Milliyetçilik mi Ortadoğu Devrimciliği mi?

Şimdi hepimizin dönüp bu büyük amaç ve realite karşısında zihniyet, dil, davranış kalıplarımızı bir kez daha ...

Şiyar Amed

 

Erdoğan tekrar resmi olarak AKP’nin başına geçtiği için acaba bundan sonra ne yapacak? Selin Sayek’in istifası ardından CHP’nin durumu ne olacak? Avrupa bundan sonra ne yapacak? gibi sorularla doldurulan gündemi önemsiz kılan gelişmelerin yaşandığı büyük bir savaş sürecindeyiz.

Bölge üzerinde odaklanan savaşın bir dünya savaşı olduğu giderek genel kabul görmektedir. Bu savaşın 3. Dünya Savaşı olduğunu ilk kez dile getiren de Önder APO olmuş; bu savaş sürecinde yeni bir Ekim Devrimi yapmanın da bizi bekleyen esas görev olduğunu belirtmiştir.

Savaşın sıcak bölgesi Ortadoğu ve esasen odaklandığı alan ise Kürdistan’dır. Yani hem Kürdistan hem de Ortadoğu’daki tüm halklar adına kader belirleyici bir süreçten geçmekteyiz. Tüm Ortadoğu halklarının ortak mücadelesi ve kurtuluş perspektifi “demokratik ulus” çizgisiyle belirlenmiş ve Rojava Kürdistan’ındaki mücadele sayesinde pratik bir gerçeklik kazanmıştır. Bu çizgiden taviz vermek milliyetçiliğe sapmak anlamına gelir.

Güncel gerçeklik tarihsel geçmişle sıkı bağlar içindedir. Ortadoğu tarihinde Zerdüşti, Mazdeki, Hürremi, Babeki vb. hareketler genellikle tüm halkların kurtuluşunu esas almış ve bu sayede her halkın birlikte mücadele etmesi mümkün olmuştur.

Günümüzde sadece Kürt sorunundan bahsetmek ve sadece Kürt halkının kurtuluşunu eksen alan bir diskurla hareket etmek Ortadoğu halklar gerçekliğine aykırıdır. Bunun nedeni ulus-devlet tuzağının farkında olmamaktır. Yeni paradigma bu anlayışı tümden aşmıştır.

Demokratik Ortadoğu Devrimini hedefleyen çizgi, şehadetinin 40 yılına girdiğimiz Haki Karer ve Kemal Pir yoldaşların devrimci kimliklerinde ilk andan itibaren yazılıydı. Deniz Gezmişlerin, İbrahim Kaypakkayaların, Mahir Çayanların çizgisi de Ortadoğu devrimciliğinden insanlığın evrensel enternasyonalist devrimciliğine uzanan bir çizgiyi esas almıştır. Mücadelemizin tüm büyük şehitlerinin inandıkları zafer çizgisi de Kürtlük ve Kürdistan’la sınırlı olmayan; Kürdistan’la başlayan ama evrenselle bağını kuran devrimci çizgiydi. Bu çizgiyi saptırmak isteyen tüm saldırılara rağmen Özgürlük Hareketi dar sınırlara çakılıp kalmadı, Ortadoğu çapında etkili olmayı başardı.

Almanya’dan Kanada’ya, Arjantin’den İngiltere’ye dek dünya çapında devrimci dayanışmaya sahne olan Rojava devrimi hem Ortadoğu devrimine giden yolu açmış, hem de demokratik ulus paradigmasını insanlığa tanıtmıştır.

Şimdi hepimizin dönüp bu büyük amaç ve realite karşısında zihniyet, dil, davranış kalıplarımızı bir kez daha sorgulamamız gerekiyor. Neden halen dar ve sınırlı kalan yanlarımız var?

Dar ve sınırlı kalmanın anlamını basite alamayız. Örneğin “dar ve sınırlı kalmak KDP çizgisine girmektir” denildiğinde bu eksiklik karşısında hiç öyle rahat durulabilir mi? Evet, bu durum Özgürlük Hareketi içinde net bir dille KDP çizgisi olarak adlandırılıyor ve kesinlikle reddediliyor.

Örneğin milliyetçi çizgi “Kuzey Suriye Federasyonu” adlandırmasına boşuna saldırmadı. Hareket gelişip büyüdükçe, sınırlarını aştıkça milliyetçiliğin saldırılarına uğruyor.

Fakat deyim yerindeyse ok yaydan çıkmıştır. Yönü de Demokratik Ortadoğu Devrimine doğrudur. Bu anlamda kimse Hareketi geriye çekemez; hele ki milliyetçilik kokan sınırlara asla hapsedemez.

Öte yandan gerçekçi olmak adına taktik ilişkileri “stratejik” planda ele almak isteyen bazı anlayışların da kendisini yaşatmak istediği görülebiliyor. “Her anlayış kendini yaşatsın, sorun değil” denilip geçilemez. Demokrasi bu değildir. Demokrasi, demokrasiyi bitirecek anlayışlara; işbirlikçi-ihanetçi çizgiye geçit vermek değildir. Tam tersine, demokrasiyi savunmak adına bu çizgiyle çok köklü mücadele yürütülmelidir.

“Bağımsızlık” propagandası yürütenlerden etkilenenlerin de bilmesi gereken bir temel husus vardır: Kürdistan ve Ortadoğu çapında Özgürlük Hareketi kadar bağımsız bir duruş sergileyen başka bir hareket yoktur. Söz ve pratiğiyle bunu kanıtlamış tek hareket olduğu da belirtilebilir. Buna karşın demagojiden öteye geçmeyen propagandaların fazla bir kıymeti harbiyesi olamaz. Bunların gerçek yüzü, soykırım rejiminin başı olan Erdoğan ile ilişkilerinde yeterince ortaya çıkmaktadır. Bu ilişki PKK karşıtlığı temelinde olduğu müddetçe diğer tüm söylemleri boştur. Ne zaman bundan dönerler ve bu tür ilişkilerini sadece çözüm adına değerlendirirlerse o zaman demokrasi ve birlik adına bir ilişki zeminine çekilebilirler. Böylece Demokratik Ortadoğu devrimi önünde engel olmaktan çıkarılırlar.

Ortadoğu halklarının 2010 yılından itibaren geliştirdikleri direniş Mısır’daki Tahrir Meydanı direnişiyle sembolleşmişti. Tahrir Ruhunu bir darbeyle yok etmek istediler. O ruhu yaşatmak da bizim görevimizdir. O ruhun Türkiye’deki adı “Gezi Ruhu”dur. Her zaman yaşayacak ve yaşatacak devrimci ruhtur; halkların eyleme geçen bilincidir.

Rojava Devriminin devraldığı ve bayraklaştırdığı o devrimci ruh şimdi tüm Ortadoğu üzerinde dolaşmaktadır.

Bedenini meşale yaparak direnişi başlatan Tunus’lu Muhammed Buazizi’nin anısını yaşatmaktan, alçakça lince uğratılan Muammer Kaddafi’yi Libya’nın onur sembolü olarak anmaya dek her anıya doğru yaklaşmak bu ruhun gereği olmaktadır.

DAİŞ’e karşı savaşmak ne kadar gerekliyse İslamiyeti özlüce yaşamak isteyenlerin haklarını savunmak da o kadar gereklidir ve bu devrimci ruhun en önemli görevidir.

Anti-Semitizme karşı çıkmak ne kadar gerekliyse Filistin’li tutsakların açlık grevi direnişlerine sahip çıkmak o kadar güncel bir görevdir.

Güney Kürdistan’da intihar eden kadınlardan Anadolu’nu emekçi kadınlarının haklarını savunmaya dek her tutum bu devrimci ruhun gereğidir.

Ekonomiden ekolojiye sınır tanımayan saldırılar yürüten küresel kapitalizme karşı demokratik uygarlık bayrağını dalgalandırmak Ortadoğu devrimciliğinin baş ilkesidir. Mayıs Şehitler Ayına verilecek en anlamlı yanıt bu temelde gelişebilir.

Darlıklar ve yüzeysellikler, insanlık adına fedaileşen şehit anılarına ve devrimci prensiplere terstir.

Özcesi şu sloganları her zamankinden daha gür yükseltmemiz gereken bir zamana geldik dayandık: Yaşasın Demokratik Ortadoğu Devrimi! Yaşasın insanlığın evrensel dayanışma ruhu!