Hegemonik karakterli dinler, oluştuktan ve topluma nüfuz ettikten sonra kültürleşirler...
Dilzar DÎLOK
Kürtler binlerce yıldır doğal toplumu yaşamanın ve tüm hâkim karşı sistemlere rağmen direnerek doğal toplum yaşamını korumanın güzel bir örneğidir. Doğal toplum yaşamında her şey hayvanlar, sürüler, toprak, bitkiler, güneş ve su üzerinden inşa edilir. Yapay inşalar yoktur. Yaşamın üzerinden inşa edildiği her şey kültürü oluşturduğu kadar inancı da oluşturur. Her canlıyı tanımak, onların nerede, nasıl davranacağını bilmek kadar, zarar verebilecek olan hayvanların zarar vermesini önlemenin yol ve yöntemlerini bulmak da yaşamı, aynı zamanda bize ulaşan kültür ve tarihi oluşturuyor.
Hayvancılığın ağırlıklı yaşam tarzı olduğu ve bu yaşam tarzının konar-göçerlikle somutlaştığı kır-köylerde kimi geceler hayvanların sürüden koptuğu ve sürüyü kaybettiği olurmuş. Böyle gecelerde evin büyükleri sürülere yaklaşır ve ilk bakışta bir eksiklik olduğunu anlarmış. Hangisi gelmiş, hangisi gelmemiş? Kaç hayvan sürüden kopmuş, hangisi iyi otlamış, hangisi henüz doymamış? Hayvanların dilinden anlayan büyükler otlaklardan gelen sürülerin başında bir süre durur ve sürünün o günkü yaşamını anlamaya çalışırmış. Sürüden kopan koyun, çoban onu bulana kadar arazide tek başına kalacaktır. Başka çaresi yoktur. Ve hele hele bu hayvanın kopuşu akşamüzeri fark edilmişse o koyun geceyi kurt ulumaları arasında tek başına geçirecek demektir.
Böyle zamanlarda büyükler hemen harekete geçerler. Ve haq duasına çıkarlar. Kurdun ağzını bağlamak dedikleri bu eylemin duası, o gece kurtların gidip sürüden kopan koyunu yememesi için yapılan bir duadır. Aynı zamanda kurtlarla insanlar arasında bir iletişimdir, onları başka yönlere yönlendirmeyi amaçlar. Kürdistan’ın kimi yerlerinde kurdun ağzını bağlamak için bir ekmek yapılır, evin hemen dışına bırakılır. O ekmek kurdun payıdır. Kurt onu yesin ki gidip koyunu yemesin. Dualar eşliğinde ekmek bırakılır. Ve bırakıldıktan sonra da dualara devam edilir. Haq, o kurdun ağzını bağlasın, gidip o koyunu yemesin diye dualar ardı ardına sürer. Bu dualar kurtların enerjisini yönlendirmenin en güçlü yöntemidir. Hiç umut kesilmez. Umut edilir, umut canlıdır. Dualarına güvenirler ve umut ederler. Umudu yaratan duanın gücüdür. Kurt ile kuzu, insanda birleşebilmiştir. Birinci doğada birleşemeyecek olan kurt-kuzu ikilisi tam da insan gerçeğinde yaşamsal birliğin merkezine yerleşir.
Hegemonik karakterli dinler, oluştuktan ve topluma nüfuz ettikten sonra kültürleşirler. Oysa insan yaşamının doğasında var olan inanç-kültür ikilimi daha başkadır. Yaşamın olağan sürdürülüşü içindeki kültürün, kültürel öğelerin inanca dönüşmesi, inanç öğelerini oluşturmasıdır asıl olan. Tek tanrılı dinler dışındaki inançlarda kültür ve inanç öğelerini birbirinden ayırmanın zorluğu bu gerçeklikten kaynaklanmaktadır. Kültürün inanç sayılması tam da bundan dolayıdır. Kurdun ağzını bağlamayı bir inanca dönüştüren Kürtlerde de bu durum böyledir. Toplum yaşamının toplamı olan kültür, yaşam oluşturuculuğu ve vazgeçilmezliği sebebiyle giderek inanca dönüşür. Kültürel bir eyleme karışan arzu-dilek ve oluşan umut, sosyal bilimlerin animizm adını verdiği ilk inanç biçimini oluşturur.
Gerillada da kimi zaman arazide kalan hayvanlar olur, kimi zaman da arazide kalan insanlar. Arazide kalan canlı, bir hayvan ise bir süre aranır. Kiminde umut kesilir kiminde kesilmez ve hayvan bulunana kadar umut sürer. Umut çabuk tükendiğinde hayvanın kurtlar tarafından yendiğini görmek kaçınılmaz olur. Hemen akla gelen şudur: Onu koruyan umuttur. Kiminde de kurtların yediği bir hayvanı görünce zaten tahmin ettiğini söyleyen arkadaşlar olur. Doğrudur da. Tahmin etmişlerdir çünkü kurdun ağzını iyi bağlamadıklarını en iyi kendileri bilmektedir.
Arazide yalnız kalan bir gerilla olduğunda ise durum değişir. Onun arazide yalnız kaldığını bilen her arkadaşı dualar eder, enerjisini birleştirir ve arazide yalnız kalan arkadaşlarına herhangi bir zarar gelmemesi için düşünsel bir derinlik içine girer. Arzu büyür ve büyüyen enerji bir güç doğurur. Yalnız kalana direnç veren ve zarar verecek olanları da sınırlandıran bir güç. Tıpkı kurdun ağzını bağlamak deyimindeki gibidir her şey. Ne de olsa bu defa kurtlar daha çoktur. Ve bu kurtların sadece keskin dişleri değil başka silahları da vardır. Bu duaların güçlülüğü ve büyüklüğü gerillalardaki umudu yaratır ve arttırır. Umut varsa, dilemek de var demektir. Gerillalar dilemenin, arzulamanın ve umudun verdiği güçle kurdun ağzını bağlarlar. Ve sonra büyük buluşma yaşanır.
Kürdistan, yaşamıyla, gelenekleriyle, topraktan yeşeren bitkisi, hayvanı ve kültürüyle bir evren harikasıdır. Bu topraklarda yaşamı yaratan insanların kendilerini tanrı gibi hissetmemesi için hiçbir neden yoktur. Ve bilmeden-tanımlamadan animist inançlar sürmektedir. Her biri kültürün içine yerleşmiş olan bu öğeler yaşamın devamlılığını sağlamakta ve yaşamı anlamlandırmaktadır.
Kürdistan’ın her yerinde varlık-yokluk savaşını yaşadığımız bugünlerde de kurtlar çoktur. Doğa henüz kulaklarını bize kapatmamıştır. Bu fırsatı iyi değerlendirmeli ve özgür yaşama arzumuzu büyüterek, yeni yöntemler bularak ve kültürümüzü zenginleştirerek iktidar kurtlarının ağzını sımsıkı bağlamalıyız.