Demokratik ulusun boyutları olarak birinci maddede Önderlik ‘özgür birey ve demokratik komün’ olmayı ifade ediyor. Demokratik Ulus inşasının dayanacağı bireysel ve toplumsal temeli ifade ediyor. Özgür bireyin var olma zemini olarak demokratik komünü öngörüyor. Kapitalizmden farkı buradan ortaya çıkıyor. Kapitalist modernite ile Demokratik Modernite’nin özgürlük tanımı arasındaki temel farklılık buradadır. Kapitalizm özgürlük adına en ileri düzeyde toplumu yok edercesine bireycileşmeyi öngörüyor. Demokratik modernite ise, topluluk yaşamına dayalı bir özgür birey duruşunu, bireysel özgürleşmeyi öngörüyor ve esas alıyor. Birinci maddeye bunun konmuş olmasından dolayı Demokratik Ulusun üzerinde yükseldiği temel bu oluyor.
Bu bakımdan özgür birey gerçeği ile demokratik komün gerçeği ya da demokratik topluluklar gerçeği üzerinde durmalıyız. Demokratik komün, bu temelde örgütlenme, çalışma ve yaşamayı esas almayı gerektiriyor. Toplumu bu çerçevede yeniden örgütlemek, inşa etmek, geliştirmek Demokratik Ulus olmanın temelinin atılması oluyor. Demokratik Ulus toplumu; demokratik topluluklar ve komünler üzerinden olacak. Bu ne anlama geliyor? Taban, yerel örgütlülük esastır. Tabanda, yerelde toplum örgütlenmesi, toplumun tüm yaşamını kendi örgütlülüğü içinde kendi iradesi ile sürdürmesi esastır. Demokratik Ulus olmanın esası budur.
Bu örgütlülük olmadan olmaz. Yukarıdan bürokratik sistemler kurarak, bireyciliği öne çıkartıp geliştirerek Demokratik Ulusu inşa edemeyiz. Oradan en bürokratik devletler doğuyor. Demek ki devlet ulusçu sistemin tersidir. Devlet ulusçu sistem, üstteki bürokrasiyle yukarıdan aşağıya toplumu denetim altına almaya, toplumu bitirip bireycileştirerek vatandaşlık adı altında devlete köle edilmiş bir insana dayanıyor. Demokratik Ulus ise bunun tersidir. Tabanda topluluk yaşamına dayalı özgür birey Demokratik Ulusun dayandığı temel oluyor. O halde Demokratik Ulus çalışması, inşası, oluşumu üstten gelişmeyecek, alttan gelişecektir. Demek ki, sistem özgür birey ve demokratik komün üzerine oturuyor. Demokratik Ulus bununla var oluyor. Demokratik Ulus bireyi, yurttaşı, özgür bireyi Demokratik Ulusu temsil eden toplum oluyor. Bu da komünal toplum oluyor.
Komünden ne anlayacağız? Kendi kendine yeterli, kendi işlerini kendi örgütlülüğü ile yürüten toplum olarak anlayacağız. Buna Önderlik “politik-ahlaki toplum” dedi. Politikaya ve ahlaka dayalı toplumsal birimler olmak. Kendi işlerini kendisi planlayan, kendi ahlaki ölçüleri ile çalışma ilkeleri ile bunları yerine getiren bir topluluk. Oradan isteyen, bundan bekleyen, yalvaran yakaran değildir.
Şimdi toplum ve insanlık ulus devlete yalvartılan bir noktaya getirilmiştir. Ortada birey ve toplum diye bir şeyin olmadığı gibi hepsi tüketilmiş durumdadır. Her şey devletten bekleniyor. Devlet bunları ele geçirmekle kalmamış bir de insanlar devletin bu varlığını, bu durumunu kabul etmiş, içselleştirmiş, benimsemiş durumdadır.
Özgür yurttaş olmak, demokratik komün örgütleyen birey olmaktır
Demek ki, demokratik komüne ya da demokratik topluma dayalı özgür birey olmak, dönemin esas özü ve duruşu oluyor. Böyle bir çizgi benimser ve yaşanılır hale gelirse görevlerin gereklilikleri yerine getirilebilir. Özgür yurttaş olmak her yerde demokratik komün örgütleyen birey olmaktır.
Komün olmak ne demektir? Önderlik ‘topluluk’ olarak da tanımlıyor. “Kom olmak, topluluk olmaktır.” Demokratik Ulusun ortak yaşayan ve çalışan demokratik toplulukları haline gelmek. Köy topluluğu, mahalle topluluğu, okul topluluğu, iş topluluğu, sokak topluluğu. Her biçimde ve her yerde böyle bir topluluk gerçeğini ortaya çıkartabiliriz. Burada önemli olan etkenlerden biri özgür birey olmaktır.
Liberalizmin etkileri var, kapitalizmin bireyciliğinin etkileri çok fazladır. Özgürlük öyle algılanıyor, oraya gidiliyor. Komün olmada da topluluk olmada da anlaşılmazlık var. Veya böyle kavram olarak söylenen ama içi doldurulmayan bir durum oluyor. Ya çok ideali aranıyor -tabi bir anda ona ulaşmak mümkün değil- ya da komün sadece bir komiteye, yönetime indirgeniyor. Bir yerde komün olmak, topluluk olmak için hemen orada bir yönetim seçerek ‘siz bu yönetime bağlısınız’ diyerek ‘bakın komün yarattım’ demek oluyor.
Devletin zaten her yerde yönetimi var. Peki onun devlet örgütlenmesinden farkı nedir? Köylerde de muhtarlar ve yardımcıları var. Kasabalarda, mahallelerde, şehirlerde daha fazladır. Belediyelerden tutalım da kaymakam valilere kadar devletin çeşit çeşit kurumları var. Demek ki öyle o tür bir yönetim komitesi örgütlemek bir komün olmak anlamına gelmiyor. Elbette komünün de bir yönetimi var. Organize edeni, planlayanı, yürüteni, düzenleyeni var. Öyle de olmalıdır. İş ve rol koordinasyonu temelinde olmalıdır. Onsuz olmaz ama komün olmak bir yönetim olmak değildir.
Bir köye bir komite kuruluyor ve ‘bu köye komün kurduk” diniliyor. Peki o komite köyü yönetebiliyor mu? Köyün ekonomik, sosyal işlerini düzenliyor mu? Kültürel işlerini düzenliyor mu? Toplum bunu benimsiyor mu? O yönetim bütün bunları planlayarak topluma dayalı bir biçimde yürütüyor mu? Bir köyde bir komite kuruluyor ‘bu köy komitesidir’ diniliyor. Yeni bir şey değil ki, biz bunu eskiden de yapıyorduk. 90’larda mahallelerde, şehirlerde, kasabalarda çok ileri düzeyde böyle bir örgütlülük ortaya çıkardık ve aynı görevleri yaptılar. Şimdinin örgütlenmesi onunla yetinilemez.
Önderlik “Demokratik Toplum-Demokratik Ulus olmanın sınırı yoktur. İnşa sürekli devam edecek bir çalışmadır” dedi. Demek ki burada mükemmeliyetçi olmamak lazım. İnsan asgari bir düzey belirleyebilir. Önderlik “En azından dokuz boyutta inşa olmalıdır. Bunların hepsi olduğu zaman komün oluruz” diyor. Nerede ne kadar olabiliyorsa oradan başlamak ve daha ileriye gitmek için çalışmalıyız. Ekonomik olarak bazı İMC çalışmaları var. Yol yapmak, su ihtiyacını gidermek, paylaşmak, kooperatif kurmak, mesela bu düzeyde olabiliriz. Bireysel üretimler-çalışmalar, ortak üretim iç içe olabilir. ‘Hepsi birden komünal üretime girmemiş o halde komün olmaz!’ dememek gerekiyor. ‘Ya hep olacak ya hiç’ böyle bir yaklaşımla olmaz. Fakat pratik tecrübeler yaptıkça da öğrenebilir. Sadece okuyarak, tartışarak öğrenilecek durumlar da değildir. Pratiğini yaparak da en basitinden, en azından başlayarak ilerlemek üzere oradan çıkan dersler ile insan kendisini eğitebilir, bilinç düzeyini geliştirebilir. O da imkansız ve olmaz değildir.
Bu noktada sağlık boyutu için bazı formüller düşünülebilir. Daha örgütlü olabilir, sağlıkçı eğitebilir, sağlık ocakları kurabilir. En azından toplumda ilk yardımı sağlayacak bir sistem geliştirilebilir. O da bir komün oluşumudur. Eğitim açısından da öyledir. Çocukların eğitimi, anadilde eğitimi örgütleyebilir. Anadilde eğitim devletten isteniyor, Önderlik buna çok büyük bir öfke duydu. Fakat bu noktada devletten isteme kanıksanmış bir duruma dönüşmüştür. Aslında Özürlük Mücadelesi başladığında her şeyi devletin elinden almıştı. ‘Devlet bize her şeyi versin’ söylemi şuradan kaynaklandı. Devletçi ve iktidarcı paradigma şunu öngörüyordu. ‘Sömürgeci devlet bunları bizden çalıyor, ulus-devlet kuracağız ve devlet hepsini verecek’ deniliyordu.
Şimdi ulus devlet ortadan kalkınca ve sistemi kendimiz inşa etmemiz gerekince inşa etmek yerine bu sefer var olan devletten istemek olarak ortaya çıktı. Yurtsever taban serhildana kalkıyor ama anlayış olarak böyle bir durum da söz konusudur. Böyle bir algının oluşması bizden de kaynaklıdır. Bu konuda olmaması gereken algılarımızın nasıl olduğunu, toplumun duruşuna, sözüne, davranışına, devlet karşısındaki duruşuna bakarak anlayabiliriz.
Buradan ele alıp baktığımızda aslında neleri görüyoruz. Her şeyi devletten isteyen, devlete muhtaç olan bir durumu görüyoruz. Bir de şöyle bir durum var. Hem devlete ‘düşman’ diyor hem de istiyor. Ne düşündüğünden, ne söylediğinden haberi yoktur. Bu çok anormal bir durumdur. Bu kadar çelişik bir düşünce olabilir mi? Demek ki net değil, ne söylediğini anlıyor değildir.
Demokratik Ulusun temeli olarak demokratik komün yaşamına adım atmak
Bu bakımdan Önderlik “Anadil eğitimini Demokratik Ulusun çözmesi gereken sorunudur” dedi. O zaman ulus-devlet bunu çözmez. Kültürel çalışmalar da öyledir. Hepsi merkezden modernite tarzına uygun bekleniyor. Ekolojik yaklaşıma sahip çıkma hakeza öyledir. Bir de öz savunma, hukuki boyut önemlidir. Kendi işlerini kendisinin çözmesi, yapması, sorunlarını da kendi ahlaki ölçüleri temelinde çözmesi önemli oluyor. Toplumsal adaleti bu temelde teşkil etmesi, işletmesi bunların hepsi önemlidir. Öz savunma ile her zaman güvenliğini alması. Bunlarda bazı düzeylerde adımlar olabilir. Tüm bu boyutların bilinci geliştirilebilir. Hepsi olmazsa bile parça parça her birinden, olabilenlerden birkaç boyut üzerinden, tek bir boyut üzerinden bile komün çalışmasına başlayabiliriz. Bir veya birkaç boyutun bir bölümüyle başlayabiliriz. Önderliğin “bitmeyecek bir süreç” olarak tanımlaması bu anlama geliyor. Yaşam sürekli olacağına göre ve sürekli gelişmeler çerçevesinde derinleşerek devam edeceğine göre o zaman Demokratik Ulus inşası da bitmeyecektir. Ama Demokratik Ulusun temeli olarak demokratik komün yaşamına adım atmak önemlidir.
Demokratik toplum olmanın başlangıcı budur. İşte böyle bir örgütlenme çalışması yürütmemiz gereklidir. Özgür birey ve demokratik komün örgütlülüğü kendiliğinden olmaz. Bir öncü örgütlenme ile olur. İstediğimiz kadar çağrı yapalım, açıklama yapalım inşa edilemez. Mesela komünal ekonominin geliştirilmesi çok ciddi bir iştir. 5 bin yıllık egemenliğin yarattığı mülkiyet düzeni ve bireyciliği var. Onu komünal üretime dönüştürmek ciddi bir çalışmayı, çabayı, eğitimi, ikna faaliyetini gerektiriyor. İstekli olan, istekle katılan, bilinçle katılan sürdürüyor.
O halde eğitim, bilinç ve ikna ile bunu yapmak lazım. Bu da çok yoğun bir çabayı ve öncü çalışmayı gerektiriyor. Yeni dönem partisinin temel görevlerinden biri de Demokratik Ulus inşasını gerçekleştirmektir. “Haydi örgütlen Demokratik Ulus ol” demekle toplum Demokratik Ulus olmaz. Ancak sürekli olan ciddi bir eğitim çalışması ile ikna ederek, öncülük edilerek bu çalışma olur. ‘Neden komünal örgütlülüğe girmiyorsunuz’ diye toplum suçlanamaz. Kendiliğinden olmayacağına göre toplumdan da bekleyemeyiz. Devletçi siyaset egemen olunca ve devrimci faaliyet yürümezse elbette ki hakim sınıf çıkar. Bireycilik, çıkarcılık devlet siyasetine bağlanma etkili olur, temel duruş olur.
Demokratik Ulus taban çalışmasıdır. Demokratik Ulus yerel çalışmadır. Aslında Demokratik Ulusun örgütlendiği yer tabandır, tavan değildir. Bu anlamda ‘yerel yönetim’ kavramı önemlidir. Bunun üzerinde durulabilir. Komün olma, yönetim düzeyinde de meclis olma, yerel komüne, yerel meclise dayanan, yerel yönetimleri öne çıkaran, merkezi yönetimi geriye iten bir çizgi esas alınabilmelidir.
Yerel yönetimlerin örgütlenmesi, siyasetin de yönetim olmasında da esas nokta burasıdır. Demokratik olmak da özerk olmak da yerelden olmaya bağlıdır. Tabana indirmeye bağlıdır. Tabanda işlevselleştirmeye bağlıdır. Önderlik, “Toprağımızı, suyumuzu, enerjimizi komünleştirelim” dedi. Aslında komünal yaşam esasının neye dayanması gerektiğini ortaya koymuş oldu.