştiği bilinir. Tabi bunu bazı çevreler kabul etmek istemez. Bunda DEV-GENÇ sonrası gelişen sosyal şoven yaklaşımların payı büyüktür. Şimdi tartışılması gereken şey devralınan ve milyonlara mal edilen mirasın, Kürdistan’da yaratılmış değerlerin, gelinen düzeyin nasıl geliştirileceği, nasıl Türkiyelileşeceği ve evrenselleşeceğidir.

Bunun için öncelikle DEV-GENÇ’in ortaya çıktığı süreci tanımlamalıyız:

DEV-GENÇ tüm dünyada hem kapitalist modernite hem de reel sosyalist sistemin krizli olduğu bir süreçte ortaya çıktı. Bu süreçte başta Vietnam ve Filistin olmak üzere pek çok antiemperyalist mücadele gündemdeydi. Türkiye’de egemen sınıflar “Amerikan hayat tarzı” imgesi çevresinde kültürel/siyasal hegemonya kurmaya çalışmaktaydılar. Buna karşı Avrupa ve Amerika’da gelişen antiemperyalist sosyal hareketler Türkiye’ye de kısa sürede yansıyacaktı.

Türkiye tarihi için bu yıllar, geçmiş yıllardan farklı olarak devletçi, yukarıdan, elitist “devrimci” hareketlerin yerini tabandan gelişen devlete karşı toplumsal hareketlerin aldığı yıllardı. Bu yıllarda Türkiye’de doğu-batı, işçi-patron, kır-kent, zengin-yoksul gibi toplumsal çelişkiler yoğunlaşmaktaydı.

Tabi bu çelişkilerin yoğunlaştığı toplumda arayışları en yoğun olan gençlerin, özelde de üniversite gençlerinin örgütlendiği FKF(Fikir Kulüpleri Federasyonu) DEV-GENÇ’in temelini oluşturacaktı. Burada gelişen öğrenci hareketinin özyönetim organları olarak forumlar, bir öğrenci demokrasisi zemini yaratarak devrimci değerlerin kitlesel bir ölçek üzerinde yeniden üretildiği, “yukarıdan” ve “bürokratik” devrimciliğin mezarları oldular. FKF, DEV-GENÇ’in zeminini oluşturan örgüt olması itibariyle önemlidir. Ancak DEV-GENÇ’le aynı şey değildir. 1965-1968 arasında FKF toplumsal hareket değil, sosyalist azınlığın kültürel-politik bir hareketiydi. Resmi toplumun itibar etmediği ama toplumsal varoluşunu feda etmemek pahasına hakikati durmaksızın tekrarlayan inançlı insanlardan oluşuyordu. Meşruiyetini eyleminin köktenciliğinden değil, fikrinin rasyonalitesinden alıyordu.

Bu süreçte gelişen hareketin öncülük zemini, 27 Mart darbesi öncesi hareketlerde çoğunlukla İstanbul’daki hukuk ve siyasal bilgiler fakültesiydi ve “devlet sınıflar arasındaki hakemliğini korusun” diyorlardı. Sonrasında gelişen öğrenci hareketinin öncülüğü ODTÜ ve İTÜ’deki mühendislik fakültelerinde gelişti. Sloganları ise “Batsın devlet yaşasın devrim”di.  

FKF ile belli bir düzey kazanan gençlik hareketi DEV-GENÇ’le farklı bir aşamaya geçti. DEV-GENÇ bir ideolojik örgüt değil, bir toplumsal siyasal mücadele örgütüydü. Bir çatı örgütü denilebilir. DEV-GENÇ sosyalist mücadelenin bir politik öncüden yoksun olduğu dönemde ezilen kitlelerin bir bölümü ve aydınlar tarafından bir politik öncü olarak kavrandı. Bu yönüyle şimdi Türkiye’de bir türlü başarılmayan Marksist güçlerin birliğinden oluşuyordu.  Bu birliğin varlığı kayıtsız şartsız uzlaşma değildi. DEV-GENÇ’in gücü yürüttüğü güçlü ideolojik mücadeleden de gelmekteydi. Sol hareketin ideolojik platformundaki en küçük ayrışmalar bile Dev-Genç içinde büyük yankılar uyandırmaktaydı. İdeolojik-teorik tartışmalar canlı bir ilgiyle takip ediliyor, pek çok genç bu tartışmalara katılıyordu. Şüphesiz bu ideolojik tartışmaların mükemmel bir biçimde yapıldığını, ideolojik mücadelenin gençlik içinde yansıyan şekillerinin hataları olmadığını söylemek mümkün değildir. Fakat sunu söylemek mümkündür ve doğrudur; Devrimci gençlik hareketinin bilinen boyutlara ulaşması, o güne değin ülkemizde rastlanmamış zenginlikte biçimlere girmesi, bu zengin biçimlerden ve çeşitliliğinden dolayı da geniş kitleleri etkilemesi gençlik içinde ideolojik mücadelenin, ideolojik tartışmaların, kısacası ideolojik gelişmeler karşısındaki hassasiyetin bir ürünü olarak değerlendirilmelidir. FKF’nin gelişmesi; TİP pasifizmine karşı çıkısıyla, TİP’in ataletine karşı duruşu ile ve TiP’in sosyalizm dışı siyasi önermelerine karşı, yanlış ve hatalı ideolojik yaklaşımlarına karşı verilen ideolojik mücadeleyle hızlanmıştır. FKF, entelektüel bir pasifist hareket olmaktan kurtarılabilmiştir.

Bu yönüyle DEV-GENÇ, Türkiye tarihinin en karmaşık otorite bunalım sürecinde devrim perspektifini yaşar kılmaya, devrimin sesi olmaya çalışmıştır.

DEV-GENÇ’te çok çeşitli çevreleri birleştiren şey ortak amaçlardı. Amaçları Batı Avrupa tarzı bir sosyalizm değil; ABD egemenliğine karşı vatanın çıkarlarını korumayı hedefleyen antiemperyalist kurtuluş çizgisiydi.

Bu noktada 6.Filoya karşı geliştirilen eylemler şimdi bile toplum hafızasında yerini koruyan somut bir örnektir. Yine Deniz Gezmiş’in mahkemede, idam sehpasında haykırdığı şeyler DEV-GENÇ’i var eden temel doğrulardır. DEV-GENÇ çizgisinin özü budur.

Ayrıca Mahir Çayan ve Deniz Gezmiş farklı örgütten olsalar bile, farklı stratejik mücadele tarzlarını savunsalar bile Deniz’leri kurtarmak için Mahir ve arkadaşları eyleme geçmişlerdir. İşte bu çizgidir DEV-GENÇ çizgisi.

O yıllarda gerek Filistin’de yürütülen antiemperyalist mücadele, gerekse de Güney Kürdistan’da gelişen Kürt ulusal hareketine destek için seferber olan çizgidir DEV-GENÇ çizgisi.

DEV-GENÇ’le birlikte FKF’de görülen öğrenci arkadaşlıklarının yerine yeni insan ilişkilerine, ölüm kalım kavgasına bağlanmış bir ahlakın yeşerdiği ilişkiler geçmiştir. Bu çizgi DEV-GENÇ çizgisidir. Bu gerçeklik o yıllar sonrasında kurulan devrimci hareketlerin yaslanacakları, beslenecekleri temel nokta olacaktır.

DEV-GENÇ Küba devriminden etkilenerek sosyalist topluma ulaşmak için Che gibi gerilla olma yöntemini kendine esas almıştır. DEV-GENÇ’i  FKF’den ve günümüzdeki hem Türk sol hareketleri hem de Kürdistan gençlik hareketinden ayıran temel şeylerden biri de köylülerle toprak işgal eylemlerine, işçilerle grevlere, emekçilerle yürüyüşlere katılmasıdır. Bu şekilde toplumun pek çok kesimiyle bütünleşen bir hareket olmasıdır. Bu eylemlere sadece katılan değil öncülük eden olmuşlardır. DEV-GENÇ’in kitlelerle bağı öyle bir düzeydeydi ki, ülkede sosyalist hareketin en büyük parçası görünümündeydi. Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar ismini duyurmuş; sol dendiğinde, sosyalizm dendiğinde ilk akla gelen isim olmuştur. DEV-GENÇ militanlarının halkın mücadelesinin yükseldiği her tarafa koşturması, yapabildiği oranda bu mücadelelere destek olması, bizzat katılması, örgütlemeye çalışması; eylem içinde onların mücadelelerine bilinç taşımaya çalışması; fedakarlıkları, halkın gözünde DEV-GENÇ’i dost, güvenilir bir örgüt haline getirmiştir. Bu olay, Türkiye’de sol hareketin tarihinde o güne kadar görülmemiş bir biçimde sol propagandanın, sosyalizmin kitlelere ulaşması ve sosyalizmin bir siyasi hareket haline gelmesi olayıdır. Sol hareketin tarihinde hiçbir örgütün o güne değin beceremediği kitlelerle bu derece yakın ilişkiyi DEV-GENÇ’in başarması, şüphesiz bir rastlantı değildir. Bunun sebebi, Dev-Genç’in eylemlerinin siyasi içeriğidir; onun, kitlelerle ilişkisini eylem bağı olarak kurmasıdır. Örneğin Boğaz Köprüsü yapımı tartışmalarının olduğu bir süreçte “Boğaza değil Zap’a köprü” diyerek bir kampanya başlatıp kendileri Hakkâri’ye gelip Zap nehri üzerinde köprü yapmışlardır.

Şimdi günümüze dönüp bakalım. Günümüz koşulları ile o günün koşulları arasında büyük benzerlikler vardır. Ama yaşananlar arasında ne kadar benzerlik olduğuna, ne kadar çelişki olduğuna bir bakalım.

DEV-GENÇ farklı sol güçlerin ortaklaştığı, beraber hareket ettiği, Deniz ve Mahir örneğinde görüldüğü gibi farklı mücadele yöntemlerini benimsese ve farklı örgütlere mensup olsalar bile ortak amaçlar için, ölümü birlikte göğüsleyebilen bir harekettir. Mevcut durumda pek çok ortak nokta, pek çok ortak mücadele gerekçesi ve amacı olmasına karşı sol hareket halen parçalı durumunu aşmaktan çok uzaktır.

DEV-GENÇ çizgisi enternasyonalist dayanışma çizgisiyken mevcut durumda Kürdistan’da ve bölgede yürütülen mücadeleye Türkiye sol hareketi ve Türkiye gençlik hareketi kayıtsız kalmaktadır.  DEV-GENÇ’liler Filistin’e gidip İsrail’e karşı beraber savaşırken Türkiye gençlik hareketi, sosyalist hareketler burnunun ucunda yaşanan katliamlara sessiz kalmaktadır.

DEV-GENÇ çizgisi burjuva demokrasisine eklemlenmeye karşı çıkıştır. TİP’de görülen parlamentarizme karşıdır. FKF’yi DEV-GENÇ yapan TİP ve çeşitli sol çevrelerde gelişen parlamentarizmi aşmasıdır.  DEV-GENÇ demokratik siyaseti pratiğinin ve eyleminin merkezine almıştır.

DEV-GENÇ çizgisi halka öncülük yapan eylemci bir çizgideyken Türkiye gençlik hareketi ve Türkiye sol hareketi halktan kopuk, marjinal bir durumdadır.  Bunda örgütsel yapılanmalarının elit, bürokratik yapısının etkisi büyüktür. Örneğin son olarak Alevi örgütleriyle lüks otellerde yapılan toplantılar buna en çarpıcı örnektir.  DEV-GENÇ çizgisi salt bir örgütler koalisyonu değildir. Kitleleri örgütlemeyi esas alır. Bu yönüyle mevcut örgütler gibi bürokratik değil demokratik bir öze sahiptir. Bunda öncülüğünün pratikte eylemlerle çıkmasının payı büyüktür. Şimdi yaşanılan gerçeklik bu mirasla uyuşmamaktadır.

Hem dünya, hem bölge, hem de Türkiye halklarının DEV-GENÇ çizgisinin güncellenmesine yakıcı bir şekilde ihtiyacı vardır. Önder Öcalan’ın geçmişte önerdiği DEM-GENÇ halen bir görev olarak Türkiye ve Kürdistan gençliğinin önünde durmaktadır. Günümüzün devrimci çıkışı, devrimci görevi, toplumda demokrasiyi geliştirme, demokrasiyi yaşamsallaştırma, özüne kavuşturmadır. Halklarımızı eski milliyetçi, klasik ulusçu yaklaşımları aşarak, ırk esasına dayanmayan, pek çok etnik ve dini grubun içinde gönüllülük temelinde yer alabileceği, kendini ifade edebileceği ve örgütleyebileceği demokratik ulus zihniyetiyle örgütleme önümüzde duran tarihi görevdir. Bu başarılmazsa emperyalist güçlerin yeni süreçte yeni Sevr’ler, yeni Sykes Picot’lar gündeme getireceği ve bölgemizi 20.yy.dakinden daha büyük bir mezbahaneye dönüştüreceği bilinmelidir.  

Önder Öcalan’ın Newrozda geliştirdiği demokratik kuruluş hamlesinin öncü gücü gençliktir. Bu öncülük gençliğin Önder Öcalan’ın dile getirdiği DEV-genç çizgisini anlayıp güncellemesiyle başarılabilir. Şimdiye kadar gelişen süreçte gençlik kendi misyonununa denk bir pratik içine girememiştir. Demokratik siyaset görevlerini, devrimci görevleri gençlik siyasal partiye bırakamaz. Bu konuda gerek DEV-GENÇ, gerekse de PKK’nin kırk yılı aşkın mücadele mirası herkes açısından bir hazine değerindedir.

Türkiye ve Kürdistan gençlik hareketi kırk yıllık bayrak yarışını gelişen bu hamleyle başarıya götürecek Denizlerin, Mahirlerin, İbrahimlerin hayallerini yaşamsallaştıracaktır. Süreç önemli avantajlara sahiptir. Ertelenemez tarihi görevler söz konusudur ve bu herkesten önce gençliğin görevidir. Bu göreve sahip çıkılarak bu mirasa layık olunmalıdır.

 *****