PKK’nin kurulduğu 1978 yılından günümüze kadar geçen 45 yıllık mücadele tarihi, sadece bir zaman kesiti olarak bakmanın ötesinde, temsil ettiği değerlerle, pratik politik, ideolojik, siyasi, felsefi görüşleriyle ele alınmasında fayda vardır. Ortadoğu’nun yarım yüzyıllık tarihini etkilemiş bir hareket olması nedeniyle kapsamlı bir değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır. Her şeyden önce, bölgesel güç olma kapasitesine ulaşarak yol açtığı gelişmeler, uluslararası siyasi dengeleri etkileyen bir aktör olması, temsil ettiği paradigmanın sınırları her geçen gün genişleyerek evrensel boyutlara ulaşması dikkate alındığında PKK varlığını daha da anlamlı kılmaktadır.
Dünyamız, 3. Dünya savaşı olarak adlandırılan bir sürece doğru hızla ilerlerken, savaşan taraflar çözümsüz kalırken, toplumlar kriz ve kaos aralığında debelenirken PKK’nin 3. yol çıkışı dünya halklarının ihtiyaç duyduğu çözümün istikametini göstermektedir. Devam etmekte olan Yemen-Sudan-Suriye iç savaşı, Rusya-Ukrayna savaşı, Hamas-İsrail savaşı, 3. Dünya savaşının karakteristik özelliklerini göstermektedir. Kapitalist modernitenin küresel aktörleri ulus devletlerin açmazlarından da yararlanarak çözümsüzlüğü çözüm seçeneği gibi dayatmaktadırlar. Savaşları kaçınılmaz hale getirerek bölgesel ve küresel çıkarlarını korumaya çalışmaktadırlar. Halkların saplandığı savaş girdabından çıkmak için savaşan güçler arasında taraf seçerek büyük yıkımlara ve toplumsal trajedilere ortak olmaktan ziyade kendisini bir taraf haline getirerek 3. yol tercihini çözüm alternatifi haline getirmek PKK önderliğine nasip olmuştur.
Günümüzün toplumsal sorunlarına odaklanan çözüm perspektifine sahip tek güç PKK’dir demek abartılı olmasa gerek. PKK’nin 45 yıllık amansız mücadelesinden çıkarılacak tarihi dersler vardır. Kürt sorunu gibi girift bir sorunun çözümüne talip olmak başlı başına ele alınması gereken bir konudur. Kürt sorunu; kapsamı, genişliği, derinliği itibarıyla ağır bir sorun olduğu kadar çok taraflılığı, bölgesel ve uluslararası boyutları olan, Kapitalist sistemi ve Ulus devleti yakinen ilgilendiren bir sorundur. Kürdistan’ın dört parçaya bölünerek sömürgeleştirilmesi Ortadoğu’nun en temel çelişkilerinden biridir. Ortadoğu’yu kan gölü haline getiren kapitalist sistem, bölge halklarının etnik yapılarını, inanç farklılıklarını, dil, kültür aidiyetlerini çatışmaların ve iç savaşların aracı haline getirerek düşmanlıklar yaratmaktadır. Farklılıklardan ortaya çıkan toplumsal zenginlikleri düşmanlaştırarak toplumu birbirine düşürmekte oldukça mahirdir. Kapitalist sistemin küresel aktörleri, Kürt sorununu da içinden çıkılmaz hale getirerek 50 yıla varan mücadelesiyle PKK gibi direnişçi devrimci bir örgütlemenin ortaya çıkışını zorunlu kılmıştır. Ha keza düşüncesiyle de Kürdistan sınırlarını aşarak halklar önderi haline gelen Başkan Apo, bulunduğu İmralı tek kişilik hücresinde, ağır tecrit koşullarında tutulmasına rağmen devrimin önderi olarak halklara ışık saçmaya devam ediyor.
Başkan Apo gerçeğini ve PKK tarihini özümsemek, anlamak ve temsil etmek, günümüzün toplumsal sorunlarına çözüm bulmak, düşünce sistemlerindeki tıkanıkları aşmak açısından tarihi öneme sahiptir. Düşüncede çözüm gücüne ulaşmak açısından da gereklidir. Toplum kırımların önüne geçmenin, savaşlardan çıkışın kapılarını aralamanın yolunun da buradan geçtiğini unutmamak gerekir. Halkların geleceği açısından ekmek, su ve hava kadar yaşamsal değere sahiptir. Başkan Apo; Sosyal bilimlerin en temel konularından yola çıkarak, geçmişi, günceli ve geleceği sentezleyerek yeni bir zihniyete çıkış yaptırması ve hem de bunu Ortadoğu’nun geleneksel toplumları içinde ete kemiğe büründürmesi sanıldığı kadar kolay değildir. Muazzam bir düşünce yoğunluğuna ihtiyaç duyulduğu kesindir. Sosyal bilimleri yeniden yorumlayarak, Demokratik konfederalizm-demokratik ulus seçeneğine zemin sunmak, ahlaki politik toplum paradigması bakış açısına göre kavram ve kuramsal çerçeve oluşturmak, yeni yol ve yöntemler önermek, bilimsellik adına empoze edilen pozitivist düşünce kalıplarına eleştirel yaklaşarak önermelerde bulunmak Başkan Apo’yu halkların önderliği haline getirmiştir. Sadece zihniyet oluşturmakla sınırlı kalmayıp mücadelenin stratejik ve taktiksel önderliğini yaparak kendi önderlik alanında bir ilki temsil etmektedir. Başkan Apo’nun temsil ettiği önderlik gerçeği, önderlik tarzı, pratik ve politik yol göstericiliği açısından emsalsizdir.
Başkan Apo, Kapitalist sistemi çözdüğü kadar, Reel Sosyalizmi de çözüme tabi tutmuştur. 90 yıların başında Reel Sosyalizmin çözülüşü ve sistem olarak çöküp dağılması neticesinde bütün sol-sosyalist hareketler şu veya bu şekilde olumsuz etkilenip sistemin enkazı altında kalırken, PKK’nin güçlenerek çıkış yapması önderlik tarzıyla alakalıdır. Bütün tarihi süreçleri doğru okuması, somut şartların güçlü tahlil edilmesi ve öz güce dayanması önderliğin en belirgin özeliğidir. PKK’nin ilk çıktığı günden günümüze kadar izlediği çizgi bu konuda oldukça nettir. Bağımsızlıkçı ve özgürlükçü öz hep korunmuştur.
Türkiye devrimci hareketi içinde sıyrılarak Kürdistan somutunda ideolojik ve teorik arayışlara girmek başlı başına bir devrimdir. Kimsenin el atmaya cesaret edemediği yatalak bir toplumu canlandırıp ayağa kaldırmak önemle üzerinde durulması gereken bir konudur. Kürdistan somutunda devrimci mücadelenin verilmesi, Askeri darbelerle kesintiye uğrayan Türkiye devrimci mücadelenin mirasına sahip çıkılması bir arada düşünüldüğünde olmazı başarmak anlamına gelmektedir. Kürdistan toplumunda umut yaratmak, kayada tohumu yeşertmek gibi uğraş içine girmek demektir ve bu başarılmıştır. PKK, faşist iktidarların, askeri darbelerin bütün saldırılarına rağmen 45 yıldır direniş çizgisini sürdürmeyi başarmıştır.
İki sözcükten oluşan ‘Kürdistan Sömürgedir’ tespiti ve tezi üzerine inşa edilen düşünce yapısı, ardından gelen örgütlenme modeli PKK’yi doğurmuştur. İdeolojik ve siyasi bir hareket olarak doğan PKK, Kürdistan’ın sömürge koşullarına göre kimlik kazanması, buna uygun ve gerekli olan silahlı mücadele yöntemini benimsemesi bir tercihten ziyade bir zorunluk olmuştur. 50 yıl öncesinden yapılan tespit var olan zorunluk, sömürgeciliğin karakterinden, halkın sömürge yapısından kaynağını almaktadır. Şartlar ve koşullar günümüzde PKK’nin varlığını daha çok zorunlu hale getirmiştir. ‘PKK olmadan Kürdistan’da yaprak kıpırdaması mümkün değil’ bu gerçeklik günümüzde daha çok geçerli hale gelmiştir.
PKK’nin varlık nedeni, Kürt halkının içinde bulunduğu durumdan ve Kürdistan’daki sömürgeciliğin yapısından aranmalıdır. Yine parti olarak varlığını sürdürmesinin en temel nedenlerinden birisi de hiç kuşkusuz içinde doğduğu tarihi sürecin kendisidir. Dünyada, Ortadoğu’da, Türkiye’de ve Kürdistan’da yaşanan siyasi durumla yakın bağ içinde PKK’yi değerlendirmek, kesintisiz süren 45 yıllık mücadelenin sırrına ermek gibidir. PKK’nin ilk sözcükten başlayarak geniş halk kitlelerine ulaşarak etkilemesi, Kürtlerin bulunduğu bütün coğrafyalarda örgütlenerek örgütlü bir güç haline gelmesi, düşük yoğunluklu bir savaş yürütecek kapasiteye ulaşmasının sırrını PKK’nin doğuş koşullarında ve Önderlik gerçeğinde aranmalıdır. PKK’ye, aynı zamanda bir ‘Önderlik hareketi’ denmesinin anlamı da önderliksel doğuş olarak şekillenmesinden kaynaklanmaktadır.
PKK hareketi gerek Osmanlı İmparatorluğu döneminde ve gerekse Türkiye Cumhuriyeti döneminde meydana gelen Kürt direniş hareketleri içinde en uzun süreli direnişi sergileyen bir konuma sahiptir. Savaştığı düşmanla arasındaki aşırı güç dengesizliğine rağmen uzun soluklu bir mücadeleyi sürdürmeyi başarmıştır. Her şeyden önce, zindanlarda, dağlarda ve mücadelenin her alanında bir direniş geleneği yaratmıştır. Sadece sömürgeciliğe karşı bir savaşım içinde olmaktan ziyade kapitalist sistemin küresel çaptaki güçlerine karşı savaşmak durumunda kalmıştır. NATO gladyosuna karşı savaşılmıştır. PKK, dünya genelinde halklara karşı sürdürülen özel savaşın toplamına denk bir savaş içinde kendisini bulmuştur. Nihayetinde Başkan Apo’nun Uluslararası bir komplo sonucu yakalanarak Türk devletine teslim edilmesi bu savaşın boyutlarını göstermektedir. Başkan Apo yakalanmasına rağmen PKK’nin yarım yüzyıla varan mücadelesi, hareket olarak yenilmezliğinin ispatıdır. Bütün iç ve dış ihanete rağmen PKK hareketi ayakta kalmayı başarmıştır.
PKK’nin direnişi sadece dış düşmana karşı olmayıp iç tasfiyeci eğilimlere ve anlayışlara karşı da sürmüştür. Bütün hamlesel süreçlerde ayak bağı olan tasfiyeci çıkışlarla sürekli bir mücadele içinde olmuştur. Parti içi mücadele en az sömürgecilikle mücadele kadar önem taşımaktadır. Geçmişte yapılan ve günümüzde de devam eden Güney Kürdistan’daki ihanet savaşını da eklersek PKK’nin tasfiyeci ve ihanetçi çizgiye karşı mücadelesi daha iyi anlaşılacaktır.
45 yıllık Kürdistan Ulusal Kurtuluş mücadelesinin kazanımları hangi şartlarda ve koşullarda, hangi imkân ve olanaklarla elde edildiğinin iyi bir muhasebesinin yapılması gerekir. Elde edilen kazanımlara sahip çıkmak, korumak ve geliştirmek açısından 45 yıllık mücadele tarihinin bilince çıkarılması büyük önem taşımaktadır. Yol açtığı siyasi gelişmelerin doğru bir analize ihtiyacı vardır. PKK tarihini anlamak Önderlik tarzını anlamaktan geçmektedir. Kazandıran bu tarzın dışında bütün çabaların heba olması kaçınılmazdır. Kazandıran Önderlik tarzının esas alınması için de siyasi, askeri, diplomatik, kültürel, örgütsel kazanımların iyi değerlendirilmesi ve doğru sahiplenilmesi şarttır. Her türlü badireye rağmen diriliş ve direniş PKK’de vücut bulmuş ve kimlik haline gelmiştir. Kan temelinde elde edilen yaşamsal değerlerimiz bizi var eden kazanımlarımızdır.
İmha ve inkâr sürecine alınan bir halkın yeniden diriliş öyküsünün hangi süreçlerden geçtiğiverilen ağır bedellerden anlaşılmaktadır. Olağan üstü çabalar, büyük fedakarlıklar, kahramanca ve fedaice direnişler sergilenmiştir. Atılan her adımda mutlaka bedel verilmiştir. Kutsallık derecesinde kendisini adanmışlık gerektirmiştir. 45 yıla bir tarih sığdırılmıştır. Kadın özgürlük mücadelesinde bir çığır açılmıştır. Kölelik zincirleri parçalanmıştır. Bir bütün olarak Kürdün makûs talihi yenilmiştir. Kürtler açısından olduğu kadar bölge halkları açısından da önemli kazanımlara imza atılmıştır.
PKK mücadelesinin yol açtığı gelişmelerin bir dökümünün yapılması hiç kuşkusuz gereklidir. Bölgesel ve uluslararası boyutları olan bir mücadelenin etki alanları oldukça geniş ve kapsamlıdır. Teorik ve pratik açılımlarıyla etkileme gücü dikkate alınması gereken bir konum kazanmıştır. Paradigma değişimiyle birlikte bölge halklarına rol ve model olma iddiasındadır. Askeri, siyasi ve örgütsel gücüyle, pratik deney ve tecrübesiyle, kazanımlarıyla kilit bir role sahiptir.
Kürt özgürlük hareketi, Türk siyasetini ve hatta Türkiye’nin geleceğini etkileyen bir mücadelenin sahibi olmuştur. Egemen faşist iktidarlara karşı etkili bir muhalefet sergilemiştir. Toplumsal kazanımları takdire şayandır. Türk solunun, devrimci geleneğin bıraktığı mirasa sahip çıkılmıştır. Şehitlerin anılarına bağlı kalınmış ve Kürdistan özgürlük mücadelesinde yaşatılmaya devam edilmektedir. Parlamento içi ve dışında yürütülen siyasi mücadele önemli bir ivme kazanmıştır. Birçok hukuksuz uygulamaya, yasaklara, parti kapatmalara, kayyumlara, haksız tutuklamalara, yargısız infazlara rağmen önü durdurulamaz bir gelişmeye yol açmıştır.
PKK’nin geldiği aşama Kürtlerin kader anıdır. Uluslararası siyasal konjonktür, Türk devletinin saldırılarına olanak, imkân ve fırsat yaratmaktadır. Ukrayna savaşında Türkiye’nin ikili denge siyasetine oynaması, Rojava’ya saldırı için hem ABD ve hem de Rusya’dan taviz koparmaya elverişli bir zemin sunuyor. Saldırılara yeşil ışık yakan ABD ve Rusya devlet çıkarları için Kürtlerin kazanımlarını hiçe sayacak pratikler sergilemekten çekinmemişlerdir. Afrin, Serêkanîyê ve Girê Sipî gibi alanların işgali ve Rojava’nın geneli için düşünülen 30 km derinlikte sınır şeridinin işgali, Kuzey ve Doğu Suriye alanlarına mütemadiyen saldırması ve bu saldırılara meşruluk kazandırarak dünya kamuoyuna da kabul ettirmesi Türk devletine daha rahat hareket etme alanı sağlamaktadır. PKK’ye, Önderliğine, Gerilla güçlerine, Kürt halkına, Avrupa’da dahil halkımızın yaşadığı her sahada saldırılar yapıldığı dikkate alınırsa olağanüstü bir süreçten geçilmektedir. Kürtlerin kaderini ilgilendiren risklerin fazla olduğu bu süreçte geçmişten daha fazla duyarlılık, çaba, örgütlenme ve eyleme geçmeye ihtiyaç vardır.
Yarım yüzyıla yayılan mücadelesiyle PKK hareketi, zor ve imkânsız olanı başarmıştır. Askeri siyasi, kültürel soykırımın önü alınmıştır. İnkâr ve imha politikaları boşa çıkarılmıştır, halk olarak ölümün eşiğinden dönülmüştür. Kürt sorununu görünür kılmıştır. Ciddi bir uyanış sağlanarak politik bir halk yaratılmıştır. Yeni toplumsal inşada hatırı sayılır pratik gelişme ortaya çıkarılmıştır. Kısacası her alanda bir tarih yazılmıştır. Bütün bunlar Kürt sorunun çözümü için nihai sonucu elde etmeye elbette yeterli değildir.
Başkan Apo’nun ağır esaret koşulları dikkate alındığında sömürgeci faşist Türk devletinin ve Küresel kapitalist hegamonya sistemin Kürt sorununa yaklaşımını ortaya koymaktadır. İmralı tek kişilik yüksek güvenlikli cezaevi sisteminde tecrit ve izolasyon süreklileşen bir hal almış durumdadır. Özgürlük Hareketi’ne her alanda yoğun bir saldırı gerçekleştirilmektedir. Halk üzerindeki baskı ve işkencenin dozu her geçen gün daha da artmaktadır. Mücadele ile elde edilen kazanımlar berhava edilmek istenmektedir. Top yekûn bir saldırı ile karşı karşıya bulunduğumuz bir süreçten geçmekteyiz. Bu süreç adeta Kürtlerin kader anı diye bileceğimiz bir andır.
ABD’den AB ülkelerine + Rusya’ya kadar Uluslararası komploda yer alan bütün ülkeler Kürt sorunu söz konusu olduğunda ortak bir mutabakata varmışçasına Türk devletinin arkasında durmaktadırlar. Türk devlet terörünü desteklemekten geri kalmıyorlar. Kürt halkına karşı çifte standart, iki yüzlü politikalarını devreye sokmaktan çekinmezler. Baskılar, yasaklar devreye sokulmakta kiriminalize edilmektedir. Türk devletine her türlü askeri, siyasi, ekonomik, diplomatik, istihbarat, teknik ve teknolojik destek verilerek Kürt özgürlük hareketini tasfiye etmeye çalışırlar.
PKK’nin Avrupa’da yasaklanması, terör listesine alınması, uluslararası alanda Kürt halkının meşru haklarının saldırı altına alınmasının bir göstergesidir. PKK’nin tasfiyesine, Önderliğinin tecridine ilişkin kapitalist sistemin hem fikir olduğu bir konsensüs vardır. İmralı işkence sisteminin inşasının da kapitalist güçlerin bir icadı olduğunu zaten çok önceden Başkan Apo tarafından dile getirilmişti. Zindanda tecrit, dağda kuşatılmışlık, halka baskı-işkence, tutuklama, siyasi ve kültürel soykırım dayatmaları komplike bir uygulamaya dönüşmüştür. Bütün kazanımlar risk altındadır. Kürt halkının insani, demokratik talepleri görmezden gelinmektedir. Baskı ve şiddet enstrümanlarını devreye koyarak kendince sonuç almaya çalışmaktadırlar.
Medya savunma alanlarında aralıksız süren bombardımanlarla gerillaya dönük imha operasyonları yıllara yayılmaktadır. Çağın en gelişmiş silah teknik ve teknolojileri kullanılmaktadır. Kimyasal silahlarla saldırılar gerçekleştirilmektedir. Halk ve hareket olarak imha sürecine alınmıştır. Kürtler üzerinde çok çirkin bir oyun oynanmaktadır. SİHA saldırıları her gün can alarak, yaygınlaşarak devam etmesi olağan bir hal aldı. Güney Kürdistan, Maxmur, Şengal, Rojava günü birlik saldırıların hedefi haline geldi. Bütün bunlardan çıkışının yolu Partileşmekten geçtiğini bir kez daha bilince çıkarma gereği vardır.
PKK’nin doğuş koşullarından çok daha fazla imkân ve olanağa, halk desteğine, deney ve tecrübeye, ideolojik donanıma, örgütlü güce sahip olan Kürtler, düşmanın bunca saldırısını püskürtecek güce de sahiptir. Gerekli olan pratiğin sergilenmesi için doğru yerde doğru zamanda harekete geçmek olacaktır. Sıfırdan, hatta sıfırın altından imkanlarla, kırıntı düzeyindeki bilgiyle, yaşadığımız coğrafyada en etkili örgüt gücüne ulaşılmışsa, bunun doğru ele alınmasına, özümsenmesine ihtiyaç vardır. PKK’nin 45 yıllık mücadele pratiğinden çıkarılacak en önemli ders işte budur. Mücadelenin geleceği açısından da en gerekli olanıdır. Yaşadığımız dönemin hassasiyetlerini, risklerini göz önünde bulundurarak, imha amaçlı saldırılara karşı durmak için yararlanılacak en önemli kaynak, partinin ortaya çıkardığı birikimden yararlanmak, deney ve tecrübelerinden ders çıkarmak olacaktır. Önderlik gerçeğinin kazandıran tarzının esas alınmasıdır.
PKK teorik-ideolojik tespitler kadar, pratik kazanımlarıyla da her alanda kendisini direniş temelinde var etmiş ve ispatlamış bir hareket olarak, çok daha çetin bir mücadele yılına girmektedir. Başkan Apo’nun fiziki özgürlüğüne odaklanmış pratik çalışmalarla yeni mücadele yılını kazanmak mümkündür. Belirttiğimiz dezavantajlar kadar avantajlı olunan durumlar da söz konusudur. Gerekli olan iddia, inat, ısrar, kararlılık, cesaret, umut ve yaratıcılık fazlasıyla Kürt halkında mevcuttur. Bütün bunları hayata geçirmenin, pratikle buluşturmanın tam zamanıdır. Apo’cu fedai ruhun üstesinden gelemeyeceği hiçbir zorluk yoktur. PKK’nin fikren ilk doğuş yıllarında olduğu gibi, umudu taze tutarak pratiğe yüklenmesi, dönemin ihtiyaç duyduğu devrimci halk savaşı strateji ve taktiğinin uygulanması halinde başarı kaçınılmazdır. Halk olarak şehitlerin manevi huzurunda gerekli iç muhasebeyi yapmak, silkinip ayağa kalkmak artık kaçınılmaz bir hale gelmiştir. PKK’nin yeni yıldönümünü ancak bu temelde karşılamak gerekiyor.
Bu temelde PKK’nin kuruluş yıldönümü başta Başkan Apo olmak üzere, bütün kadro ve sempatizanlarına ve yurtsever halkımıza kutlu olsun.
RAUF KARKOÇAN