Yeni Dönem Pratiğinin Değerlendirilmesi

Bu alandaki çalışmaların hiç sonuçları olmadı denilemez. Ama bu kadar uzun zaman geçmiş...

Abbas Türkmen

Toplumsal alan çalışması, partiyi ve gerillayı; toplumu örgütleme görevi üzerinde eğitmek, yeniden örgütlemek ve mücadeleye seferber etmektir. Fakat bunu yapamadık. Bunu yapamadığımızı, çalışmanın dışında olmak itibariyle daha açık gördük. Şunu fark ettik ki, pratiğin ayrıntıları, yoğunluğundan mıdır, yoksa başka nedenler mi vardır ama pratik yoğunluk, dar pratikçiliğimizde çok önemli bir etmen oluyor. Aslında bunun farkında bile değiller. Temel amaç ve görev üzerinden kendimizi ne kadar yapılandırdık, örgütledik, bu görevi başarma yolunda bir tarzı ve üslubu ne kadar ortaya çıkardık, örgütsel sistemi yaratarak bütün bir partiyi, halkı böyle bir çalışmaya ne kadar seferber ettik, farkında bile değiller. Bu örgütsel sistem olmadığı halde olmuş gibi sanıyorlar. Bunun yokluğuna dönük tartışmaları, eleştirileri anlamıyorlar. Dahası, tepki bile duyuyorlar. Ayrıntıda bazı durumları hata diye eleştirseler de, genel planda yaptıklarından memnunlar, yaptıklarını yeterli görüyorlar. Oysa Hareket’in temel olarak belirlediği görevi gerçekleştirmek üzere kendini örgütlemiş ve seferber olmuş değildir. Dolayısıyla pratik duruşu itibariyle önceki dönemden, yani ikinci dönemden kopmuş değildir.

Söylemde üçüncü döneme ilişkin bazı kavramlar dile getiriliyor, bürokratik kurumlaşma olarak üstte Önderliğin tanımladığı kavramlara ilişkin bazı kurumlar oluşturuluyor ama tabanda pratik çalışmaya gelindiğinde; eskinin, ‘80’lerin, ‘90’ların çalışma tarzı ve görev kapsamını pratikte işlemeye devam ediyor. Böyle olunca da değişim ve dönüşüm gerçekleşmemiş oluyor. Hareket bir gelişme yaşamıyor, eskiyi tekrar ediyor. Tekrarda giderek daralma, sıkışma, düşman saldırıları karşısında zorlanma, bu anlamda sağa sola sapma durumu ortaya çıkıyor. Başka türlüsü de zaten olamaz. Tekrardan farklı bir sonuç çıkmaz. Bunun üzerine bu alanı bir-iki senedir tartışmak istiyorduk. Aslında anlamak istiyorduk. Anladıklarımız temelinde tartışalım ve çözüm bulalım istiyorduk. Çünkü yeterince anladığımızı söylemek zordur. Dahası, mevcut pratiğin olması gereken çerçevede olduğunu söylemek zordur.

Bir duyarlılık ortaya çıktı. Belli bir öncelik oluştu. Biraz da çaba yürütülüyor ama anlayış, sistem ve tarz olarak gerekli değişikliği yaptığımızı, dolayısıyla tartışmalarımızdan çıkan sonuçların pratiğe geçtiğini söylemek zordur. Gerçekten de artık düşündüklerimizden, söylediklerimizden kuşku duyar hale geldik. Neden pratikte gerçekleşmiyor? Pratikte direnç var, bunu anlamak zordur. Genel bir dirençten söz edilebilir. Bu direnç, anlam yetersizliğinden kaynaklanıyor. Anlama eksikliği var. Daha çok alışkanlıklardan kaynaklanıyor. Geçmişin ortaya çıkardığı çalışma tarzı ve görev kapsamına ilişkin, özellikle de bu işe gençken girenin orada öğrendikleriyle kalmasından, oradan farklı bir düzeye ve alana göre kendisini değiştirmede son derece tutucu ve dar kalmasından, bir tekrar yaşamasından kaynaklanan yanı vardır. Belki de esas yanı budur. Sonuçta gerekli olan, tartışmalarda ortaya çıkan sonuca göre bir çalışma oluşamıyor. Dahası yetersiz yaklaşımdan, doğru çalışmadan da ziyade, çizgi sapmasının ortaya çıkma tehlikesini içinde en çok barındıran alan oluyor. Zorlayıcıdır, onu söyleyebilirim. Israr etmek, mücadele etmek gerekli, direnmek gereklidir. Fakat bunu örgütlü, bütünlüklü yapmak gerekiyor. En azından partinin bir bölümünü buna katabilmek gereklidir.

Bu alandaki çalışmaların hiç sonuçları olmadı denilemez. Ama bu kadar uzun zaman geçmiş olmasına ve bunca yoğun tartışmayla bu değişim ve dönüşümü gerçekleştirme çalışması yürütülmesine rağmen sonuçlar yeterli değildir. Kapsam olarak, hız olarak yeterli değildir. Şu çıkıyor ortaya, kolay olacak bir iş gibi görünmüyor. Kendiliğinden olacak bir iş gibi de görünmüyor. Israr ve mücadele gerekiyor. Çizgi ve parti mücadelesinin en fazla yürütülmesi gereken bir alan oluyor. Bu nedenle bir-iki yıl ısrar etmeye çalıştık. Belli tartışmalar da yürüttük. Arkadaşların da bir bölümünde belli bir duyarlılık, istek oluştu denilebilir. Fakat sanıldığından çok daha fazla zorluklar içerdiğini de söyleyebiliriz. Çünkü gerçekten de tahmin edilenden, ifade edilenden çok daha fazla kapalılık, tutuculuk ve direnç olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bunun bilinmesinde yarar var. Bu açıdan bilinmiyor. Her şeyi tartışarak çözelim desek ne kadar doğru olur? Biliniyorsa neden uygulanmıyor? Özellikle bu çalışmalar içerisinde bulunan, bununla görevli, bundan sorumlu bulunan arkadaşlar bu konuda ne düşünüyorlar? Çok büyük bir yoğunlaşma ve çözümleme görmedik. Dar, tutucu, savunmacı bir yaklaşım vardır. Özeleştiri vererek, pratiği ‘bu işte ne yaptım ne yapmadım, neler yapmalıyım’ çerçevesinde sorgulayıp dersler çıkararak düzeltmeye yönelmek yerine, ‘vay eleştiriler var, nasıl savunurum, eleştirilere nasıl karşı dururum, nasıl kendimi kapatırım, nasıl pratiği farklı göstermeye çalışırım’ biçiminde kaygılı, son derece bireyci, kendini esas alan, görevlere ve parti çizgisine karşı direnen bir kadro duruşu çok bariz bir biçimde mevcuttur. Bu kadro duruşuyla nereye gideriz, hangi sonucu alırız?