
Kurtuluş mücadelesinin ortaya çıkardığı kültür ve sanata karşılık vermek gerekiyor...
aDiğer bir konumuz politika ve sanat ilişkisini nasıl ele alalım? Bu konuları da ele almak gerekiyor. Kültür sanat nedir? Kültür ve sanat arasında ne fark vardır? Bunların tanımını yapmak gerekir. Ben bu kavramları halen doğru dürüst kavrayamıyorum.
Kültür nedir?
Sanat nedir?
Ahlak nedir?
Biraz daha somut bir tanım gerekli. Biz bu konularda çok yeniyiz. Fakat devrimci politikamızda, PKK gerçeğimizde, Kürdistan'da sanat, hatta devrimci sanat ilişkisinin ne olduğunu, bağımlı olamayacağını ortaya koyacağız. Buna bir cevap gerekiyor. Bir de Kürdistan'da sanat var mı, yok mu, o da ayrı bir mesele aslında. Kültür var, ama neyin kültürü? Bu da başlı başına bir konu. Bu konular ciddi inceleme ister. Bu incelemeleri biraz birikimi olanlar yapabilir. Sanat üzerinde başka tanım yapabilecekler var mı?
Kültür nedir?
Ekonomi de bir kültürdür. Masal değerlerinden tutalım bilimsel değerlere kadar hepsi kültür içinde gelişiyor.
Bu alanların aslında Kürdistan için neyi ifade ettiğini anlatmamız gerekir. Bunları çok soyut kavramlar olarak özümsemişsiniz. Kürdistan'da kültür sorunu nedir? Kürdistan'da sanatın işlevi ne olacak? PKK mücadelesiyle bağlantı içerisinde ne olacak? Ahlaki biçimde cevap verilmiş. Ahlak ve PKK olayı oldukça somutlaşmıştır. Fakat sanat için aynı şeyi söyleyemeyiz. Kürdistan'da kültür problemi sorunlarına o denli hakim değiliz veya kavramlaştırma ve uygulamada belli bir boşluk var.
Hepsini incelemek imkansızdır. Sınıfsal da olabilir, ama hangi biçimdedir? Mesela sanat kültürü vardır. Sanatında elli tane kolu var. Ekonomik kültür, siyasi kültür, insanla ilgili birçok kültür kolları vardır. Hepsini incelemek imkansızdır. O kadar incelemeyi belki başaramayız. Bizim, en azından devrimci sürecimiz için, soruna el atabileceğimiz kadarını kestirmemiz gerekiyor. Benim bazı soruları bile sormam yeterlidir. Anlamlı bazı soruları ortaya çıkarabilirsek o da yeterli.
Görünürde daha da kavramlaştırmayı nasıl yapabiliriz?
Kurtuluş mücadelesinin ortaya çıkardığı kültür ve sanata karşılık vermek gerekiyor. Yani devrimle ilgili olduğu kadar, sanat da bir kavram ve bu etkinliğe bir uygulama imkanı verdirebiliriz. Bunun devrimci politikayla ilişkisinden bahsediyoruz. PKK'nin çıkışıyla ilişkisinden bahsediyoruz. PKK ve kültür, PKK ve ahlak soruları şimdiden ortaya çıkmış durumda.
Şüphesiz böyle değişik tanımlar da yapacağız. Hemen bir tanımı düşünüyorum da. Sizlerle böyle bir sohbet havası içinde sanırım şunu belirtebilirim; insan etkinliği içerisinde, insan türünün doğal ve toplumsal kuralların acımasızlığı altında, maddi yaşamını üretirken karşılaştığı zorlukları, yoksullukları ve acıları dindirmek için yaptığı yaratış faaliyetleridir. Dikkat edelim, insana özgü bir yaratma faaliyeti.
Örneğin, politika sanatı denir, ama bu söylediğim anlamda bir sanat değildir. Ekonomi sanatı denir, ama bu da belirttiğimiz türden sanat olmuyor. Bu konuda politika, ekonomi daha çok belli kurallar altında yürüyor. Toplumsal yaşamdır. Sanat biraz daha değişiktir. Sanat; politik mücadelede, ekonomik mücadelede, hatta ideolojik mücadelede karşılaşılan zorlukları, darlıkları yetersizlikleri, acıları giderme ihtiyacından kaynaklanır ve bu ihtiyacın karşılanması için ortaya çıkardığı ürünler olarak tanımlanabilir. Bir türküyü örnek olarak ele alırsak, bizdeki türkü kültürüne bakalım, toplumsal ve doğal zorluklar karşısında sese yüklenerek oluşturulan bir üründür. Bazı türküler sevinmemize, coşkumuza yol açar, ezgiler ise, acılarımızı ses haline getirerek anlamlandırmaya, onlarla çağrışım kurmaya, dolayısıyla acılarımıza merhem olmaya götürür. Aynı şey diğer sanat türleri için de geçerlidir. Oyun, yazılı edebiyat türleri, heykel, resim, edebiyatın çeşitli türleri de böyle değerlendirilebilir.
Büyük mücadelelerin verildiği yerlerde, büyük zorluklar ve acılar yaşanır. Dolayısıyla büyük sanat eserleri ortaya çıkar. Ve acıların, zorlukların türleri kendi sanat türlerini de yaratır. Fakat burada anlaşılması gereken sanat, tamamen bir insan işidir. Hem de insanın politik mücadelesinin işi değildir. Politika bir yerde toplumun diyalektik materyalist felsefeye göre yaşaması gereken tarihi bir sürecidir. Biraz da bilimseldir. Politika bir bilim olarak işleniyor, bir sanat olarak değil. Sadece bir bilim olarak ele alınıyor. Yine ekonomi bir sanat olarak değil, bir bilim olarak işleniyor. Bilimle sanat arasında fark var, ama birbirlerine zıt değildir. Sanat kesinlikle bilim değildir. Sanat aslında bilim dışında, bir anlamda bilim ötesi bir olgudur. Bu yorumu bir de ideoloji yönünden ele alırsak, sanat ideoloji de değildir; bilim ve ideoloji dışında kalan alandır. Mesela PKK'nin yürüttüğü mücadele bilimsel sosyalizme dayanıyor; bu anlamda bilimsel anlamı olan bir politik savaştır. Bu anlamda sanat savaş da değildir. Fakat daha şimdiden birçok sanat alanına yansımıştır. Yani sanat alanı olarak tabir edebildiğimiz alanlara etkide bulunmuştur ve sanat alanlarını da dönüşüme uğratıyor. Mesela klasik oyun, türkü düzeni artık farklılaşıyor. PKK'nin devrimci sonuçlarını dikkate alarak hem yansıtma, hem de dönüşmeyi yaşıyor. Bir yerde okumuştum, tam hatırlayamıyorum, ama şöyle söylüyordu; Sanat, insan faaliyetlerinin yansımasıdır, dönüştürülmesidir.
Kimi yansıma olması gerektiğini söylüyor, kimi dönüşüm olması gerektiğini söylüyor. Bizde dönüşüm yanının ağır basması daha nettir. Açık salt bir yansımayla yetinilmeyeceği, yaratıcı bir ameliyattan geçmesi gerektiği kanısındayız. Dolayısıyla dönüşüm gerekiyor. Bizde sanat alanında devrimci dönüşüm, sanatsal dönüşüme denk düşer. Kürdistan için devrimci bir sanat, olsa olsa şu anlama gelir: Çok doğru bir mücadele sürecinden geçiyoruz, bilimsel sosyalizmin kılavuzluğunda yürüyoruz. Bu, politik ve askeri olarak bilimi de zorluyor. Bununla yetinmeyerek, artık giderek sanatın konumuna da ulaşmayı gerekli kılıyor. Dolayısıyla sanat yaratılmalıdır.
Ama "devrimci sanat yaratılmalı" derken, başlı başına bir savaş alanı olduğunu belirtiyoruz. Yaratıcısı hem teorik olacak, hem pratik olacak. Yaratıcısı, devrimci savaşımın ideolojik politik, askeri ve bilimsel gelişme kanunlarına dikkat ettiği kadar, sanatın gelişme kanunlarına da hakim olacak. Bizim ozanları, sanatkarları düşünüyorum. Tüm bu yasalardan habersizler, inceleme gereğini dahi duymuyorlar. Bunların ortaya çıkaracağı sanat ürünü, tam bir aceminin veya amatörün faaliyeti olabilir. Bu da yetmez tabii. Bu çalışma tarzından profesyonel bir sanat ekibi çıkmaz ve çok ilkel kalır. Zaten öyledirler.
O halde, sanatın gerekliliğine "evet" diyoruz. Kendi yaşamımda da bunun örneklerini görüyorum. Bir devrimcinin aynı zamanda bir sanatçı özelliğine sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Devrimcide sanatçı yan, güzellik yanıdır, işleri güzel yapma sanatkarlığıdır. Bunun da bir kuralı var. Örneğin, politik mücadelesinin kurallarına uymak, yani onun bilimine göre gitmek önemlidir; bunun sanatla ilişkisi ise, işleri bir türkü söyler gibi yürütmedir. Güzel yürütme derken, çekici kılmaktan bahsediyorum. Çünkü bizim toplumumuz, bilimsel içeriğinden ziyade, göze kulağa hitap eden sanatsal etkinliğine göre daha fazla harekete geçiyor. Dolayısıyla işin sanat yönünü, kişinin sanatkar yönünü, incelikli, güzellikli yönünü ihmal etmemesi gerekiyor. Bir devrimcinin kendi faaliyetinde kaba saba olmaktan çıkıp sanatkar inceliğinde, ama bilimsel temelde yürütme gereği ortaya çıkıyor.
Daha derinlikli olarak, bizim Parti'de geliştirmek istediğimiz sanat sorunundan, özellikle de militan için sanat sorunundan bahsediyoruz. Bu daha fazla önem taşıyor. Devrimci faaliyetin sanatsal yönüne dikkat etmek gerekir. Bu yöne dikkat etmek demek; folklordan yararlanmayı bilmek demektir, resimden yararlanmayı bilmek demektir, müzikten yararlanmayı bilmek demektir, diğer heykelcilik vb. sanat dallarından yararlanmayı bilmek demektir. Daha doğrusu, insanın kendisini bir türkücü gibi, bir ressam gibi, bir heykeltıraş gibi, bir edebiyatçı gibi ince kılması demektir. Gerekli olan bu yönlerini geliştirirsek, devrimci militan, Kürdistan'da sorunun en özgül yanını geliştirir. Türkü söyler gibi kulağa hoş gelen hareketlilik düzenlerse, "çok güzel bir eylem yaptılar" denilir. Bu eylemin sanatsal yanıdır. Sanatı da etkileyen bir biçimde yapılmıştır. Tam vurulması gerektiği gibi vurulmuştur. Gerilla için rahatlıkla bir türkü ortaya çıkabilir ve bir türküyü hak edecektir.
Zindan direnişi üzerine bir yığın şiir ve türkü söylendi. Zindan eylemi türküyü hak eden bir eylemdi. Bu eylemden sanatsal bir ürün yaratılıyor. Büyük bir direnişten sanat eseri ortaya çıkıyor. Bir sürü resim de ortaya çıktı. Yarın heykel de yapılır, daha gelişmiş müzik ürünleri de çıkar. Nice nice ezgiler, nice operalar ve edebi eserler ortaya çıkacak. Bu eylemin şimdi romanı yazılıyor, yarın destanı yazılır. PKK eylemi, bir bütün olarak sanat eylemidir. PKK eylemi, Kürdistan için yeni sanatın odağıdır, kaynağıdır ve hemen hemen bütün sanat özelliklerini kendisi içinde barındırır. PKK' siz bir Kürdistan'da sanat ölmüştür, var olana da sanat denilemez. Türkiye Cumhuriyeti'nin sanatı bir istila hareketidir. Türkiye Cumhuriyeti sanatı, burjuvanın, Kürdistan'da var olan gelenekleri, halk etkinliklerini boğması, asimile etmesi, tasfiye etmesinin hareketidir. Yani sanat ölmüştür. O halde PKK'nin ortaya çıkışı, sanatın dirilişidir. Sanatın kaynağıdır, temelinin atılmasıdır. Sanatın yüreğinin, sanatın ruhunun boy vermesidir.
Sanat bu anlamda, o ruhu yakalama, ona biçim vermedir. Mesela gerilla eylemi ses veriyor, bu sesi türküye dönüştür veya resme, heykele dönüştür. Bir eylem bu yankıyı yapmışsa, orada sanat ürünleri elde edilebilinmeli. Örneğin edebiyata geçmeli. Öylesine kutsal, öylesine göklere çıkaracak yaşam ve direniş örnekleri var ki, romanlaştırılacak yaşam ve direnişler bunlardır. PKK'nin öyle militan direniş örnekleri var ki, bunları mutlaka bir şiire dökmeli, hikayesini yazmalıyız. Bunları romanlaştırmalı, hatta destanlaştırmalıyız. İşte yazılı edebiyat böyle ortaya çıkar. Edebiyat bu noktada hemen devreye girmelidir.
Bu konularda görevler çok sınırlı yerine getiriliyor. Devrimci sanatın gerçekleştirilmesi konusunda görevlerimize çok yetersiz yaklaşıyoruz. Yaşamımız, duyguları davet eden bir yaşamdır. PKK somutunda yaşanan acılar, ızdıraplar, çaresizlik, umut, teskin etme, öfke o kadar kapsamlı, o kadar soyludur ki, olumlu anlamda mutlaka sanata yansımalıdır. Devrimci sanatın zengin bir hazinesi var. Yüzlerce kitap, türkü, resim ve heykelin geliştirilmesi gerekir. Bu kadar değer toprağa gömüldü, eğer onlar toprağın altında çürürse, bir nevi bu ihanete benzer. Bu konuda sanatçı rolünü somut oynayamazsa, kendi kaynağına ihanet etmiş olur. Yani sanatçı kendi kaynağını görmüyor, kendi kaynağına sadakatle bağlı değildir. Dolayısıyla kaynağına ters düşüyor.
Yaşanan acıların kötü yanı da, gerici yanı da eleştiri anlamında veya ibret olma anlamında sanata yansıtılabilir. Çirkinlikler de ortaya çıkmıştır, haksızlıklar da ortaya çıkmıştır. TC'nin zulmü, vahşi uygulamaları ve düşürdüğü insanlar, umutlarını ezdiği insanlar var. Bu gerçek sanata yansıtılırsa, eğer bu başarılırsa, Nobel ödüllerine, Politzer ödüllerine bile aday olabilir. Çünkü büyük bir insanlık dramı ve savaşımı söz konusudur. Eğer sanat rolünü yeterince oynarsa, sanat alemine en değerli eserlerden bazıları armağan edilinebilir.
Devrimde kendisini yaratan Kürdistan, sanatta da kendisini yaratan Kürdistan gerçeğidir. Sanatta kendisini yaratan Kürdistan olgusu da, örnek ve hatta başarılı bir düzeyi tutturmaya yönelmiş demektir. Kürdistan için sanat perspektifi bu temelde ele alınabilir. Kendisine güvenenler, en başta da Parti militanları bu işin gerçek ustasıdırlar. Parti militanlarından daha usta sanatkarlar çıkmaz. Daha şimdiden bizim çok amatörce de olsa, sanat etkinliklerimiz, militan etkinliklerimizle iç içedir. Hatta aynı kişilerden bile gelebiliyor. Bu doğaldır da. Militanlıktan kopuk bir sanat, uzlaşmaya götürür.
Kürdistan'daki devrimci savaşımdan ayrı, onunla ilgisi olmayan bazı etkinlikler, kişilikler var. Avrupa'da arzı endam ediyorlar. Bunlar istedikleri kadar "yüreğimiz köz gibidir, gözlerimiz her şeyi görür" desinler. Büyük ozanlar, ressamlar, edebiyatçılar, duygu gözü, kulağı ve sesi ile mahirdirler. Bizde böyle mahir insanlar ortaya çıkar. Çünkü büyük yürek, kesinlikle devrimcinin yüreğidir; büyük göz, devrimcinin gözüdür. Kürdistan'da hiçbir göz, devrimcinin gözü kadar gerçeği göremez; hiçbir ses, devrimcinin çıkardığı ses kadar güzel olamaz. Sanatın yüreği devrim için atmalı, kulağı devrimi duymalıdır. Sanatçı sanatın kaynağıyla haşır neşir olmalı ki, sanatçı olabilsin. Sanatçının diğer bir ihtiyacı da, teorik kapasiteye kavuşma ihtiyacıdır. Dünya halklarının sanat deneyimlerini incelemeyi öğrenmelidir. Bunlar çok gereklidir. Bu olmazsa tam bir amatörlük yaşanır. Amatörlükten kurtulabilmesi için, dünya halklarının sanatsal deneyimlerinden, bazı yeteneklerinden esinlenebilmeli, yetenek kazanabilmelidir.
Kürdistan'da devrimci dinamizmin ortaya çıkışı; sanat boşluğunu veya sanat açığını kapatacak önemli bir kaynaktır. Sanatçı yeteneklerini kullanarak, adına önemli eserler diyeceğimiz eserleri ortaya çıkarabilmelidir. Sanatın doğuşu, sanatın dirilişi tamamen böyle bir tanıma sahip olmasıyla mümkündür. Devrimsiz yapılan sanatsal faaliyetlerin, pek bir şey ifade etmeyeceği açıktır. Edebi eserler yapıldı, bazı kitaplar yazıldı, ama bir edebiyat ürünü olarak kimse ele alıp okuyor mu? Hayır! Çünkü ölü doğmuştur. Çünkü devrimin geliştiği temelde yapılmamıştır veya devrimin kendisinden kaynaklanmadığı için ölüdür. Böylesi bir sanatın ne edebi yanı var, ne resim değeri var, ne ses değeri var. Olanlar klasiktir. Devrime karşı gereken işlevini görmüyor. Büyük bir körlük var. O halde sanat, Kürdistan'da hem biçimde çok zayıf, hem de klasik özelliklerini tamamen yitirmemiştir. Dolayısıyla sanat yok denecek kadar rolünü oynayamaz durumdadır.
Düşmanın sanat olarak dayattığı ise, evrensel değildir; milliyetçidir, bağnazdır, şovendir. Bu da sanat adına bir soykırımdır. Sanatta soykırım; Kürdistan'ın çok zayıf olan sanat olanaklarını, daha çok da halkın ezgili yaşamından, acılı yaşamından kaynaklanan sanat özelliklerini gasp etmektir veya yok etmektir. Gasp eden, özünü de yok eder, bazen de yasaklar. Bu sanat adına yapılan bir soykırım politikasıdır. Dolayısıyla radyoda, sinemada, edebiyatta görülen, esas olarak Türk hakim ulus kökenli veya burjuva kökenli etkinlikler, bizim için birer yıkımdır. Bu sanata yapılan bir saldırıdır, fakat biz bunu göremiyoruz. Sanatın demokratik özelliği, evrensel özelliği de vardır. Bunları da görmek gerekir. Ama sanat adına bitirici, katliamcı, yok edici özellikleri de görmek gerekir.
Sanat olayına karşı büyük bir saldırı yaşanmaktadır. Kürdistan'daki sanat etkinliğine hakim ulus veya hakim sınıf damgasını vurmaktadır. Bu gerçeği çok iyi bilerek araştırma ve incelemeye tabi tutmak, vazgeçilmez bir görev olarak karşınıza çıkıyor. Halkın yaşamı, sınırlı düzeyde bulunan evrensel sanatı teorik bilgiler ve bazı yeteneklerle birleştirilerek, Kürdistan'da bazı çıkışlara imkan sağlanabilir. Edebiyat başta olmak üzere, müzik ve resim alanlarında ürünler geliştirilebilir. Bu dalları hem inceleme araştırma, hem de mücadeleyle ve giderek profesyonel sanatçı kişilikle birleştirerek, bazı ürünlerin ortaya çıkmasına yol açılmalıdır. Militan açısından da söylenecek olan, devrimin sanatla ilişkisini iyi kurabilmektir. Yeni sloganımız "sanatkar gibi yaklaşmak, türkü tadında eylem yapmak!"tır. Kulağa hoş gelmelidir. Bu, taktiği doğru temellerde oturtmadır, yaşamın çok sade olmasıdır. Yaşamın destanlara, romanlara konu olmasıdır, görkemli olmasıdır. Bu, insan soyunda ortaya çıkabilecek en soylu eyleme sahip olmak demektir. Bunun sanatsal yönü çok büyüktür. Bunun heyecanı, coşkusu vardır. Bütün bu duygular sanatın ana kaynaklarıdır. Militan buna layık olmayı bilmelidir.
Şimdiye kadar kaba bir pratiğin sahibi oldunuz. Sanat inceliğinden yoksun, işin düz yanıyla ilgilenen, kaba yönüyle ilgilenen bir pratikçi oldunuz. Aslında ideolojiye de fazla dikkat edilmedi. Mücadelenin bilimsel ideolojik temellerini de fazla ciddiye almadınız. Bu anlamda bilim dışına da düşüldü. Sanatsal temeli hiç göz önüne getirilmedi. Dolayısıyla bilimsel temeli ve daha çok da sanatsal yanı zayıf olan bir devrimcilik yaşandı. Bu, sizlerin ezici bir biçimde biraz da yaşadığınız durumdur. Parti hattının bilimsel temelde gelişmesine de fazla dikkat etmiyorsunuz. İdeolojik politik, askeri yanını geliştirmiyorsunuz. İdeolojinin bilimsel sosyalizmle bağını, askeri yanın askerlik bilimiyle, politik yanın siyaset bilimiyle ilişkisini göz önüne getirmiyorsunuz. Ama daha fazla da ince, sanatkârane, göze hoş gelecek, kulağa hoş gelecek, halkın geleneklerine ve beklentilerine cevap olabilecek yaklaşımlar sanatsal yaklaşımlardır. Hoş gelecek bir yaşam tarzına, bir vuruş stiline ulaşmamak, bizi oldukça zayıf bırakıyor, silahsız bırakıyor.
O halde, militanın en vazgeçilmez görevlerinden birisi de, işin bilimsel yanı kadar, sanatsal yanını da ihmal etmemesidir. Bu konuda büyük eksikliği ve görevlerine layıklığıyla eğilememe noksanlığı giderebilmelidir. Konuya biraz da kavramlar düzeyinde açıklık getiriyoruz. "Bazı dalları nasıl kullanmalıyız" sorusunu bile sormuyoruz. Döneme özgü ağır basan faaliyet alanımızdan biridir, ama bu soruyu da fazla sormuyoruz. Sadece tanım düzeyinde bir açıklık getirdik. Sizler özellikle bu konuda özel bir çalışma içinde yer alabilirsiniz. İnceleme yapmalısınız. Bu temel kavramlar ışığında konuyu daha geniş ele alabilirsiniz. Parti içinde bu faaliyet için, gerekirse bir özel birim de oluşturulabilir. Uygun zeminlerde, hatta mücadele alanlarında, yurt dışında pratik bir birim var, bu konuda kısmi çalışmalar yürütüyor. Bunu geliştirmek uygun olabilir.
Sanatın kaynağı; Parti mücadelesinin kendisidir, militanın kendisidir. Sanatın gelişimine katkıda bulunması gerekir. Önemli olan, bu konularda görevlerimize yaklaşmayı doğru tanımlar temelinde ele almaktır. Bu konuda "yürüttüğümüz mücadelenin sanatsal gereklerine nasıl yaklaşmalıyız" sorusuna da doğru cevaplar vermeliyiz. Çizgi düzeyinde yaklaşma ve sahiplenme gereklidir. Sanat da yaşamı ve devrimi etkilemelidir. Yani yaşamı bilimsel temellere oturturken, sanatla da göze, kulağa ve yüreğe hoş gelecek güzel biçimlere ulaştırmak, bu iki alanda sarf edilecek çabalarla sağlanacaktır. Bunun başarısı, devrimci mücadelemizi hem bu rotada yürütür, hem de oldukça güzelleştirir. Dolayısıyla herkese sevdirir. Bu iki husus da başarılacak bir evre, halkın daha fazla mücadeleye katılması, insanlığın daha fazla desteğine ulaşmak demektir. En başta da Parti militanının kendini oldukça yaratıcı ve büyük başarılarla dolu bir biçimde mücadeleye vermesi demektir ki, sanatın işlevinin bilimle birlikte ne kadar büyük rol oynadığını açıkça ortaya koymaktadır.