Köpekleri salmışlar ama taşları bağlayamazlar!

Barış isteyenler bu gerçekliğin üzerinde durmalıdır. Silahların hiç konuşmadığı yıllarda ...

Şiyar Amed

 

Taş!

Mimarinin veya süs eşyalarının nesnesi değildir.

Taş devrimcidir!

Ortadoğu insanının, halklarının nasıl çaresiz bırakılmak istendiklerini anlatan bir halk deyimi vardır: “Köpekleri salmışlar taşları bağlamışlar!” Sözün kaynağındaki öykü şöyledir:

 

Gezgin bir müzisyenler ve gösteri topluluğunun yolu farkında olmadan bir gün hırsızlar köyüne düşer. Köyde gösterilerini sunarlar ve sıra emeklerinin karşılığını istemeye gelince hırsızlar üzerlerine çullanır, üstlerindeki elbiselere de el koyup kovarlar. Mevsim kıştır ve hava soğuktur. “Bari giysilerimizi verin gidelim” derler. Bunun üzerine hırsızlar köyün bağlı olan köpeklerini üzerlerine salarlar. Topluluk can havliyle köpeklerden korunmak için yerden taş almak ister ama taşlar buz tutmuş yerden sökülmezler. Bunun üzerine topluluktaki yaşlı biri köye döner ve sitemkâr şekilde şöyle der: “Bu nasıl adalettir, nasıl vicdandır, köpekleri salmışlar, taşları bağlamışlar!”

 

Ortadoğu devlet gelenekleri halk direnişlerini bastırma deneyimleriyle doludur denilir. Bir yanıyla doğru fakat tarihsel gerçeklik tam öyle değildir. Doğrusu şudur: Ortadoğu tarihi baştanbaşa halkların, kültürlerin direnişleriyle doludur! Son yüzyılda kapitalist modernitenin işgaliyle direnişler daha kanlı şekilde bastırılıp ulus-devletler inşa edildi. Taşlar bağlandı!

Fakat PKK direnişi taşları yerinden sökmeyi başardı.

Ortadoğu’da taşlar yerinden oynamışsa PKK direnişi sayesindedir. Önderliğinin halen İmralı hapisliğinde tutulmasının en büyük sebebi de budur. Çağdaş Selahattin Eyyübi’den intikam almak istiyorlar. Fakat Önder APO geliştirdiği direniş çizgisiyle tüm Ortadoğu halklarının ufkunu açmış, zafere gidecek bir süreci başlatmıştır.

O’nun özgürlüğü sağlanmadan, herkesle özgürce konuşacağı koşullara kavuşmadan asgari müştereklerde bir uzlaşma imkânı yoktur. Kürdistan halkının özerkliği tanınmadan sağlanabilecek bir “barış” ise teslimiyettir!

Barış isteyenler bu gerçekliğin üzerinde durmalıdır. Silahların hiç konuşmadığı yıllarda Önder APO’ya özgür hareket edebileceği koşullar sağlanmadığı için bu sürecin bir tekrarının yaşanması mümkün değildir. Özgür olduğu koşullarda Barış imkân dâhiline girebilir.

Gelinen aşamada taşları bağlamaları da bir daha mümkün olmayacaktır. Halkın öz savunma duruşundan taviz vermesi, varlığını inkâr etmesi ya da “ciğeri kediye teslim etmesi” anlamına gelir. Uyanan halk bilinci, özgürlüğe dek direnecektir.

Bu direniş sürecinin karşılıklı bedellerinin az olması, barış yolunun açılması sadece Önder APO’nun özgürlüğüne-özgürce hareket edeceği koşullara kavuşmasına bağlıdır.

Taşa atan çocuklara önce 18 yıl ceza veriyorlardı şimdi keskin nişancıların eliyle vuruyorlar. Taşın devrimci olduğunu biliyorlar da ondan! Taşın gücünden korkuyorlar, on yaşındaki çocukların bakışlarından korkuyorlar. Barikatlardan, hendeklerden korkuyorlar. Korkularının üzerine gitmeye, barikatları, hendekleri büyütmeye devam!

Tarihin eski çağlarında, insanın eline bir taş almasıyla başladı büyük insanlık serüveni, bugün o taş bilinçle, kültürle, siyasetle yoğrulmuş haldedir. O artık bir sanattır, bir kitaptır, bir televizyon-radyodur, bir akademidir; bilimdir, ekonomidir, kültürdür, dildir, diplomasidir, siyasettir. Bunlarla beraber bugün olduğu gibi yeri geldiğinde barikattır, hendektir!

 

Kürtleri kaba direniş ve savaş gücü olarak görenler yanılıyorlar. Mimarlar iyi bilirler, ahşaba, cama ve hele ki betona karşı tarih taşın üstünlüğünü yazmıştır, yazacaktır… Onlar der ki betonun ömrü 60-100 yıl arasındadır; ahşabın ömrü 350 yıldır; ama taşın ömrü en az 12 bin yıldır! Hele ki yerel kaynaktansa çok daha dayanıklıdır!