9 Ocak Paris Katliamı ve TC-Fransa ittifakı

Yönetimimiz bunun AKP’nin marifeti olduğunu açıkladı. Önderlik, “Her olasılığı dikkate...

Duran Kalkan

Çözüm sürecini sabote edici nitelik taşıyan olay 9 Ocak 2013’teki Paris katliamı oldu. Önderlikle görüşmeler yeni başlamıştı, sürecin nasıl gelişebileceğine dair taraflar tartışma yapıyorlardı. Önderlik bu temelde bazı projeler, planlar oluşturma çabasındaydı, bunları örgüte sunuyordu. Hareketin yönetiminden görüşler alarak ortak bir görüş düzeyinde bir planla devletin karşısına çıkmak istiyordu. Böyle bir karşılıklı tartışmanın ortak görüş oluşturma çabasının sürdüğü bir ortamda 9 Ocak’ta Kürt Kültür Merkezinde Sara, Rojbin ve Ronahi yoldaşlar katledildi. Avrupa’da böyle bir olay ilk defa oluyordu. Gerçi Türk devletinin, MİT’in Avrupa’da bu tür olaylar gerçekleştirmek için yoğun bir örgütlenme ve çaba içerisinde olduğu her zaman söyleniyordu, ama o zamana kadar böyle bir durum yaşanmamıştı.

Yine 2012 savaşı çerçevesinde birçok faşist-milliyetçi çevre PKK’ye karşı mücadeleye ilişkin görüşler ortaya atıyorlardı. Fethullahçı basının, PKK yöneticilerinin öldürülmesinin sonuç vereceği, devleti başarıya götüreceği yönünde sürekli yazıları vardı, bu doğrultuda isim listeleri yayınlanıyordu, resimler basılıyordu. 30 kişi, 40 kişi öldürülürse bu iş biter deniliyordu. Bu listeler içerisinde Avrupa’da olan, ülkede olan arkadaşlar vardı. PKK yönetiminin kontrgerilla marifetleriyle katledilmesi sonucunda topyekûn özel savaş saldırılarının başarıya gideceği, başka yolla PKK karşısında başarı kazanılamayacağını yazıyorlardı. Bu anlamda devlet böyle bir saldırı planı hazırlamıştı, listeleri vardı. Görevlendirmeler yapmıştı. Paris katliamı böyle bir gelişme içerisinde gerçekleşti.

İmralı’da da görüşmeler başlamıştı. Önderlik “Bizim görüşmede olduğumuz gün yapıldı. Doğrudan tehdit edildik,” dedi. Böyle bir saldırıyla aslında üzerimizde istediklerini kabul ettirmeye dönük bir baskı oluşturmak istediler. Süreci sabote etmek isteyenler vardı. Dahası aslında topyekûn özel savaş saldırısına göre planlama ve görevlendirmeler yapmışlardı. Henüz daha İmralı’daki görüşmeler bunu değiştirecek bir düzeye gelmemişti. Dolayısıyla devletin, AKP hükümetinin savaş planı uygulamaya konuluyordu. Öncelikle pratikleşen Paris Katliamı oldu. Nitekim arkasından Mehmet Ali Şahin “benzer durumlar Almanya’da ve diğer yerlerde de olabilir,” dedi. Çünkü görevlendirmeler yapmışlardı. Biliyordu, ilgili çevreleri öyle söyleyerek tedbir almaya yönlendirdi. Paris Katliamı süreç üzerinde etkili oldu. Önceki zamanlarda bu hep söyleniyordu, ilk defa böyle bir pratikleşme olmuştu. Avrupa’nın merkezinde, Paris’te böyle bir katliam gerçekleşiyordu. Kadınları, devrimci kadın gücünü doğrudan hedefliyordu. Bütün bu yönler olayın etki derecesini arttıran özelliklerdi. Ciddi bir tartışma, olası bir siyasi diyalog sürecinin gelişimi önünde ciddi bir provokasyon olma özelliği taşıdı.

Yönetimimiz bunun AKP’nin marifeti olduğunu açıkladı. Önderlik, “Her olasılığı dikkate almak gerekli, belirtileni reddetmiyorum, ama çok yönlü düşünmek lazım. Provokasyonlar olabilir, çünkü bu olay ciddi bir arayış içerisinde olduğumuz, diyaloğu başlattığımız bir süreçte gerçekleşiyor. Dolayısıyla çok yönlü bakmak, farklı olasılıkları da değerlendirmek gerekir, ama belirtilen ihtimali de ben dışlamıyorum,” dedi. O zamana kadar AKP zaten Türkiye’de yapılan bu tür şeyleri hep bazen isim vererek bazen isim vermeyerek başka güçlere yıkıyordu. Sorumluluğu başka yerde gösteriyordu, aslında kendisini biraz da mağdur yerine koyuyordu. Benzer bir tutumu Paris Katliamı karşısında da kısmen gösterdiler.

Avrupa’daki Kürt toplumu, katliama karşı büyük bir öfke ortaya koydu. Şehit düşen arkadaşların cenazeleri Kürdistan’a getirildi. Amed’te büyük bir tören yapıldı. Sonra farklı yerlerde cenaze törenleri devam ettirilerek toprağa verildiler. Kuzey Kürdistan’da halk büyük bir sahiplenme tutumu gösterdi. Ağır savaş, baskı ve saldırı ortamında çok fazla kitle hareketinin gelişemediği bir süreçti. Böyle bir süreçte Sara arkadaşların cenaze töreni kitlelerin bu tutumu aştığı, yüzbinler halinde bir araya gelerek cenazeye sahip çıkma temelinde yeni bir tavır ve tutum ortaya koyduğu bir yeni durumu yaşadı. Bu, halkın tutum koyması, devrimcileri sahiplenmesi bakımından yeni sürece sahip çıkması bakımından önemli oldu. Ağır duygusal ortam yanında büyük bir öfke ve tepkiyle Kürt halkında yarattı. Kadınlarda, gençlikte bir bütün Kürt halkında öfke yarattı. Gösterilen mücadele tavrı, kırılma değil, sahiplenme tavrıydı. Bir duygusal kırılma değil, katliama karşı çıkma tavrıydı. Öfke patlamasına yol açtı ve direngenliği, mücadeleciliği toplum düzeyinde daha çok geliştirdi. 

Sara arkadaş zaten tanınıyordu. Daha 1976 yılından itibaren Dersim’den katılan ilk grubun içerisinde yer alıyordu. İlk kadın katılımları içerisindeydi. Birçok alanda çalışma yürüttü. Parti kuruluş kongresine katıldı. Tutuklandı, Elazığ ve Amed zindanlarında kaldı. Amed Zindan Direnişinin kadın cephesinden sürdürülmesine önderlik etti. Cezaevinden çıktıktan sonra da Önderlik sahasına dağa geldi. Botan’da, Behdinan’da çok değişik alanlarda gerilla mücadelesi içerisinde kaldı. Gerilla ile bütünleşme uyum sağlama, gerillaya katkı sunmada herhangi bir zorlanması olmadı. Hem genel hareket hem kadın hareketi içerisinde bu dönemde rol oynadı. PKK Merkez Komite üyesi oldu. KCK Yürütme Konseyinde bir dönem görev yaptı. Kongre Başkanlık Divanında yer aldı. PAJK yönetiminde yer alıyordu. Böylece resmi ve fiili olarak hareketin en üst yönetim organlarının hepsinde görev yapmıştı. Canlıydı, o kadar yıl geçmesine rağmen diriydi, hareketliydi. Aslında bir moral gücüydü. Çevresi üzerinde hep etkide bulunmuştu. Bu etki tabi örgüt üzerinde şehadet karşısında daha büyük bir mücadele azmi yarattı.

Rojbin arkadaş Avrupa’dan katılan bir arkadaştı. Zaman zaman ülkeye gelip gitti. Sürekli kalma istemi çok fazlaydı, ama Avrupa çalışmalarında ihtiyaç vardı. Avrupa’da çalışmış ve henüz genç olmasına rağmen oldukça birikimli çizgiyi bilen, birde temsil edebilen olgun bir kişilikti. Diplomasi alanında hem siyasi çevreler hem halk diplomasisinde etkili ve önemli katkıları oldu. Dünya, KNK’nin dış ilişkiler komitesinde yer alan temsilcilik yapan birisi olarak Kürt Özgürlük Hareketinin temsilcisi biçiminde onu tanımıştı. Birçok çevre ile devlet yetkililerinden tutalım topluma kadar ilişkiler kurmuştu. Bu anlamda dış cephede en çok tanınan kişilikti. Onun etkileme düzeyi de o çevre üzerinde oldu.

Ronahi arkadaş yine Avrupa’dan katılmış gençlik temsilcisiydi. O da bir süre ülkede gerillada kaldı. Komalen Civan’da akademi de eğitim gördü. Sonra tekrar Avrupa’ya gitti. Değişik alanlarda çok uzun süreli olmasa da önemli faaliyetler yürüttü. Dinamik, hareketli bulunduğu alandaki çalışmalara katkı sunabilen iradeli bir kişilikti. O da gençlik hareketini bir bütün olarak etkiledi. Dolayısıyla Paris Katliamı eğer doğru ele alınmazsa kırılma yaratabilecek tehlikeli bir saldırıydı. Ama doğru ele alınır katliama karşı çıkılabilir, direniş gerçeğine sahip çıkılırsa en geniş çevreleri etkileyebilecek devrimci direnişçiliği geliştirebilecek, ülkede mücadeleyi geliştirirken hareketin dünyaya yayılmasında, taşırılmasında rol oynayabilecek bir olaydı. Pratikte ikincisi oldu. Hareketimiz, halk şehitlerini sahiplendi. Onların anısını yaşatmak üzere mücadeleye daha sıkı sarıldı.

Avrupa ve Kürdistan’daki cenaze törenleriyle, gösterilen tavır ve tutumla açıkça ortaya kondu. Böylece AKP’nin faşist soykırımcı saldırganlığı biraz geriletildi. Bunun üzerine AKP katliamı başkalarına yıkmaya çalıştı. Daha çok aslında Fethullahçılar adres gösterildi. Hala da öyle de göstermeye çalışıyorlar. Bu doğru değildir. Savcılık dört yıldır soruşturma yapmış iddianame hazırlamıştı, mahkemenin başlayacağı bir ay önce ilan edilmişti. Bu kamuoyuna duyurulduktan iki gün sonra katil Ömer Güney’in cezaevinde öldüğü açıklandı. Henüz sonuçlara ilişkin net açıklama yoktur. Nasıl oldu da 4 yıl cezaevinde yattı, mahkemenin başlayacağına karar verilip kamuoyuna açıklanınca hemen öldü, bunu anlayamadık. Ölme yoktur, ortada öldürme var. Önder Apo bu tür durumlar için “bu tür ölme olmaz öldürme olur” demişti. Doğru olan budur, ortada öldürme var.

Fransa-TC ittifakı bütünlüklü ya da parça parça bu katliamda vardı. Şimdi katilin öldürülerek davanın düşürülmeye çalışılmasında da aynı yaklaşım uygulanıyor. Bunun anlaşılmayan bir yanı yoktur. Takip etmek ve gözlemek gerekiyor, buna fırsat vermemek lazım. Anlaşılıyor ki, Fransa içerisinde de buna destek verenler vardı. Nitekim MİT cezaevine kadar ulaşıp kendisi hakkında olumsuz konuşmasın diye kendi elemanını öldürüp susturduysa, demek ki dayanakları var. Oraya kadar ulaşabiliyor. Paris katliamı bu kadar organize bir katliamdı, hala aynı organizasyon devam ediyor. Açığa çıkartılıp çözülebilmiş değildir.

Kısaca Paris Katliamı süreci sabote edebilirdi. Önderlik ‘bu durumu düşündüğünü’ söyledi. Fakat daha sonra “düşündüm ki zaten süreci engellemek için bu provokasyonlar yapılıyor, o halde daha kararlıkla üzerine gitmem gerekir diye düşündüm ve çalışmaları yürüttüm” dedi. Sonuçta Ocak ayı boyunca tartışmalar oldu. Önderlik parti yönetimine bir çerçeve sunmuştu, yönetim bazı konularda itirazlar belirtti. Onun üzerine Önderlik bu tutumu eleştirdi. “Mesele itiraz edecek yer aramaksa bende bir sürü yer bulabilirim, ama mesele yeni bir süreç geliştirebilmektir” dedi. Bu çerçevede devlet heyetiyle görüşmeler yoğunlaştı, yeniden siyasi çözüme temel teşkil edecek bir protokol oluşturuldu. O da üç bölümden oluşuyordu. Önderlik yine el yazmasıyla kaleme almıştı. Bir genel durum değerlendirmeleri vardı, ama onun dışında çözümün felsefesi, demokratik çözümüm temel ilkeleri konuyordu.