Önderliğimiz tüm sosyolojik verilerin güçlü tahlili ve yeniden ele alınması temelinde...
Dilzar Dîlok
PKK, Kürtlerin özgürlük mücadelesinin serçeşmesidir. Ve 40 yıllık mücadele, PKK’nin Kürtler kadar, tüm dünya devrimci-demokrat-özgürlükçü insanlığının, Ortadoğu toplumlarının da serçeşmesi kılmıştır. Öyle ki, bugün Önderliğimiz için ‘Kürt halk önderi’ dediğimizde, Halep’ten Bağdat’a kadar Arap toplumu bizi eleştirmekte ve Önder Apo’nun sadece Kürtlerin önderi olmadığını, tüm Ortadoğu halklarının önderi olduğunu söylemektedir.
Önder Apo, Kürdistan özgürlük mücadelesinin serçeşmesinin yolunu bulan, bu yolu tüm bendlerden, kirliliklerden ve donmuşluklardın arındıran, bu yolu Kürtlere göstererek su gibi akışkan ve duru bir yaşam hayali kurduran ve Kürtleri bu hayali hakikat kılmaya yönelten tarihsel bir önderdir.
PKK’nin 40 yıllık mücadelesi, Önder Apo’nun yarım asır boyunca anı anına yürüttüğü benzersiz özgürlük mücadelesinin örgütlü bir topluluk haline gelerek partileşen halidir. Dile kolay 40 yıl, insan ömrünün de en verimli, üretken, yaratıcı ve dinamik dönemini ifade etmektedir. Bu tanım, bir parti için hem daha fazla geçerlidir, aynı zamanda daha fazla da zorluklar, engeller barındırmaktadır. Çünkü partimiz PKK, öncü parti olarak da, binlerce insanın biraraya gelerek öncülüğünü yapmaya adım attığı yeni bir toplumsallıktır.
Tarihte binlerce yıl mücadele yürüten, toplumları da bu süre içinde yüzlerce yıl boyunca etkisi altına alan, yöneten birçok örgüt, hareket ya da benzer yapılanma ortaya çıkmıştır. Bugün uzun süreçler boyunca mücadele yürüten ve kendini varetmeyi başaran hareketler dinsel hareketlermiş gibi bize gösterilse de, esasında yaşayan ve süreklilik kazanan tüm mücadeleler toplum odaklı mücadelelerdir. Toplumun varoluşunu sağlamayan, varoluşunu süreklileştirmeyen ve varoluşuyla uyumlu olmayan hiçbir hareket uzun vadeli yaşam şansı bulamamıştır. Dinsel hareketler de ancak fazlasıyla dünyevileştikleri, hatta ahiretten tümden koparak günlük yaşamı hem fazlasıyla hem de anı anına inşa etmeye başladıkları zaman, yani toplumsal olmayı başardıkları oranda süreklileşmeyi de başarmışlardır. Bundan dolayı da öncü partilerin, hareketlerin, mücadele güçlerinin merkezi uygarlığın binlerce yıl süren saldırıları karşısında, uzun süreçler boyunca varlıklarını korumalarının temel şartı toplumsal olmalarıdır.
Devletlerin yıkılıp yokolduğu bir çağda, PKK nasıl oldu da bir parti olarak 40 yıl boyunca varolmayı başardı? Toplumsal olmak tabi ki özgürlük mücadelesi yürüten öncü partiler için en temel bir şarttır. Ancak bunun kadar da kendini yenilemek, kendi toplumunu doğru tahlil edebilmek ve kendi toplumunun yaşanılan çağ içinde nasıl yaşayacağının kararını verebilmek ve bu yaşam tanımını yaratmanın güçlü mücadelesini vermekle mümkündür. Bunun için de çağın gerekliliklerine göre kendini yenilemek, merkezi uygarlığın çağlar içindeki toplumkırımlarını çözümlemek ve onun karşısında toplumun nasıl varolacağını öngörmek kadar öncü parti olarak kendisinin nasıl varolacağını doğru programlamak gerekmektedir. PKK’nin 40 yıllık bir mücadele yürütebilmesinin, bu kadar uzun süre mücadele yürüten ve tüm mücadele yılları boyunca büyük bedeller vererek kendi varlığını canlı kılmasının en temel sebeplerinden biri de Önder Apo ideolojisiyle kendini yenilemesidir.
Önderliğimiz tüm sosyolojik verilerin güçlü tahlili ve yeniden ele alınması temelinde yeni toplumsal tahliller yapmıştır. Önderlik gerçeğimizde somutlaşan PKK’nin yeni çağ kimliği, PKK’nin toplumsallığıdır, PKK’nin demokratik ulus çizgisinde mücadele yürüten bir parti olmasıdır.
PKK, kurulmasına sebep olan şehitler gerçeğini amansız mücadele yılları boyunca yaşattığı, büyüttüğü ve sistemlileştirdiği, çizgileştirdiği için 40 yıllık bir mücadele olmayı başarmıştır.
PKK’nin özgürlük mücadelesi yürüten 40 yıllık bir hareket olması, tüm dünya egemenlik güçlerinin saldırısına uğraması, tüm dünya devrimci-demokratik-özgürlükçü güçlerinin ilgisini çekmesi, tüm dünya insanlığının yönünü Kürdistan’a çevirmesi şüphesiz toplumcu özelliklerinin güçlü olmasından kaynağını almaktadır.
PKK, paradigma değişikliği yaparak devletçi paradigmadan kendini kurtardığı ve demokratik, ekolojik kadın özgürlükçü paradigmaya kavuştuğu için toplumsal bir harekettir. Aynı sebeple de kendini yenileyerek ayakta kalmayı başarmış bir harekettir.
PKK, devlet olmamamın mücadelesini kendini çağın ve tarihsel toplum dinamiğinin gerekliliklerine uyarladığı için toplumsal bir harekettir.
PKK, Kürdistan toplumundaki sömürgecilik etkileriyle mücadele etmeyi, bu etkileri ortadan kaldırarak, özgür birey ve özgür toplum gerçeğine ulaştırmayı tüm zamanların temel düsturu haline getirdiği için toplumsal bir harekettir.
PKK’nin 40.yıl anlamı, en kısa haliyle söylenecek olursa toplumsallığıdır, toplumsal özgürlük mücadelesini sürdürmesidir. Bundan dolayı da PKK’nin 40.yılının önemi de, anlamı da, hedefi de demokratik uluslaşmayı başta dört parça Kürdistan olmak üzere tüm Ortadoğu’da gerçekleştirmektir.
Önder Apo’nun kişiliğinin ideolojikleşmesi olan Önderlik karakterinin tüm partiyi şekillendirmesinden kaynaklı PKK, devletçi paradigmanın etkisinde kalarak yola çıkan bir hareket olmasına rağmen dünyadaki tüm sosyalist-ulusalcı hareketlerden ayrı bir seyir izlemiştir. PKK Kürdistan halkında tarih bilinci yaratmıştır. Güncel olarak varlık bilinci yaratmış, toprak ve yurtseverlik bilinci yaratmıştır. Bununla birlikte mücadelenin hiçbir dönemi devlet yaratmaya odaklanmamış, devlet-iktidar odaklı olmamış, hiçbir PKK eylemi salt devlet kurmaya endekslenmemiştir.
PKK, devrim yapmayı, salt devlet kurmaya bağlamamıştır. Toplumsal devrimler yapmanın önemini kadın mücadelesiyle, gençlik mücadelesiyle, Kürdistan toplumunun politikleşmesiyle gerçekleştirmiş ve tüm dünyaya da bunu göstermiştir. Bu, Önder Apo’nun kişiliğindeki özgürlükçü kişiliğin somutlaşmasıdır. Zira, büyük stratejik değişim adımları 93 yılından başlamak üzere atılmışsa da, çok öncesinde, henüz 80’li yıllarda atılan adımlarla çizgi olarak klasik sol-sosyalist partilerle araya mesafe konulmuştur.
1987 yılıyla birlikte kadın kurtuluş mücadelesinin yükseltilmesi, kadın özgürlüğünün mücadelenin temeli olarak ele alınması ve nihayetinde 1998 yılında Kadın Kurtuluş İdeolojisinin sosyalizmdeki tıkanmayı ortadan kaldırma amacıyla ve aynı zamanda partimiz içinde gelişen-gelişebilecek olan çeteciliklere, parti çizgisi dışındaki anlayışlara, tasfiyeciliklere karşı ilan edilmesi, buna gösterilecek en güzel örnektir.
PKK aslında paradigma değişikliğini, Kadın Kurtuluş İdeolojisinin ilanıyla yapmıştır. Bundan dolayı da PKK’nin 40.yıl mücadelesinin en güçlü zemini toplumsallığı olduğu kadar, ideolojik olarak da Kadın Kurtuluş İdeolojini esas alması, paradigma değişikliğiyle bunu bütünlüklü bir formülasyona kavuşturmasıdır.
PKK tarihi boyunca milliyetçi, faşist, ilkel milliyetçi, sömürgeci milliyetçi ordularla savaştı. Milliyetçilik, hem Kürtler içinde hem de Türkler içinde partimizin karşısında savaştığı temel anlayışlardan, ideolojilerden biri oldu. Kürt halkının özgürlük mücadelesinin zirvede temsilini yapan PKK olduğuna göre karşısına milliyetçilikten öte her tür gericiliğin sembolü haline gelen uluslararası konseptler sonucu hazırlanan ancak Ortadoğu toplumsallığının en zaaflı yanının istismar edilerek oluşturulmaya çalışıldığı kesimler de çıkarıldı. DAİŞ bunun en vahşi, en ilkesiz, en ölçüsüz ve en insanlıkdışı somutlaşmasıydı.
Dünya insanlığının yepyeni bir çağa yöneldiği bir zamanda, islam devleti kurma adına yola çıkanların Kürtleri yoketmeye odaklanması, Kürt kanı dökerek islam devleti kurmayı hedeflemeleri, dinsel gericiliğin fikirsel öncülüğünde bölge milliyetçiliklerinin nasıl hortlatıldığını da gösterdi.
Ortadoğu’da her türden gericilik, insanlıkdışı oluşum, her türlü merkezi uygarlık artığı hareketin ilk saldırdığı halkın Kürtler olması, ilk saldırdıkları hareketin de PKK olması, Önder Apo ideolojisiyle yaşayan Kürtler olması, PKK’nin tüm bu gericiliklerin, insanlıkdışılıkların ve merkezi uygarlığın karşısında olduğunu, bu konudaki istikrarını, ısrarını ve iddiasını pratik olarak da koruduğunu göstermektedir. Daiş’in Kürt kadınına bunca saldırması, şüphesiz Kürt kadınının yarattığı kadın özgürlük çizgisine olan düşmanlığı gösteriyor. Kadın karşısında erkek egemenlikli sistemin vahşi, iktidarcı, katliamcı yüzünün dinsel söylemler ardına gizlenerek çağın en gerici en insanlıkdışı uygulamaları sergilendi.
Eğer varsa bir cehennem, bu çağda Kürtlere cehennemi yaşatmak için DAİŞ’in icat ve inşa edildiği söylenebilir. Bunun karşısında, hiçbir hareketin hiç kimseye cennet vaadi olmaması gerekliliğine rağmen, DAİŞ gibi cehennemî vahşi yapılar karşısında, eğer varolacaksa bir cennet, onun da Kürtler için PKK ile, Önder Apo ile, demokratik uluslaşmayla var olacaktır. Demokratik uluslaşma dışında Kürt halkının varolmasının ve özgür yaşamasının mümkünü yoktur. Kürtler öncelikli olarak kendileri bir halk olarak, yine bununla birlikte kürdistan’da yaşayan tüm topluluklarla birlikte, Ortadoğu’da ve tüm dünyada demokratik uluslaşmayı esas almadıkça, bunu sağlamanın mücadelesini vermedikçe Kürt halkının özgürlüğünün de garantiye alındığını söylemek zordur. Çünkü, Ortadoğulu tüm halklara milliyetçi ve dinsel boğazlaşmanın dayatıldığı bu çağda, özgür toplumsallığın tek garantisi demokratik uluslaşmadır.
Adı sanı unutulmuş olan Kürtler, PKK öncülüğündeki 40 yıllık mücadeleyle, tüm dünya demokratik halklarının, devrimci-demokratik-özgürlükçü insanlığının demokratik uluslaşmasına ilham kaynağı olmuştur. Kürtler PKK ile özgürlük mücadelesinin serçeşmesi olmuştur. PKK, Türk, Arap ve Fars sömürgeci egemenliğinin, halk olarak kabul etmediği, inkarcılığı ve imhayı sonuna kadar dayattığı, insan dahi saymadığı Kürdü dünya insanlığının öncü, yol gösterici, özgür yaşamın yol gösterici toplumu haline getirmiştir. Kürdün bu onuru, PKK sayesindedir.
Ortadoğu’da sürekli iradesi yok sayılan, nesne olarak kullanılan bir halk iken, 40 yıllık mücadelenin bir sonucu olarak Kürtler, Ortadoğu’da iradeli, örgütlü ve siyasal gelişmelerin yönünü belirleyen güç haline gelmiştir. Toplumundan en fazla kopmuş olan, kendisi olmaktan en uzaklaştırılmış olan, hatta hain olan kürdün dahi bugün varolmasının, kendini varetmesinin ve nefes almasının koşulu PKK’nin 40 yıllık mücadelesidir. Öyle ki, bugün PKK düşmanlığı yaparak, Kürt düşmanlığı yaparak bölgede kendini işbirlikçi-ihanetçi zeminde güç kılmaya çalışan, güçler savaşında bu yolla bir parça kapmaya çalışan KDP dahi, PKK sayesinde güç olmakta, kaale alınır olmaktadır. PKK’nin Kürde onur kazandıran mücadelesi, KDP gibi ihanet çizgisinden kendini kurtaramayan, kapitalist modernitenin en geri temsilciliğini yapan bir yapılanmaya kendini sunmanın karşı zeminini yaratmaktadır. PKK ve Kürtler karşısında inkarcı imhacı sömürgeci politikalar olmasaydı, kimse KDP’lileri insan dahi saymazdı.
Kürt düşmanlığını kendine alınyazısı edinmiş olan faşist Türk sömürgeciliği bu 40 yıl boyunca her türlü insanlıkdışı saldırıyı yaptı. Halka, gerillaya, Kürdistan topraklarına, Kürdistanî değerlere ya da kürtlükle alakalı her şeye saldırdı. Kürtlüğe bulaşmış olan, Kürtlere yakın olan her şeyi saldırı odağına aldı ve yoketmeyi hedefledi. Bu 40 yıl boyunca ne Kürt halkını, ne PKK’yi, ne Kürdistanî değerleri ne de Kürt halkının özgürlük değerlerine saygı duyan ve Kürtlerle dayanışan dostlarını yok edebildi. Tam tersine hepsi daha da büyüdüler bu 40 yıl içinde.
Kürt düşmanı faşist TC’nin bugün geldiği nokta, savaşmaktan ziyade kandırma, oyalama, sahtekarlıklarını kamuoyuna yansıtarak yoketme hedefinin en ilkesiz, en kirli yöntemlerini kullanma oldu. Bunun için Önder Apo’nun başlattığı çözüm için müzakere sürecini bir kandırma, oyalamaya dönüştürmekle kalmadı, ardından büyük soykırım saldırıları başlattı. Bununla birlikte faili meçhul denilen tarzda yapılan katliamları normalleştirdi. Aslında Kürdün varlığında kendi yokluğunu gördüğü için her türlü olağanüstülüğü olağanlaştırmaya, insanlara kabul ettirmeye çalıştı.
Halkımız bu faşist yoketme saldırıları karşısında büyük bedeller verdi. Yiğit Kürdistan gençliği büyük bedeller verdi. Kürdistan gençliğinin yiğitliğini gören faşist tc kürt gençlerini öldürmekle yokedemeyeceğini, bitiremeyeceğini, PKK’nin 40 yıl boyunca güçlü bir kök hazırladığını gördüğü için gençliğe yönelik saldırılarını daha da arttırdı. Diyebiliriz ki türk özel savaş sistemi tümden kendini Kürdistan gençliğinin PKK’den uzaklaştırılmasına adadı. PKK’nin dayandığı kültürel, tarihsel, ahlaki ve politik toplumsal temeli sarsmak için gençlerimiz üzerinde katletme, tecavüz, uyuşturucu-fuhuş-hırsızlık başta olmak üzere her türlü insanlık dışı yöntemi uyguladı. Kürdistan’da yozlaştırma ve özel savaşın en kirlisini, en insanlık dışısını ve en vahşisini gerçekleştirdi, uyguladı ve bu yolla gençliği PKK’den uzaklaştırmanın, koparmanın toplumsal temellerini yaratmaya çalıştı.
Toplum olarak, parti olarak ya da tek tek kişiler olarak yaşadığımız herşey, dünya insanlığının birikiminin bir ürünüdür. İçinde bulunduğumuz siyasal durum da öyledir. Özgürlük mücadelesi veren ve bunun için birçok bedel vermiş bir halk ve hareket olarak da aynı hakikat geçerlidir. yaşanan çağ, tüm dünya için yeni bir oluşum çağıdır. Yani kaos çağıdır. Tüm toplumlar, tüm halklar, devletler, insanlar, güçler bu büyük kaosun içindedir. En güçlü olduğu sanılan dünya devleri bu kaosun en karmaşık kısmında yer almaktadır. Çünkü kaosu yaratan merkezi uygarlıktır, devletçi ve iktidarcı zihniyetin katı yapısallaşmasıdır.
Kaos demek, aynı zamanda yeni oluşumlar demektir. Eskinin sürdürülemezliğinin karmaşasıdır kaos. Bu anlamıyla Ortadoğu’da yaşananları da bu yönden ele almak gerekmektedir. Bölgede eski statüler yakılmış, yeni statülerin kurulma aşamasına gelinmiştir. Böyle bir kaos aralığını şüphesiz kapitalist uygarlık güçleri kendi çıkarlarına yeni statüler oluşturarak değiştirmek istemekte ve bölgeyi, hatta dünyayı buna zorlamaktadırlar. Bunun karşısında partimizin 40 yıllık mücadelesi sonunda egemen güçlere kendi başlarına dünyayı değiştiremeyeceklerini, dünyanın egemenlerin elinde bir oyuncak olmadığı, istedikleri zaman istedikleri toplumları istedikleri gibi yönlendiremeyeceklerini göstermiştir.
Bugün, binlerce yıllık merkezi uygarlığın kaosu zirveyi yaşamaktadır. İçinde bulunduğumuz savaşlar, halkların yaşadığı toplumkırımlar, kültürel soykırımlar, katliamlar, kitlesel cinnetler, ahlaki çöküşler, ekonomik felaketler ve saymakla bitmeyecek olan toplumsal sorunlar işte bu uygarlığın yaşadığı krizin, kaosun, tıkanmanın sonucu, hatta ta kendisidir. Tüm bu tarihsel gerçeklere rağmen, aynı egemen güçlerin, sorunları salt bu yüzyılın sorunlarıymış gibi yansıtarak kendi yöntemleriyle çözmenin iddiasında bulunmaları, egemenler açısından kendini kandırmaktan ve halkları oyalamaktan öteye gitmeyecektir.
Demokratik uygarlık güçleri, bu kadar büyük bir iktidar birikimi yaratan uygarlık güçleri karşısında direnişini sürdürerek derinden varlığını korumaktadır. Giderek daha fazla örgütlenmekte, birleşmekte, birbirine yakınlaşmaktadır. Ancak bu kaostan çıkışın koşulları nelerdir, nasıl ve hangi güçlerle birlikte çıkılacaktır, nasıl bir çıkış öngörülmektedir sorularına verilecek yanıtlar da özgürlük mücadelesi yürüten güçler açısından hayati derecede önemlidir. Önder Apo, bu çağı derinden çözümlemiş, aynı zamanda nasıl yaklaşılması gerektiği konularında da perspektifler oluşturmuştur. Örneğin Önder Apo, AİHM savunmalarında şöyle bir belirleme yapmıştır. “20. yüzyılın sonlarında yaşanan sadece bir ekonomik kriz değil, ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasal tüm alanlarda topyekün bir bunalımdır. Bu durumun bir adım ötesi kaos ve hiperenflasyondur. Geçmişte ısrar edilirse, bunun da yaşanması kaçınılmazdır. ”
Buradaki belirlemeye göre yaşanan kültürel, sosyal, ekonomik ve siyasal olan, yani topyekün olan krizin çözümünün de topyekün olması gerekmektedir. Demokratik uluslaşmanın siyasal tanımı olan demokratik özerklik tam da bu topyekün inşanın tanımını yapmaktadır. PKK 11.Kongresinde kabul edilen parti programı da bu tanımın en kapsamlı ifadesidir.
Toplumu ilgilendiren tüm alanların mücadele alanı olarak belirlenmesi ve buna göre bir yapılanmanın olması tabi ki yaşamsal olmak açısından önemlidir. Verili tanımları aşmak kadar tarihin, geleneğe eklendiği kadar ve günceli yarattığının bilincinde olarak parti mücadelemizi yükseltmek, bunalımdan çıkmak kadar parti olarak amaçlarımıza ulaşmanın da temel bir şartıdır.
Bu anlamda 40.yıl hedeflerimiz de 40 yıldır, Önder Apo öncülüğünde yürüttüğümüz mücadele kadar nettir. Kadın özgürlüğünün ve toplumsal yapılanma içindeki yerinin, farklılıkların eşitliği temelinde sağlanması, Kürt kadınının demokratik ulus ve özgür yaşam çerçevesinde toplumsal yeniden inşada belirgin yer edineceği toplumsal sistem inşası ve mücadelesi yürütmek bu hedeflerin ve görevlerin başında gelmektedir.
Yine Kürdistan’ın tüm parçalarında yaşayan Kürt halkının özgürlüksel, demokratik, tarihsel toplum anlamındaki kültürel değerlerini güncelleştirerek ve çağa uyarlayarak, Kürtlerin yeni çağda özgür yaşamasını sağlamak da 40.yıl amaçlarımızdandır. Bununla birlikte tüm farklı inanç kesimlerinin demokratik ulus yapılanması içinde kendi inançlarını, gelenek göreneklerini dünya insanlığıyla eşit düzeyde yaşamasını sağlayacak bir toplumsal sistem oluşturmak, demokratik uluslaşmanın temelini oluşturacağından temel hedefler arasında yerini almaktadır.
Özcesi, her koşulda ve durumda, devletçi anlayışlarla mücadele etmek, bunun yaratıcı yöntemlerini geliştirerek hiçbir zaman yarım asırlık mücadele değerlerinin devlet ile sonuçlandırılmasına izin vermemek ve bu tür saldırılar karşısında özgür insan-özgür yaşam zihniyetini sürdürmek, zafer çizgisinde mücadele yürüten partimiz PKK’nin 40.yıl hedefidir.
40 yıl boyunca büyük bedeller verdik, vermeye de devam ediyoruz. Partimiz kurulduktan yıllar sonra dünyaya gelen çocuklar bugün dağlarda özgürlük mücadelesinin öncülüğünü yapıyor ve 3.dünya savaşının merkezinde olduğunu bilerek tüm dünya egemenliğinin damıtılmış zihniyetine, tekniğine ve insanlıkdışılığına karşı bedeniyle, iradesiyle, inancıyla savaşıyor. PKK’nin yenilmez gücü budur. Bu anlamda 40.yılda da şehitler veriyoruz. Ağustos ayında şehit verdiğimiz büyük gerilla önderi Atakan yoldaş ve Ezidi halkının önderi olan Zeki yoldaş, 40.partileşme yılının büyük şehitleri olarak bizlere zaferi emretmektedir.
PKK’nin 40 yıllık mücadelesinden, özelde de son 10 yıldır Ortadoğu’da yaşanan siyasal gelişmelerin doğrultusundan yola çıkarak şunu söyleyebiliriz:
Bu yüzyıl, Kürtlerin yüzyılıdır. Büyük kayıplar, şahadetler, bedeller de yaşansa, bu yüzyıl Kürtlerin özgürlük, demokratik uluslaşmanın öncülüğünü yapmalarının yüzyılı olacaktır. Bölgenin dokusuna saldırmaktan başka bir müdahale edemeyen, yıkmayı da tümden başaramayan emperyalist güçlerin nihayetinde gelip Kürtlere dayanmak zorunda kalması, Önder Apo ışığında, PKK öncülüğünde savaşan ve direnen halk gerçekliğine dayanması, bu kaostan Kürtler olmadan hiçbir gücün, hiçbir egemenliğin hiçbir dünya ülkesinin kurtulamayacağının en keskin kanıtıdır.
PKK’nin 40.yıl hedefi devrim yapmaktır. Parti olarak 40.yıl hedeflerimiz büyüktür. Halkımıza verdiğimiz sözleri gerçekleştirmenin zamanı gelmiştir. önderliğimize ve şehitlerimize verdiğimiz sözleri gerçekleştirmenin zamanı gelmiştir.
PKK’lilik zafer kazanmak demektir. PKK zafer çizgisinde ufka bakmaktır. Bundan dolayı da PKK’nin 40.yıl hedefi zafer kazanmak, PKK’liliğin öz tanımını yeniden demokratik ulus temelinde ortaya koymaktır. Tam da bundan dolayı, geçen yüzyılda parçalanarak statüsüzleştirilmeleri üzerinden inşa edilen bölge dizaynı, bu yüzyılda Kürtlerin demokratik öz yönetim temelinde birlikteliği, özerkliği ve statü sahibi olmasının yüzyılı olacaktır.
Devrimci Selam ve Saygılar
Dilzar Dîlok
25 Eylül. 2018