Bilmemek, çocuk saflığıyla önyargısız ve çerçevesiz bakabilme...
Bahoz Şemsê
Bilgi sahibi olmak her zaman iyi olmayabilir. Bilen kişi için farklı olasılıklar görünmez olabilir.
Ne sezgilerine yüklenme ihtiyacın olur ne de tahmin yürütme, deneme-yanılma-tecrübelerle gelişme, düşerken, ayağa kalkma bilinci edinme eksik kalır.
Bilmek, noktaya yaklaşmaktır.
Bilmemek, düşünce esnekliğinde sezgisel çıkarım ve beklentilere yüklenmektir.
Bu anlamıyla bilmemek, özgürlüktür.
Bilmemek, çocuk saflığıyla önyargısız ve çerçevesiz bakabilme cesareti sergilemektir.
*****
Bilmek, DON(AN)MAK MIDIR?
“bilgi: özne ile nesne arasındaki ilişki”ymiş.
Ne öznemiz, ne de nesnemiz var, ise, bildiklerimiz ne ?
Bilgi ne? Kim, neyi biliyor/bilebiliyor?!
Gördüğümüz renkler bile gerçekten onlar değil!
Yönler, bizim adlandırmalarımız.
Kuzey kime göre kuzey?
Batı nereye göre batı?
Merkez neresi?
İğne ucu kadar bile değil koca Samanyolu’nun kapladığı yer, evrenimizde.
Sivrisineğin iddia durumu ile insanın; kelebek ömrü ile yaşamımızın;
ÖLÇÜSÜ ne?!
Hangisi ANLAYAN, hangisi UZUN olan?!
İtme ile çekme arasındaki “boşluk”tan “varlık” bulan, haddini de bilmeli!
O kadar övdüğümüz beyin, gördüğü ile hatırladığını ayırd edemeyen bir ACİZ!
Big-Bang’ten insana, kuarktan gökadalara, sınırsız düşünen-yorumlayan CÜRETKÂR!
O KADAR!
“En yanılsamalı canlı, insan!”
Eşref-i mahlûkat ve mükemmel de olan.
Ya ezik ve cüce ya da
TANRISALLAŞAN İNSAN:
Bildiğini de, bilmediğini de bilmeli.
Böyle bilirse, bilir neyi bilmediğini.
*****
Bilmek-bilinç, “varlık” tır da aynı zamanda.
“Bilinç varlığı, varlık bilinci geliştirir.”
Sağlıklı bilinç, doğru varlık ve güzel forma kavuşturur.
Enerji, maddeleşir ve işlevselleşirse, ANLAM bulur!
Güdüler, duygulardan geçip düşünselleşirse, güzellik üretir.
İd, egodan sıyrılıp süperego ile ahlaka kavuşur.
Birey, toplumsallaşıp örgütlenirse, özgürlükle buluşur.
Anlam arayışı olan militan, zafere yürüyen örgütüyle kaynaşmış ve eyleme geçmişse, HAKİKAT yoluna girmiş olur.
YANİ:
Tanımlanmış, inşa edilmiş bilgi-anlam yapısallıkları çerçevesinde: BÖYLE!
Ne küçümseyelim ne de abartalım kendimizi.
Bildiklerimiz, bilme sınırımız dâhilinde.
Görme ve duyma sınırımız gibi.
Bilmiyormuş gibi yürüyerek yeni bilgilere açık olmak, aynı zamanda tecrübenin bilgeliğini de katar yaratıcı eyleme.
ÖZÜ:
KENDİNİ BİL, ey insan!