Kadının amacı güneş kadar net ise yöntemini bulur. Özgürlük tutkusu güçlü ise, her yol ve yöntem bulunur. Özgürlük konusunda lafazancı olmamak lazım. Kafanızın içinde erkek egemen düşünceler varsa şeytan olursunuz. Nasıl yapacağız, önümüzü tıkıyorlar yakınmasına çok kızıyorum. Önümü açın diyenlerden nefret ediyorum. Bunu diyerek erkekten yardım istiyorsunuz. Kocasına sığınan kadından ne farkın kaldı. Başkalarından yardım istemeyin. Önce sen Kaf dağını aş, beynini, yüreğini geliştir. En büyük yoldaşın özgürlük tutkusudur. Beyin ve yüreğini çalıştır ama iyi yoldaşlar gerek. Akılla kendinizi yaşatın, geliştirin. Unutmayın benden daha tehlikeli bir çarmıhtasınız. Kendisini özgür sananlar hiç bir şey olamaz. Çarmıhta olduğunuzu anlarsanız, özgürlüğün iğne ucu kadar da olsa değerini bilirsiniz. Devlet, baba, koca, bana bir şeyler versin bu çaresizliğin ifadesidir. Özgürlüğü çok istiyorsan kendini yetiştir. Gücün varsa bunun gereklerini yerine getir. Gücün sınırlıysa bu güç kadar sınırlı çalış. Gücün kadar iş yap. O zaman iddialı olmayın. Bu konuda açık olun. Tabii ki gücün oranında kaldır, şunu bunu her şeyi yap, haddini, ölçünü iyi bileceksin. Kendi kaderinizi, durumunuzu tartışın, kendi kendini iyi kullanmayı bileceksin, iyi kullanmazsan bitersin. Kadına şunu öneriyorum; kendini mal olmaktan çıkarsın. Bütün pozisyonumda bu benim için felsefik özgürlük yaklaşımıdır. Bu yaklaşımı halen de sürdürüyorum. En derin, en etkin, ince, kapsamlı, insanın egemenlik konusu olmuş, mal olmuştur. En eski sınıf, en eski metalaşma öğesi olmuş. Duygularının kölesi kadın öyle bir olay ki, para gibi bir şey, mal ve kadın, para ve kadın arasında sıkı bir ilişki var. Kadın ile barış arasında, özgürlük arasında sıkı bir ilişki var. Ticaret ve devlet daha çok erkek işi, kadının toplumdan dışlanmasını getirir. Bu erkeğin işine geliyor. Biraz klasik anlamda erkeğin öldürülüşü ile anlaşılabilinir. Ben biraz aştım, iddia ettim. Buna gücünüz var mı? Özgürlük ne kadar istiyorsunuz? Ne kadar gücünüz var? Özgürlük istiyor musunuz? Bir çok kızımız kendini yaktı. Çok üzüldüm. Bu yaklaşım özgürlükle ilgili, bu yüzden oldu. Yine de bana göre bu özgürlüğe saygı duymak gerek. Özgürlük aktüalite haline gelmiştir. Özgürlük demek; ruhun ve aklın gıdasıdır. Özgürlük gıdası ile insan insan olur. Ama cefası çoktur. Tarihte değişik biçimlerde gelişir. Bu yüzyılda da böyle oldu. Sizler konferanslarda, panellerde tartışabilirsiniz. Kadınla benim kurduğum arkadaşlık güzel bir şey. Çok iyi bir diyalog kurmuştum ama yarım kaldı. Zeki olan devam ettirebilir. Ne demek istediğimi anlayabilirsiniz. Cins çok çirkinleştirildi. Kadınlık manevi işkence haline getirildi. Bu konudaki yanlış yaklaşımlar, yani sadece cinsi yaklaşım çok çirkin. Bu konu ile mücadele ettik, aşmak istedik. Aşmak çok önemli. Klasik evlilik ve aile üzerinde durduk. Bu dipsiz kuyu gibi çözülmeden sorun çözülmez. Ekmekten, sudan daha çok özgürlüğe ihtiyaç var. Kadın erkeksiz olmaz, erkek kadınsız olmaz. Benim için ise olur. Kendi kendinizle mücadele etmeniz gerekir. Kendinizi tepeden tırnağa yenileyeceksiniz. Fiziki olarak bunu söylemiyorum. Kadının bu düzeyde erkekle olması cinayettir. Cinselliği ve namus kavramını derinden işlersen ‘başkasına yar etmem, başkası göz koyarsa ezerim, malımdır, namusumdur’ bunun altını eşelerseniz sınırsız egemenlik ve mallaşma düzeyi ortaya çıkar. Kendisinin değil, birileri ona sonsuz sahip, aşkını yerle bir eder, bir çocuk bile annesine bunu yapar. İkiyüzlülük etmemek lazım. Kadınsılığınızı yenmelisiniz. Erkekleşmiş kadınların durumunu da değerlendirmek lazım. Kendi kimliğinizi yenmelisiniz. Kendi kendinizi yenmeniz gerek. Erkek kadına karşı acımasız, kadın kendine karşı daha acımasız. Kadın ordulaşması cins sömürüsünü aşan ve erkekle olan bağımlılığını kopararak geleneksel yaşam tarzı yerine özgürlüğü esas alan kadını ifade etmektedir. Kadının da, erkeğin karısı statüsünden kurtarılması gerekiyor. Bu ilk adımdır. Daha sonra son derece mücadeleci, kesin başarılı adımlarla ordulaşmanız gerekiyor. Bunu becerirseniz, güçlüsünüz. Güçlü olduğunuz için de biraz özgürsünüz. O zaman insan olarak adlandırılabilirsiniz. Ve tanımın gereği yerine getirilmiş olur. Kadın ordulaşması tartışma aracıdır. Güzellik ölçülerini, yaklaşım ölçülerini ortaya çıkarma aracıdır. Birçok erkek yanlışlıklarına, kadının gücünü hazırlama aracıdır. Kendi özgürlük dünyanızı programlaştırma, onu hayata geçirme aracıdır. Kadın ordulaşmasının esas özü toplumsaldır. Hatta kültüreldir. Ordulaşma askeri, siyasi alanda bu çerçevede rolünü oynarsa yansıyabilir. Yoksa kadın ordulaşması dar bir askeri yaklaşımla izah edilemez. Kadın ordulaşmasında anlaşılması gereken ideolojik, siyasi, sosyal, kültürel katkısıdır ve özgürlük örgütleşmesidir. Zaten öz savunmaları olur. Bizimkiler de akademinin girişine ‘Kendini Savunmayı Bil’ diye yazarlar. Güzel bir yazıyla yazarlar. İnanmayanlar halk savunma birliklerine giremez. Kendi savunmalarını kendileri alır. Tehdit ve saldırılar her taraftan gelebilir, kendi tedbirlerini alsınlar. Bunu anlamlı görüyorum, erkeğe fazla güvenmemeli. Kadın kendi bağımsızlığını kendi koruyacak. Kadınlar Cilo dağının Irak tarafında meşru savunmalarını alabilirler. Kendi güvenliklerini alsınlar. Kadının özgürlüğünden korkmamak gerekir. Kadın kendi öz namusunu kendi savunmalı, kadın kendi kendini savunan insan olacaktır. Meşru savunmayı nitel ve nicel olarak büyütün. Savunma anlayışım olarak yaşamda bir karınca bile ezilmemeli. Tüm dünyaya karşı da kendini savunabilmeliler. Gazetelerde okuyorum, silahlarla şehirlere giriyorlar, şehirde ölüyorlar. Kendini savunmayı öğreneceksin.
Temel sloganımız, “Kürdistan’a özgürlük, Türkiye’ye demokrasi, Ortadoğu’ya demokrasi! Her türlü despotizme, diktatörlüğe hayır, barışa ve demokrasiye evet! Sloganımız budur. Kendi kendini örgütlemeyen bir halk köledir, yürütmeyen bir cins de köledir. Düşünün ki savunma mekanizmanız var, bir erkek bir kadına haksızlık yapmak istiyor, o örgüt topyekûn buna karşı durdu. Erkek ne yapabilir? Çünkü her gün binlerce haksızlık var. Tek tek erkeklerin zihniyetlerine sığınarak çözüm bulamazsınız. Ordunuza, örgütünüze dayanarak çözüm bulmanız en gerçekçi tavırdır. Siyasetten ekonomiye kadar örgütlensinler. Erkeklerden ayrılsınlar demiyorum ama kendi öz güçlerini iyi örgütlesinler. Erkek, fiziki olarak kadından güçlü olabilir ama kadın kendi meşru savunmasını güçlendirmeli. Kadınlar kendi savunmalarını yapmalıdırlar. Artık sokakta bile yürüyemiyorsunuz. Evleniyorlar, her gün tecavüze uğruyorlar. Erkek, isterse bir günde kadının haşatını çıkartabilir. Bunları görüp özgürlük mücadelenizi derinleştirmelidirler. Kendinizi büyütme temelinde saflarda birliğin, özgürlüğün ve cesaretin en güçlü sesi olacağınıza inanıyorum. Bir kız vardı, Bêritan. Kürt gericiliğine teslim olmamak için kendini kayalardan attı. Karakoçan’a yakın bir köydendi. Peşmergeler; “Teslim ol, bir şey yapmayacağız diye yalvarıyorlar” işte esas aldığım özgürlük çizgisi budur. Ama o Kürt gericiliğine teslim olmam diyor ve özgürlüğü esas alıyor. O kızın özgürlük onurunu korumak boynumuzun borcudur. Bu benim ilkemdir. Ben Beritan’ı böyle değerlendiriyorum. Zannediyorum kadın yapısı güçleniyor. Birden bire onay olmaz. Beş bin yıllık dinozorlar bir anda gelişmez. Öz güçlerine güvenmeliler. Meşru güçleri olmalı. Rahibeler gibi olsunlar demiyorum ama özgürlüklerine sıkı sıkıya sarılsınlar. Emek vermeliler, sabırlı olsunlar. Kimseden kendilerini geliştirmelerini beklemesinler. Hatta benim desteğim bile sınırlı olur. Kadın gücüne inanıyorum. “Bu dünyayı ezilen işçiler kurtaracak” diyorlar, ben de “Dünyayı kadınlar kurtaracak” diyorum. Ordulaşan kadın, ordulaşan Kürdistan halkıdır. İsyana kalkan Kürdistan halkı, zafere ulaşan gerilladır ve her şeyden önce özgürleşen kadın özgürleşen Kürdistan’dır. Yaşam kadın kurtuluş ideolojisi temelinde geliştirilmelidir. Kadın kurtuluş ideolojisinin gelişimi sağlanmadan, her şey kendini kandırmaktan öteye gidemez. Bununla birlikte geliştirilecek diğer bir kavram, kopuş kavramıdır. Bu bazılarımızı zorlamaktadır ama özgürlük ideolojisi açısından bunu açıklamamız gerekiyor. Yalnız erkekten değil düzenin bütün çirkinliklerinden kopuşu sağlayacağız.
Onlara önereceğim en önemli husus şu; mümkünse benim buradaki 24 saatimi, bir anımı duygu ve düşünce anımı uyanık halde iken anlamaya çalışsınlar. Bu adam, bu insan bir anında hangi düşünceyi, hangi duyguyu yaşıyor. Yaşarken, şuur içinde iken her anında düşünün, gözünüzü kapatın düşünün, yemek yerken düşünün, yatarken düşünün. Bana göre bunu başarabilenler büyük kazanırlar. Benim gerçekliğimi anlamak için benim yazdığım yüzlerce kitap var, binlerce kaset var. Tanıyanların yazıları var. Bunları inceleyerek anlarsanız kendiniz kazanırsınız. Büyük irade, güçlü kişilik, adalet, acı, sevgi yanlarınız gelişir. Siz kazanırsınız. Buna şiddetle ihtiyacınız var. Benim kendime ihtiyacımdan çok, buna sizin ihtiyacınız var. Çalışırsanız kendinizi çok büyük kazanırsınız. Adalet, sevgi yanlarınız gelişir. Siyaseten gelişirsiniz, sanat açısından, her açıdan. Zorlanabilirsiniz, aç kalabilirsiniz, varsın olsun, önemi yok. Bununla özlemlerinizi, yitirdiklerinizi bulacaksınız. Bununla güç olacak, yitik özlemlerinizi kazanacaksınız. Eleştiri, özeleştiri sürekli olmalı, bunlar öğreticidir. Yoğunlaşmaya ihtiyaçları var. Savunmalarımı alıp değerlendirebilirler. Birbirinizi artık suçlamayın. Kürtlerde biraz bu var. Zaten yeterince lanetlenmişsiniz. Dağlar kadar uzlaşma noktalarınız var. Barış kültürünü, kardeşliği derinliğine ele almalısınız. Barışçı olmak zayıf olmak değildir. Barışı güçlü ele alan kişi, aslında en güçlü kişidir. Zihinsel devrim yaşanmalı. Eleştiriler olacak tabii. Beş bin yıllık kadının kölelik tarihi doğru çözümlenip, özgürlük temelleri doğru ortaya konmuştur. Yoğunlaşma ve eğitimlerini derinleştirmeliler. Kendi kaderlerini tayin ederek bunu yapabilirler. Tarihte de bunun örnekleri vardır. Görüş ve önerilerimi sonuna kadar tartışabilir ve eleştirebilirsiniz. Hatta anlamlı ve başarılı alternatifleri olanların yerinde ve sonuç alıcı eleştirileri beni üzmez, tersine ancak memnun eder. Her söz ve davranışımın eğitici olmasına her zaman öncelik gösterdim. Kendimi keyfi dayattım ve yaşatmak istedim desem, kendime en büyük iftirayı etmiş olurum. Gençlere, çocuklara, kadınlara ve ihtiyarlara daha çok vakit ayırabilmeli; özgünlüklerine göre kendilerine yaklaşabilmeliydim. Bu konuda kendimi borçlu ve ezik hissediyorum. Savunmalarımı her gün okuyun, okuyun, okuyun. Başka yolu yok. Tarih, atılan adımların değerini verecektir. Son sözümde belirttiğim, her gün kanıtlanıyor. Orada herkes payına düşeni alsın. En acı meyvenin tatlı hale gelmesi, zehrin şerbet hale getirilmesi eylemidir benimkisi. Takdir edilmesi gerekir. Kadın şahsında toplum özgürleşecek.