Kültür & Sanat

Şehirleri Aydınlatan Sokak Lambaları Değil Yanan Bedenlerdi

Ben de baktım annelerin gözlerine ve anladım! Şehirleri aydınlatan sokak lambaları değil yanan bedenlerdi! Karar verdim...

Ronî DERWÊŞ

Çocuktum, TV de günlerdir üzerinde konuşulan insanı tanımıyordum. Ama ta içime oturan bu kaygı neydi, neden her şey bitti denilmekteydi?

Neden ağlıyordu anneler? Her gün bir yenisi ekleniyordu yakılan şehirlere. İntikam vardı ve öfke kokuyordu sokaklar. Kimse gülmüyordu ve bir daha gülmeyi umut eden yok gibiydi. Hayatı gülerek karşılamaktaydım oysa ben. Kocaman tertemiz hayallerim vardı. Çocuktum yani haklıydım da elbet. Ama umutlarını kaybetmekteydi sokaklar ‘Özgürlük umutları bitti çok geçmez üç beş ay sonra onlarda biter’ deniyordu.

Kimdi onlar?

Özgürlük neydi?

Güneşimizi karartabilecek olan var mıydı?

Gökyüzünü kimse parselleye bilir miydi?

Çocukluk hayallerimizi kim çalabilirdi yastıklarımızın altından?

Gökkuşağını tek renk yapmak mümkün müydü?

Ve binlerce sorum vardı cevaplayamadığım kimsede cevaplamadı zaten!

Yıllar geçti aradan; bende sorularımda büyüdüm. Bir fikir aldım tezgâh altı satılan kitaplardan kafam karışmıştı! Yani bildiğim her şey yalan mıydı? Binlerce yıldır kandırmışlar masum yüreklerimizi, öfkelendim…

Nasılda aldandık ve nasılda kıydılar tertemiz dünyamıza. Ben de baktım annelerin gözlerine ve anladım! Şehirleri aydınlatan sokak lambaları değil yanan bedenlerdi! Karar verdim!

Bir çift yeni ayakkabı, yeni bir elbise aldım. Ve attım omzuma benden öncekileri koruyan silahımı.

Aşk var, öfke var yüreğimde!

Umut var ve hasret var özgürlüğe!

Cevapladım sorularımı ve yürüdüm özgür dağlara!

Karartılamazdı güneş. Dört duvar ve bir çatı engelleyemez özgürlüğü. İsa’yı çarmıha gerenler, Prometheus’u taşlara çivileyenler, Hallac’ın bedeninde Hak’ı parçalayanlar insanlığı İmralı sularında boğmak istediler.

Yanıldılar!

Ve özgür yaşam duruşuyla ve mücadelesiyle O yargıladı ihaneti…

O’nun yoldaşlığıydı yaşamı uğrunda ölecek kadar sevdiren,

O’nun fedakârlığıydı mezar taşına ‘borçluyum’ yazdıran.

Yaşamıydı evrene verilebilecek olan en güzel cevap.

Biz O’yuz milyonları aşan.

Öncesi ve sonrası, yakını ve uzağı olmayan büyük evrenin parçasıyız biz.

Ateşten gömlekler giymiş ve çarmıhı sırtında olanlarız biz.

Kurşun dökülecek üzerinize, parçalanır çocuk yürekleriniz dediler.

Aldandılar!

Çünkü fikirler kurşungeçirmez!

Ve bizim için ölüm; özgür yaşam sonsuzluğunda bir kavşaktan fazla anlam ifade etmez!