1 MAYISLARA HİÇBİR ENGEL TANIMADAN AKIN EDELİM!

DURAN KALKAN

30 yılı aşkın bir süredir 3. Dünya Savaşı denilen bir savaş gerçeğini bu sistem yaşıyor. Kendi iç ilişki ve çelişkileri çok gergin, çok çatışmalıdır. Bir yandan endüstriyalizmle doğayı yok ediyor, diğer yandan her türlü tekçi liberalizmi geliştirerek toplumsal değerleri ortadan kaldırmaya çalışıyor. Doğaya saldırıyor, ekolojik yıkımların sürekli yaratıcısı haline geliyor. İnsanlığı üzerinde yaşadığı değerlerden yoksun kılmak istiyor. İnsanlığı var olan toplumsallığından uzaklaştırmak, toplumsal değerleri kadın köleliği şahsında yok etmek istiyor. Azami kâr gerçeğinin yol açtığı dizginsiz sömürü ve çıkar kavgası kapitalist modernite sistemini kendi içinde çürüterek her gün çöküşünü biraz daha yakınlaştırıyor.

Diğer yandan neredeyse insanlığı ve onun üzerinde yaşadığı doğayı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya getiriyor. Bu açık bir gerçektir. Bundan kurtulma, bunu azaltma, bundan çıkış yapma şansı da yoktur. Çünkü onun ruhu ve özü odur. Daha çok sömürü ve kendisini var etmek için başkalarını daha çok yok etmeye dayanıyor. Bunun için de daha fazla saldırıyı öngörüyor. Böyle olunca kendi iç değerleriyle, iç yapısıyla ayakta kalması, yaşadığı bu ağır kaos ve krizden kendisini çıkarması mümkün olmuyor. Kendisini kendi gücüyle ayakta tutamayınca bu sefer alternatifleri ortadan kaldırarak ayakta tutmaya çalışıyor. Özgür ve demokratik bir dünya gerçeğini, arayışını ortadan kaldırarak, zayıflatarak kendi ömrünü uzatmaya çalışıyor. İşte böyle bir durum da sosyalist değerlere, 1 Mayıs gerçeğine saldırı olarak ortaya çıkıyor. Bu saldırıyı birçok yöntemle yaptığı gibi, kapitalist modernite sisteminin en büyük gücü olan tekçi liberalizmiyle yapıyor. Liberal zihniyeti, ideolojiyi allayıp pullayarak adeta insanlığın tek düşüncesiymiş gibi göstererek herkesi buna inandırmaya, kendi liberalizmi içerisinde boğmaya çalışıyor. Herkesi toplumsallığından kopararak sadece bireyci bir yaşam konumuna iterek en zayıf hale getiriyor. Böylece insanları düşünemez, paylaşamaz, örgütlenemez, dayanışma içerisine giremez, ortak değerler yaratamaz duruma düşürmek istiyor. Karşısını esas olarak böyle bir bireycileştirme temelinde yok etmek istiyor. Bu anlamda en büyük saldırıyı ideolojik olarak yapıyor. Bunu bütün sosyalist değerler, ilkeler, ölçüler üzerinde yapıyor. 1 Mayıslar gerçeği üzerinde de yapıyor. Birçok yerde 1 Mayıs gerçeğini sahte sosyalist ya da sosyal demokrat adı altında devletleştirmeye çalışıyor. Devletlerin kutlama günü yapıyor, ‘işçi bayramı’ diyor ya da ‘bahar bayramı’ gibi adlarla devletleştirip yozlaştırmaya çalışıyor. İşçi sınıfının, emekçilerin, birlik, dayanışma ve mücadele gününü bir devlet gününe, devlet resmiyetine hapsetmek istiyor. Böylece anlamından boşaltmaya çalışıyor. Orta sınıf küçük burjuva etkileri kullanarak 1 Mayıs’ı taşıdığı temel anlamından uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Birlik, en büyük örgütlülüğü ifade ediyor, örneğin örgütsüzlük bilincini yaymaya çalışıyorlar, örgütlenmeye karşı çıkartıyorlar, hem 1 Mayıs’ı kutlayacaksın hem birlik olmayacaksın bireyci olacaksın diyorlar. Her türlü dayanışmadan uzak birbiriyle yarışan, kavga eden bir insanlık gerçeği ortaya çıkartmaya çalışıyorlar. Özellikle 1 Mayıs’ın mücadeleci özelliğini ortadan kaldırmak istiyorlar. Oysa 1 Mayıs, işçilerin şehitler vererek direndikleri bir gündür. Yaşamlarını düzeltmek, özgür, eşit, yaşam sürdürebilmek için en cesur ve fedakar olarak eyleme girdikleri en kahramanca direniş gerçekleştirdikleri, kan ve can verdikleri bir gündür. Yani en büyük bilinçlenme, örgütlenme ve eylem ve mücadele günüdür. Bunu böyle olmaktan çıkartmak istiyorlar. Böylece özünden boşalmış, birlik, dayanışma ve mücadele gerçeğinden uzaklaşmış bir 1 Mayıs gerçeği ortaya çıkartarak işçi ve emekçileri, bütün ezilen insanlığı özgürlük ve sosyalizm için örgütlenip mücadele etmekten uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Mücadeleyi ya dar ekonomist bazı sınırlı maddi çıkarlar için yürütülecek ekonomik sendikalist mücadeleler düzeyine düşürüyorlar ya da tümüyle mücadele gerçeği olmaktan çıkartmaya çalışıyorlar.

En ileri düzeyde insanların maddi yaşam standartlarını yükseltme arayışına çekip 1 Mayıs’ın mücadele gerçeğini siyasal yapıdan, siyasal mücadeleden koparmaya, uzaklaştırmaya çaba harcıyorlar. Her ne kadar bunda küçük burjuva kesimler kullanılsa da kesinlikle bunu planlayan, örgütleyen, o kesimleri buna yönelten kapitalist modernite sistemi, tekelci burjuva sistem oluyor. Yine çok değişik yöntemler sosyalist değerlere karşı kullanılsa da esas olarak kapitalist modernite sisteminin özünden boşaltma saldırısında liberalizm ideolojisi kullanılıyor. Tekçiliği, bireyciliği öngören ve esas alan liberalizm kullanılıyor ki, bu liberalizm günümüzde ulus-devlet faşizminin her alanda yaşanmasını ifade ediyor. Tekçi ulus-devlet faşizmine denk düşüyor. Bununla insanlar sosyal bir varlık olmaktan uzaklaştırılmaya, sosyalist bilinçten kopartılmaya çalışılıyor, bununla insanlar bireyci özel mülkiyetçi kılınmak isteniliyor. Bu temelde örgütlenemez, bir araya gelemez hale getiriliyor. Bununla insanlar dar maddi yaşama bağlanıp her türlü maneviyattan ve toplumsal değerlerden kopartılmak isteniliyor.

Kuşkusuz bu saldırıları planlı ve örgütlü bir biçimde yürütüyor. Bunda her türlü orta sınıf kesimlerini, küçük burjuva etkilerini kullanıyor, en büyük araç olarak da liberal ideolojiyi kullanıyor. Böylece alternatif düşünceyi, ideolojiyi, siyaseti, örgütü ve eylemi en aza indirerek kendi egemenliğini sürdürmek, ömrünü uzatmak istiyor. Alternatiflerini böyle bir saldırıyla ortadan kaldırmaya çalışıyor. Elbette demokratik modernite inşasını geliştirirken her türlü bireyci, tekçi, liberal düşünceye, zihniyet yapısına, ideolojik saldırıya karşı sosyalizmi, demokratik komünalizmi, toplumculuğu geliştirmeliyiz. Kapitalist burjuva liberalizminin bireyci ve özel mülkiyetçiliğine karşı, demokratik modernite kuramının, demokratik bilimsel sosyalizmin birleştirici, komünleştirici, toplumsallaştırıcı, özgürlükçü ideolojik ilkelerini geliştirmeliyiz. Her türlü köleleştirmeye, baskı altına almaya karşı özgürlük eylemini ortaya çıkartmalıyız. Bireyci mülkiyete karşı komünal mülkiyeti, bireyci yaşama karşı komünal toplumcu yaşamı geliştirmeli ve bunun bilincini, örgütlülüğünü, yaşam tarzını ortaya çıkartmalıyız. Kapitalist modernitenin liberal ideolojik saldırılarına karşı demokratik modernitenin sosyalist ideolojisini her alanda çok daha fazla geliştirmeli ve güçlendirmeliyiz. İnsan olarak yaşamak için sosyal varlık olma, sosyalist olma gereğini her zamankinden daha fazla öne çıkartmalıyız, bunu savunmalıyız. Böyle bir toplumcu zihniyet ve ideolojik duruşla kapitalist modernitenin bütün faşist tekelci zihniyet kalıplarını, bireyci liberal saldırılarını boşa çıkartmalıyız, yenilgiye uğratmalıyız. Burada mücadelenin siyasi, askeri, ekonomik ve sosyal boyutları var ama açığa çıkıyor ki, işin esasında ideolojik mücadele, zihniyet mücadelesi var. Her şeyin başında zihniyet ve ideolojik mücadele geliyor.

Dolayısıyla Önder Apo ‘Hakikat devrimi bir zihniyet ve yaşam tarzı devrimidir’ dedi. Diğer mücadele yöntemlerini de kuşkusuz kullanmak gerekiyor ama günümüz gerçeği net bir biçimde ortaya çıkartıyor ki, tüm mücadelelerin başında zihniyet ve ideolojik mücadele geliyor. Zihniyet mücadelesinde, ideolojik mücadelede kazanılmadıkça siyasi ve askeri mücadele yürütmek ve o mücadelelerde başarı kazanmak mümkün olmuyor. O halde kapitalist modernitenin 1 Mayısları bile anlamından, özünden boşaltmayı ifade eden liberal, bireycileştirici ideolojik saldırılarına karşı her zaman toplumsallaştırıcı, komünleştirici, dayanışmayı, birliği, örgütlülüğü, toplumsallığı geliştiren değerlerini öne çıkartmalı, bu temelde mücadele ederek kazanmalıyız. Çok açık ki böyle bir mücadele günümüzde en açık ve yoğun bir biçimde ülkemiz Kürdistan’da yaşanıyor.

Önder Apo öncülüğünde hareketimizin ve halkımızın elli yılı aşan büyük özgürlük mücadelesi böyle bir gerçeği ortaya çıkarmış bulunuyor. Bilindiği gibi Önder Apo 1973 yılında Türkiye Gençlik Hareketi içinden çıkış yaptı. PKK’yi oluşturan ideolojik gruplaşma, Aydın Gençlik Hareketi reel sosyalizmin içinden doğup gelişti. Reel sosyalist hareketin Kürdistan’daki parçası olarak varlık buldu. Fakat baştan itibaren Önder Apo Sovyetler Birliğinde ve diğer başka devletlerde yaşananı sosyalizmin özünden, ideolojik ilkelerinden uzaklaşma, devlet çıkarlarını ve siyaseti ideolojik ilkelerin ve çıkarların önüne geçirmeyi ifade eden durumları modern revizyonizm olarak tanımladı. Kendi sosyalist anlayışını özgürlük, farklılıklara dayalı eşitlik, dayanışma ve paylaşım ilkelerine uygun olarak geliştirmeyi esas aldı. İlkeleri politik çıkarlara kurban eden yaklaşımları baştan itibaren eleştirdi, böylece kendi sosyalist anlayışını geliştirmeyi bildi. Bu yönüyle PKK, Kürdistan’da 70’li yıllarda doğup gelişen ve kendisini sosyalist olarak da tanımlayan grupların ötesinde sosyalist bilinci özüne uygun en doğru anlayan, sosyalist fikirleri en güçlü özümseyen, sosyalist değerleri bünyesine en güçlü bir biçimde taşıyan, oturtan ve yaşatan bir hareket olarak doğup gelişti. İçinde yer aldığı reel sosyalist hareketin bir gereği olarak ulus-devlet ideolojisinin etkisi altındaydı. Sömürgeciliğe, soykırımcılığa karşı Kürt halkının ulusal kurtuluşunu programladı, örgütledi ve eyleme geçirmeye çalıştı. Dolayısıyla kendisini bir ulusal kurtuluş hareketi ve mücadelesi olarak tanımladı. Elbette bunun esası da ulusal kurtuluştu, ulusal bağımsızlığı ve özgürlüğü kazanmaktı. Fakat baştan itibaren ulusal bağımsızlık ve özgürlüğü, toplumsal özgürlükten hiçbir zaman koparmadı. Toplumsal özgürlükle birlikte olamayan bir ulusal özgürlüğün kazanılacağına ve yaşatılacağına hiçbir zaman inanmadı. Dolayısıyla baştan itibaren hem bir ulusal kurtuluş hareketi hem de onun öncüsü olarak bir sosyalist hareket olmayı bildi. Ulusal kurtuluş mücadelesini sosyalist öncülük temelinde, sosyalist ilkelerin ışığında yürütmeyi esas aldı. Kısaca PKK’nin sosyalist karakteri baştan itibaren başattı.

PKK’yi, PKK yapan, her türlü faşist sömürgeci-soykırımcı saldırı karşısında ayakta tutan, onun direnme ruhunu ve eylemini geliştiren, PKK’yi yenilmez kılan esas olarak bu sosyalist karakter oldu. İdeolojik olarak sosyalizmi esas alması, ulusal kurtuluş mücadelesini sosyalist ideolojik öncülüğünde yürütmeyi öngörmesi başarıların temelini oluşturdu, PKK’yi yenilmez kıldı, her türlü düşman saldırısı karşısında o saldırıları kırarak başarıyla çıkmasını sağladı. Şimdi uluslararası komplo karşısında PKK’yi yenilmez kılan, özgürlük ve demokrasi mücadelesini yürütmesini sağlatan onun sosyalist karakteridir. Bu sosyalist karakterde kendini yenileyen, zihniyet devrimiyle kendini geliştiren, iktidar ve devlet paradigmasından koparak kadın özgürlükçü demokratik ekolojik toplum paradigmasına ulaşan zihniyet yapısı ve ideolojik değişimi, dönüşümü, devrimi oldu. Dolayısıyla PKK’yi PKK yapan sosyalizmdeki ısrarıdır. Nitekim Önder Apo ‘Sosyalizmde Israr İnsan Olmakta Isrardır’ demiştir. Yine ‘Sosyalizmden kuşku duymak, insandan ve onun sosyal varlığından kuşku duymaktır’ diyerek bu gerçekliği ifade etmiştir.

PKK’yi uluslararası komplo saldırısı karşısında da yenilmez kılan, uluslararası komplo saldırısına karşı Kürt Özgürlük Demokrasi Mücadelesini küresel düzeye yayılacak denli bu etkinlikte dayatır hale getiren gerçeklik onun bilimsel ve demokratik sosyalist karakteridir. Demokratik sosyalist zihniyeti ve ideolojik yapılanışıdır. Sosyalist ideolojide kendisini yenileme, ideolojik devrim yapma gücünü gösterebilmesidir. Oysa PKK’yi sosyalist olduğu için ‘Kürt sorununu çözemiyor, sosyalist fikirler çözüm önünde engel oluşturuyor’ diyenler daha ilk günden mücadele sahnesinden eriyip yok oldular. Kürt milliyetçiliği değil Kürt sorununu çözmek, siyasetin gündemine bile getirememiştir. En küçük bir saldırı karşısında direnip onu boşa çıkartacak bir etkinlik bile gösterememiştir. Daha 12 Eylül faşist askeri darbesinin ilk izleri, öncü rüzgarları değdiği andan itibaren tuz buz olup gitmişlerdir. Kendileri onlarca yıldır sıfırı tükettiler, neden bu hale geldiler, buna hangi zihniyet ve ideolojik yapılanma yol açtı? Dar, milliyetçi, reformist, teslimiyetçi zihniyet ve ideolojik yapılanma neye yol açtı? Bunlara bakmıyorlar. Bir de mücadele ısrarını bu kadar büyüten, sürekli kılan, Kürdistan Özgürlük Mücadelesini Türkiye’ye bölgele ve günümüzde dünyaya yayarak küresel bir özgürlük ve demokrasi hareketi haline getirmeyi bilen PKK’yi ve onun zihniyet ve ideolojik duruşunu eleştirmeye çalışıyorlar. Bunların hepsi yanlış ve dar düşüncelerdir. Buna hiç kimse aldanmamalıdır. Kürt aydınları, gençliği, işçi ve emekçileri, kadınları, Kürt yurtseverlerinin hiçbirisi aldanmamalıdır. Doğru olan Önder Apo’nun yaptığıdır. Çünkü başarıyı Önder Apo yaratmıştır. Kürt halkını özgürce var etti, sosyalistçe yaşattı, Kürt toplumunu kadınını-gencini Kürdistan Özgürlük Devrimini bütün dünyaya yaydı. Bütün insanlığın umudu haline getirdi, öncüsü kıldı. Herkesin ilham aldığı büyük değer düzeyine taşıdı. TC devletini, faşist soykırımcı-sömürgeci zihniyet ve siyaseti onlarca kez yenilgiye uğrattı. DAİŞ barbarlığını yenilgiye uğrattı. Her türlü faşist soykırımcı saldırıyı uluslararası komplo saldırısını kırdı. Bundan daha büyük bir gelişme mi olur, bundan daha büyük mücadele ve kazanım mı olur, bundan daha doğrulanan bir düşünce sistemi mi olur, elbette olamaz. İşte bu gerçekliği iyi görmek gerekiyor. Bütün bu gelişmelerin hepsi PKK’nin başlangıcında vardı. PKK’yi bugün bölgesel ve küresel bir özgürlük ve demokrasi hareketi haline getiren, teoride ve pratikte böyle bir konum kazanmasına yol açan gerçeklik kesinlikle PKK’nin baştan itibaren sosyalist karakterde olması, sosyalist değerleri esas alması, sosyalizme de dar, tutucu, dogmatik, kalıpçı değil yaratıcı, yenilikçi, geliştirici yaklaşması yol açtı. Önder Apo’nun dehası, yenilikçiliği, geliştirici gücü kendisini bu biçimde ortaya koydu.

PKK baştan itibaren sosyalist hareket içerisinde doğup geliştiği gibi, bütün sosyalist değerleri doğru anlayan, özünü esas alan ve pratikleştiren bir hareket de oldu. Bu temelde 1 Mayısları da en doğru anlayan, anlamına en uygun yaşayan, 1 Mayıs gerçeğini yaşatan bir hareket oldu. 1 Mayısları birlik olmanın, kendini eğitip örgütlenmenin, dayanışmayı geliştirmenin, esas olarak da özgürlük mücadelesini her zaman daha da yükseltmenin birer adımı haline getirmeyi bildi. Her 1 Mayıs’ta mücadelesini daha çok geliştirdi. Giderek siyasi ve askeri mücadeleye yöneldiği andan itibaren 1 Mayıslar PKK pratiğinin önemli eylem günleri, gelişme günleri, hamle günleri haline geldi. Nitekim 1982’nin 1 Mayıs’ında Beyrut’ta Filistin halkıyla Siyonizm’e karşı yürüttüğü büyük mücadele içerisinde ilk 1 Mayıs şehidini verdi. 1 Mayıs 1982’de Beyrut’taki çatışmalarda Abdülkadir Çubukçu yoldaşı şehit verdik. Filistin halkıyla emperyalizme ve Siyonizm’e karşı mücadelede omuz omuza ortak savaş mevzilerinde yürütülen bir mücadeleydi. Silah arkadaşlığıydı. Emek verme, ter dökme yanında kan dökerek 1 Mayısları hem de Filistin halkıyla omuz omuza dayanışma içerisinde Ortadoğu’nun özgürlük ve demokrasi mücadelesi düzeyinde yürütmeyi bildi. Ardından Kürdistan’da gerillayı geliştirmeye yöneldiğinde yine mayısın her günü PKK için en büyük mücadele günü oldu, çünkü daha önce de 77’nin 18 Mayıs’ında Haki Karer yoldaşı şehit vermiştik. Haki Karer yoldaşın şehadet günü ‘Şehitler Günü’ olarak PKK tarafından kabul edildi. 1 Mayıs gerçeği 18 Mayıs şehitler gerçeğiyle birleşerek mayıs ayı PKK için en büyük direnme ve eylem aylarından birisi haline geldi.

Ülkeye geri dönüşü ve gerilla pratiğini hazırlayan Hilvan ve Siverek direnişlerimize komutanlık eden Mehmet Karasungur yoldaş da 2 Mayıs sabahı şehit düştü. Yani bir mayısı iki mayısa bağlayan gece de şehit düştü. Bir anlamda 1 Mayıs şehidi sayılır. 15 Ağustos 1984 Gerilla Atılımıyla birlikte her 1 Mayıs, gerillanın eylemsel hamle yaptığı en temel günlerden birisi haline geldi. Daha 15 Ağustos Gerilla Atılımının birinci yılında 1 Mayıs 1985’te Garzan’da Ramazan Kaplan ve komutasındaki gerilla grubu bir hafta boyunca faşist soykırımcı orduyla yürüttüğü çatışma içerisinde 1 Mayıs günü şehit düştü, 1 Mayıs şehitler kervanına katıldı. 1988 yılında Mardin’de PKK Merkez Komite üyesi Mehmet Emin Aslan yoldaş faşist soykırımcı orduyla girdiği çatışmada şehit düştü. Sonrasında her 1 Mayıs gerilla eyleminin her alanda yükseldiği, geliştiği, yayıldığı, gerillanın eylem üzerine eylem geliştirdiği günler haline geldi. Gerilla 1 Mayıslarda onlarca, yüzlerce şehit verdi. 1 Mayıslar tıpkı Newrozlar gibi, tıpkı 15 Ağustoslar gibi, tıpkı 27 Kasımlar gibi temel günlerinden, değerlerinden biri haline geldi. Hep böyle yaşandı, böyle anlam buldu, böyle savaşıldı. 1 Mayıslarda PKK mücadelesini yürüten 1 Mayıs şehitleri ordusu ortaya çıktı.

2000’lerin başında Önder Apo’nun gerçekleştirdiği paradigma değişimi PKK’yi iktidar ve devletçi parti olmaktan çıkartarak demokratik toplumcu bir parti haline getirdi. Kadın özgürlüğüne ve toplumsal ekolojiye dayalı demokratik toplumcu bir parti yaptı. Bu anlamda ulus-devlet ideolojisinden tümden koparak demokratik ulus çizgisini geliştirdi. Demokratik toplum örgütlülüğünü öngördü, demokratik özerkliğe dayalı demokratik konfederalizm çözüm projesini geliştirdi. Ulus-devlet ideolojisi altında PKK’nin yaşadığı ideolojik bunalıma çözüm getirdi. Güçlü bir zihniyet devrimi, ideolojik devrim gerçekleştirmesini sağladı. Önder Apo’nun geliştirdiği demokratik modernite kuramı, kapitalist modernitenin liberal ideolojisine karşı demokratik modernitenin bilimsel ve demokratik sosyalist ideolojisini yarattı, tanımladı ve formülasyona kavuşturdu. Kapitalist modernitenin kapitalizmine, endüstriyalizmine ve ulus-devletine karşı ahlaki ve politik toplumu, demokratik konfederalizmi ve ekolojik toplumu tanımlayarak demokratik sosyalist ideolojiyi temel ilkelerine kavuşturdu. Bütün bunlar insanlık düşüncesinin yeni bir sistem kazanmasını, yeni bir sentez haline gelmesini sağladı. Böylece PKK’nin sosyalist karakterini daha çok geliştirdi ve içindeki çelişkilerini çözdü. Daha önce sosyalist ilkeler olarak esas aldığı özgürlük, farklılıklara dayalı eşitlik, paylaşım, dayanışma ilkeleriyle iktidar ve devlet aracı birbiriyle çelişiyordu. Söz konusu sosyalist ilkeleri baskı ve sömürünün aracı olan iktidar ve devletle hayata geçirmek mümkün değildi, bu da PKK düşüncesinin de temel çelişkisiydi. Önder Apo bu noktada iktidar ve devlet paradigmasından koparak sosyalist değerlerin temel ilkelerinin iktidar ve devlet aracıyla hayata geçmeyeceğini öngördü. Sosyalist değerlerin hayata geçme aracı olarak demokratik yönetimi, demokratik konfederalizmi tanımlayarak tarihi büyük devrimi gerçekleştirdi. Sosyalist düşünce içerisinde var olan temel bir çelişkiyi çözüme kavuşturdu. Böylece amaç ile araç uyumunu sağladı. Daha önce amaç ve araç uyumu ve bütünlüğü yoktu, çelişkisi vardı. Sosyalizmin özgürlük, eşitlik, paylaşım amaçlarıyla devlet ve iktidar aracı birbiriyle uyumlu değildi. Yeni paradigma ile sosyalizmin özgürlük, eşitlik, dayanışma amacı, demokratik konfederalizmle, kadın özgürlüğüyle, toplumsal ekolojiyle uyumlu hale geldi.

Önder Apo paradigma değişimiyle sosyalist düşüncede büyük bir devrim gerçekleştirdi. Tarihin en büyük en anlamlı devrimlerinden birisini sağladı. Sosyalist değerleri, ölçüleri, ilkeleri, uygulanabilir araçlarla bütünleştirerek sosyalizmin zafer yolunu açtı. Sosyalist ideolojinin zafer kazanma ve ayakta kalma gücünü ve imkanlarını yarattı. Bütün sosyalist değerleri yeniden canlandırdı, iktidar ve devlet paradigmasından kopartarak yaşanır, başarı kazanır ve hayata geçirilir kıldı. Bütün sosyalist değerler içinde 1 Mayıs gerçeğini de daha doğru anlaşılır ve daha anlamlı yaşanır hale getirdi. Paradigma değişimi ile birlikte 1 Mayıslar PKK’de daha anlamlı ve daha anlaşılır oldu. Tıpkı Newrozlar gibi, 15 Ağustoslar gibi, 27 Kasımlar gibi birer mücadele bayramı haline geldi. Demek ki, 1 Mayıs en çok da Kürtlerin bayramıdır. En çok kadınların bayramıdır. Çünkü kapitalist modernite sistemi tarafından, iktidar ve devlet zihniyeti ve sistemi tarafından en çok ezilen, sömürülen, baskı altında tutulan, en yoksul kılınan kadınlar ve Kürtlerdir. Eğer 1 Mayıs ezilenlerin bayramıysa, emekçinin bayramıysa, içsi ve emekçinin mücadele günüyse o zaman en çok ezilen, en emekçi olan Kürtler ve kadınlardır. Kadınlar bir bütün olarak böyle bir emekçiliği temsil ediyorlar. Kürtler yüzde doksan dokuz böyle bir emekçi halk konumumdalar. O halde 1 Mayıs herkesten çok kadınların mücadele günüdür, birlik günüdür, dayanışma günüdür. 1 Mayıs herkesten çok Kürt halkının birlik, dayanışma ve mücadele günüdür. Kürt halkının insanlıkla paylaştığı bir Kürt bayramıdır. İfade ettiğimiz gibi tıpkı Newroz gibi, tıpkı 8 Mart gibi, tıpkı 15 Ağustos gibi, tıpkı 27 Kasım gibi 1 Mayıs’ta Kürtlerin ve kadınların bayram günüdür. Mücadele günüdür, örgütlenme günüdür, dayanışma günüdür. O halde bu bilincin Kürtler ve kadınlar içerisinde en yaygın bir biçimde geliştirilmesi gerekiyor. Bütün Kürt toplumuna ve kadınlara böyle bir bilinç verilmeye ve bu bilinç özümsetilmeye çalışılması gerekiyor. Herkesten çok 1 Mayısları Kürt halkı sahiplenmeli, kadınlar sahiplenmeli, 1 Mayıs’ı anlamına uygun birlik dayanışma ve mücadele günü olarak yaşamalı, kutlamalı, değerlendirmelidir. 1 Mayıslarda meydanları doldurmalıdır. 1 Mayıs meydanlarına akmalı, 1 Mayıs’ın özgürlük, eşitlik, paylaşım, dayanışma ilkelerini haykırmalıdır. 1 Mayıs’ı emekçinin kurtuluş günü, mücadele günü olarak görmeli, sahiplenip bu temelde yaşamalı ve yaşatmalıdır. Çünkü ifade ettik, Apocu hareketi yenilmez kılan, PKK’yi elli yıldır özgürlük mücadelesine yenilmez bir güç olarak öncülük ettiren temel kuvvet onun sosyalist karakteridir, sosyalist zihniyeti, ruh hali, paylaşımcı, özgürlükçü, komünal yaşam karakteridir, fedai ruhudur. Onun emeğe bağlı, emeğe değer veren bir emekçi hareketi olmasıdır.

Önder Apo en büyük özgürlük emekçisi oluyor. Bunu defalarca kendisi de vurguladı. Kürt halkının demokratik ve ulusal birlik hareketi oluyor. En büyük dayanışmayı, paylaşımı, komünal yaşam ve kolektif yaşamayı PKK yarattı, kendi içinde somutlaştırdı Kürt toplumuna yaydı. En büyük mücadeleyi fedai çizgisinde PKK geliştirdi. O halde 1 Mayıs değerlerini şimdiye kadar PKK temsil etti, PKK’de somutlaştı. PKK ile birlikte Kürt halkı yaşadı, Kürt yurtseverleri yaşadılar. O zaman 1 Mayıs’ı anlamına uygun yaşatmak için gerektiği kadar sahip çıkmalıyız. 1 Mayıs’ta Kürt kadınları ve gençleri, işçi ve emekçileri, Kürt halkı nerede bulunuyorsa oradaki işçi ve emekçilerle, kadın ve gençlerle birleşerek, onlara öncülük ederek 1 Mayıs’ı anlamına uygun yaşamak ve yaşatmak için sokaklara akmalı, meydanları doldurmalıdır. Bunu Kürdistan’da yapmalıyız, Türkiye’de yapmalıyız, Türkiye kadınlarıyla, gençleriyle, işçi ve emekçileriyle AKP-MHP faşizmini yıkmak için 8 Mart’ta, Newroz’da geliştirdiğimiz serhildanları Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen Özgürlük Hamlemizi 1 Mayıs’ta yeni bir zirveye çıkarmayı bilmeliyiz.

Sokakları ve meydanları doldurarak bunu yapmalıyız. Bütün kadınları, gençleri, işçi ve emekçileri her renkten, her cinsten, her milletten, işçi ve emekçileri, ezilenleri 1 Mayıs bilinciyle donatıp 1 Mayıs’ta özgürlük için, demokrasi için, sosyalizm için, Kürt sorununun çözümü için, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için sokaklara ve meydanlara dökmeyi en güçlü eylemleri gerçekleştirmeyi mutlaka başarmalıyız. 2024, 1 Mayıs’ının güncel ideolojik ve politik anlamı bu temelde ortaya çıkıyor. Küresel Özgürlük Hamlemizin yeni bir kitlesel zirve yaptığı eylemliliği ortaya çıkartacak bir durumu ifade ediyor.

Tüm devrimciler, yurtseverler, sol-sosyalistler olarak gerçeği böyle görmemiz ve buna göre yüklenmemiz gerekiyor. Türkiye’nin işçi ve emekçi kesimleri, Türkiye halkları kadınları ve gençleri, özellikle sol-sosyalist devrimci demokratik güçleri, HBDH içinde yer alan dostlarımız gerçeği böyle görerek 1 Mayıs’ta tüm güçleri birleştirip bir antifaşist eylem şöleni haline getirerek AKP-MHP faşizmine öldürücü darbeyi sokakta, meydanda vurmayı sağlamak için tam bir seferberlik halinde hareket edeceklerdir. İnancımız böyledir, çağrımız bu temeldedir.

1 Mayıs, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen hamlemizin yeni bir zirvesi olacak diyoruz. Böyle bir konuma gelmeyi Önder Apo gerçeği her şeyden daha fazla hak ediyor. Sosyalizme en büyük düşünsel ve pratik katkıları sunan Önder Apo olmuştur. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için mücadele, aslında hepimizin kendi özgürlüğümüz için mücadeledir. Kadınların ve erkeklerin özgürlüğü için mücadele, halkların özgürlüğü ve demokratik yaşamı için mücadeledir. O halde kendi özgürlüğümüzü, halkların özgürlüğünü ve kardeşliğini Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüyle birleştirerek en ileri düzeyde pratiğe geçirelim. 1 Mayıslara hiçbir engel tanımadan akın edelim. Sokakları ve 1 Mayıs meydanlarını en yüksek düzeyde dolduralım.