
Duruşma Hakimi: Askeri savcılığın 30,4,1981 gün ve 1981/365/874 esas ve karar nolu ek iddianamesi ile yine askeri savcılığın 18.5.1981 tarih, 1981/358-276 esas ve karar numaralı ek iddianameleri askeri savcı tarafından okundu. (Askeri savcı tarafından ek iddianame okundu)
Duruşma Hakimi: Kemal, PKK örgütün üyesi olduğun ve bu örgüt adına faaliyetlerde bulunduğun; 4.8.1978 günü İsa Abacı’nın öldürülmesi olayına iştirak ettiğin, 15.8.1978 günü Mehmet Akyüz’ün öldürülmesine ve oğlunun yaralanması olayına iştirak ettiğin, 12.1978 tarihinde polis memuru Ekrem Çölgen’in öldürülmesi olayına karıştığın, 25.9.1978 günü Fehmi Kasaroğlu’nun öldürülmesi olayına iştirak ettiğin; ayrıca görevli polis memurlarına silahlı mukavemette bulunduğun ve görevli polis memurlarını öldürmeye tam teşebbüs ettiğin iddia ediliyor. Mikrofonu kendine göre ayarla. (Kemal Pir arkadaş mikrofonu ayarladı.)
Kemal Pir Arkadaş: Bir de ayrıca PKK Merkez Komitesi üyesi olduğumu iddia ediliyor iddianamede. Ona da cevap vermem gerekiyor.
Duruşma Hakimi: Tabii. Örgüt üyesi demekle bunları kastediyoruz. Bir de yüksek sesle konuşursanız hem arkadaşlarınız duyar, hem de biraz yüksek sesle.
Kemal Pir Arkadaş: Arkadaşlarımdan birinde iddianame var. Onu almak istiyorum. Ona bakarak bazı noktaların açığa çıkması açısından mümkün mü? ( Kemal Pir Arkadaşa iddianame verildi.) Beni doğal PKK üyesi olarak kabul edebilirsiniz. Yani doğal olarak PKK üyesi olarak kabul edebilirsiniz. Ben PKK’nin kuruluşuna katılmadım. O dönemde cezaevinde idim. Katılmak isterdim yalnız. Yani PKK adında bir örgütü kurmayı ve onun Merkez Komitesi’nde de görev almayı kabul ederdim. Ancak çeşitli nedenlerle ben böyle bir görevde ne bulundum, ne de böyle bir örgütün kurulmasına katıldım. Yalnız genel anlamda bu hareketin ideolojik, politik görüşleri aynı zamanda benim görüşlerimdir de. Benim bu siyasal akıma katılmam niye mümkün oldu ve yahut ben böyle bir siyasal hareket niye katıldım? Katılışım hangi yıllara rastlar ve yahut ben böyle bir ideolojik, siyasi akımın ortaya çıkmasında ideolojik olarak katkılarım var mı? Aynı zamanda o noktanın da açığa çıkması, tarih önünde açığa çıkmasını istiyorum. Yani şey açısından değil; zaten bu mahkemenin tarihsel bir mahkeme olduğuna inanıyorum ben. Yani basit bir dava olduğuna değil; yani herhangi bir hukuki şeyden ziyade, tarihsel önemi olduğuna da, yani buradaki mahkemenin tarihsel önemine de inanan bir insan oluyorum. İnsan olarak tarih önünde de gerçeklerin ortaya çıkmasını yani şahsımla ilgili olarak tarih önünde de gerçeklerin ortaya çıkmasını istiyorum. Bu açıdan da benim bu harekete yıllarımı, neden katıldığımı izah etmek istiyorum. Ben yoksul bir aile çocuğu olarak dünyaya geldim ve 12 Mart döneminde Türkiye’de devrimciler öldürülüyordu. İdam ediliyorlardı. Halk üzerinde gerçekten büyük bir baskı vardı. Ben de o yıllar öğrenci idim. 1972 yıllarında öğrenci idim. Ve ben bunların gerçek nedenlerini araştırmak istedim ve Türkiye’de de bir eşitsizliği görüyordum. Eşitsizlik vardı, işçi sınıfının baskı altına alındığı, sömürüldüğü, yeni yoksul, gece kondu mahalleriyle, burjuva mahalleri arasında farklar açık, belirgin, yoksul köylünün durumu da açık, belirgin; ama bu ülkede sefa sürenlerin durumu açık, belirgindi. Aynı zamanda dünya çapında ulusal kurtuluş hareketlerinin ve sosyalist hareketlerin de önemi vardı ve 1972 yıllarındaki devrimci gençlik hareketleri ve devrimci hareketler beni dünyadaki olan olayları araştırmaya, incelemeye tahlil etmeye, öğrenmeye götürdü. Ben araştırır, incelerken ve tahlil etmeye çalışırken işleri gerçek, çıplak olarak kavramaya çalıştım ve Marksizm’e yöneldim. Marksizm’in tek doğru düşünce sistemi olduğunu, sosyalist sistemin ezilen sınıfları kurtaracağını, eşitsizliği ortadan kaldıracağını, dünyadaki eşitsizliğin kapitalist sistemden kaynaklandığına inandım, Marksist oldum. Yani sosyalist oldum. Dünyayı tanımak benim için bilmek, tanımak yetmiyordu. Dünyayı değiştirmek gerekiyordu. Değiştirmek içinde mücadele etmek gerekiyordu. Ben aynı zamanda sadece bilen bir insan değil; bilen, araştıran bir insandan ziyade dünyayı değiştirmek için mücadeleye katılmanın da gerekliliğine inandım ve mücadeleye katılmak istedim.
Duruşma Hakimi: Kemal, nasıl bir değişiklik? Dünyayı değiştirmek dediniz?
Kemal Pir Arkadaş: Dünyada hüküm süren eşitsizlik var. Bu eşitsizlik kapitalizmden kaynaklanıyor. Kapitalizmin en üst aşaması emperyalizme karşı mücadele, emperyalizme ve kapitalizme karşı mücadele, sosyalizm için mücadele. Buna karar verdim.
Duruşma Hakimi: Değiştirmek, sosyalizmin kapitalizmin yerine ikamesini mi kastediyorsunuz?
Kemal Pir Arkadaş: Evet, sosyalizmin, kapitalizmi yok etmesini, yani sosyalizmin hakim olmasını. Şimdi, ama değiştirmek basit bir olgu değil, yani normal olarak insanlara anlatmakla mümkün: insanları ikna etmek mümkün, ama öyle ki her sistem kendisini koruyacak örgütleri de yaratmış. Bizatihi mahkemelerin varlığı, ceza şeylerinin varlığı, işte silahlı güçlerin varlığı; her sistemin kendisini koruma örgütleridir. Bu örgütler müsaade etmiyorlar. Müsaade etmedikleri için, yani devlet örgütünün bizatihi varlığı sistemi koruyor. Devletin yıkılması gerekir. Düşüncem bu. Bir de sistemi ikame etmek istiyorsan o devletle mücadeleyi, (Marksizm’de de böyledir zaten) hedef alıp o devleti ortadan kaldırmalısın. O devletin yıkıntıları üzerinde yeniden bir devleti inşa etmek zorundasın. Şimdi ben işte bu dönemde Türkiye’deki devletin, bu şekilde ortadan kaldırılmasına inandım. Çünkü Türkiye’de hüküm süren sistem kapitalist sistem emperyalizme bağlı bir sistem. Benim devrimci olmamda etken olan durumlardan birisi de bu zaten. Türkiye’de Amerikan emperyalizminin üsleri vardır. İncirlik’te, Adana’da, Sinop’ta, Ege’de NATO üsleri falan. Halbuki ben tam bağımsızlıktan yana olan bir insandım. Ve bu durum ulusal onuruma dokunuyordu. Bunun da etkisi vardı, üstelik ülkemizde çıkan yeraltı servetlerinin çoğu ülkemizden götürülüyordu. Bize mamul maddeler satmaya çalışıyorlardı, ara malları üretemiyorduk. Bizde montaj sanayi gelişiyordu. Bilim ve teknik geliştirilmiyordu; beyin göçü vardı. Ülkemizde yetişen beyinler yabancı ülkelere götürülüyordu. Ülkemiz gelişmiyor halkımız geri kalıyordu. Halkımız sefalet içindeydi. Ve emperyalizm ülkemizden bu tür şeyleri alıp gittiği için halkımızın gelişmesi mümkün olmuyordu. Dolayısıyla Türkiye’de hüküm süren sistemin kapitalist sistem olduğu, emperyalizme bağımlı olduğu bu sistemi ayakta tutan gücün devlet olduğu; devletin de Türkiye’de hakim olan burjuva sınıflarının devleti olduğudur. Çünkü her insanın düşüncesi istisnasız bir sınıfın damgasını taşır. Sistem bir sınıfa aittir. Ve diğer sınıflar da onun peşi sıra giderler. Genel anlamda böyle bir şey, durum budur. Bu burjuva sınıflarına düşman olmamı, burjuvaziyi ve onun sistemini de yıkmamı gerektiriyordu. Bu sistemi yıkabilmek için sisteme düşman olan hareketleri aradım. Türkiye’de devrimci, komünist hareketlerdi bunlar. Kürdistan’da da ulusal kurtuluş hareketi idi. Türkiye’deki devrimci hareketler o zaman 1974 yıllarında parçalanma eğilimlerini temsil ediyorlardı. Parçalanma eğilimlerini temsil ediyorlardı; ama bu hareket toparlayıcılık vazifesi görüyordu. 1972’lerde ortaya çıkan ve bu gün PKK hareketi olarak bilinen bu hareket bir örgüt değil, ideolojik, siyasal bir akımdı. Bu hareket toparlayıcılık vazifesi görüyordu, toparlayıcıydı. Ve geleceğinde şey vardı, yani zafer şeyleri vardı, hala da var. Buna inanıyorum. Bu hareketin geleceği parlak, iktidar olacak. Böyle bir durum vardı. Bunun için ben bu harekete katıldım. Bu harekete de böyle basit tartışmalarla katılmadım. Yani bir gençlik örgütü vardı. Evet Ankara’da ADYÖD, Ankara Demokratik Yüksek Öğrenim Kültür Derneği. Ben de bu derneğin üyesi idim. Bu derneğe gidip geliyordum. Abdullah Öcalan’ı (Arkadaşı) orada tanıdım zaten. O dernek vasıtasıyla tanıdım; ama bu hareketin ideolojik olarak şekillenmesinde ben bulunmadım. Benden önce zaten bu hareket şekillenmişti. Ben bu harekete deminki saydığım nedenlerden dolayı katıldım. Devlete düşmandım, devleti yıkmak istiyorduk, burjuva sınıflarının devleti olduğu için yıkmak istiyorduk. Onun için bu hareketi araştırdım. Baktım bu hareket ne diyor, ne demiyor. Komünist mi, değil mi? Sosyalist mi? Basit milliyetçi bir hareketse asla katılmazdım. Basit Kürt milliyetçi bir hareketi ise katılmazdım. Milliyetçiliğe karşıyım çünkü ben milliyetçi değilim. Milliyetçi düşünce hangi ulustan olursa karşısındayım. İster bunlardan olsun, ister ne olursa olsun, Kürtler’den olsun. Katılmazdım ben böyle bir harekete. Katıldığım yıllar da 1974 yılları değil. 1974 yıllarında böyle bir hareketi tanıdım, böyle bir hareketin temsilcilerini gördüm, konuştum tartıştım. Türkiye’deki devrimci harekete katılmak istiyordum. Ama orada, toparlayıcılık olmadığı için katılmadım. Ben 1976 yıllarında bu harekete kesin olarak katılmaya karar verdim. Ama katıldığım zaman bu hareket iddianamede iddia edildiği gibi bir örgüt değildi. Bir ideolojik siyasal eğilimdi, örgütlenmesi gerekiyordu.
Duruşma Hakimi: Nasıl tartışma yapıyordunuz?
Kemal Pir Arkadaş: Bu tartışmalar burada iddia edildiği gibi, Türkiye’de Kürtlerin sömürüldüğü biçiminde değil. Zaten bu biçimde yanlış, burada geçtiği biçimiyle anlayışımıza da, Marksizm’e de terstir. Kürdistan’da bir toplum vardı, biz Marksizm’i toplumlara uygulamak istedik. Benim düşünceme göre böyle, o arkadaşlar da öyle idi; tartıştığım insanlar. Tüm toplumları kurtarıyorsa Marksizm, Kürdistan toplumuna da uygulanabilir. Kürt toplumuna değil, Kürdistan toplumuna uygulanabilir. Ki ayrıca şu da vardı, dünya çapında ulusal kurtuluş hareketleri yükseliyor; Vietnam devriminin zaferi var, Kamboçya, Laos devrimlerinin zaferi var, Türkiye’de gençlik anti-emperyalist mücadeleye yönelmiş. Biz de o şeyin etkisindeyiz. Angola, Mozambik, Gine’de mücadeleler var. Ulusal Kurtuluş hareketlerinin zaferi var. Filistin devrimi var, yakın etkileniyoruz ve bunlar bizi anti-emperyalist mücadelenin sorunlarını tartışmaya itiyor. O zaman Ortadoğu da halklar mozaik gibi kaynaşmış; Kürt’ler, Türk’ler, Araplar, Farslar ve öyle ki, Ortadoğu emperyalizmin, emperyalist sistemin en büyük yedek gücü. Buradan, Ortadoğu’dan emperyalizmi kovup, Avrupa’ya sıkışıp kalacak ve Avrupa’da onu da yenmek mümkün. Petrolü ile tüm insan gücü kaynaklarıyla burada, üstelik Ortadoğu’nun siyasal haritası emperyalizm tarafından çizilmiş. Emperyalizmin, işbirlikçi burjuvalar, feodaller ve komprador burjuvalar tarafından çizilmiş bir siyasal harita. Böyle bir siyasal haritayı anti-emperyalist olarak mümkün değil ben kabul edemem. Ben halkların öz iradeleriyle çizilmiş siyasal haritalardan yanayım. Ve zaten halkların mücadeleleri bu gün de gösterdiği gibi, yani dünya çapında görüldüğü gibi, kendi öz iradeleriyle kuruluyorlar. Yani, çizilmiş siyasal haritalar değişiyor dünya çapında. Afrika’da değişiyor. Güneydoğu Asya’da değişti. Asya’da değişti, Latin Amerika’da değişiyor. Afrika’da değişiyor. Ortadoğu’daki emperyalizme karşı mücadelenin genel sorunlarını tartışırken, Kürt toplumu da var. Ben üniversiteye geldiğim zaman Kürtlerin varlığından haberim bile yoktu. Üniversite yıllarında baktım Kürtçe falan konuşuyorlar. “Evet biz Kürt’üz” falan diyorlar. Baktım bunlar Türkçe değil, Kürtçe konuşuyorlar. Bense Türkiye’nin sorunlarını çözmekten yana mücadele etmek istiyorum, o zaman Türkiye’nin sorunlarını incelemem gerekir. Türkiye’yi tanımam gerekiyor. Türkiye’de hüküm süren ekonomik yapıyı, siyasal yapıyı tanımam gerekiyor. O zaman ben de Kürt’leri ve Kürdistan’ı da tanımaya çalıştım. Baktım ki, bir toplum var. Böyle bir topluma kapitalizm biraz girmiş. Proleterleşme var, sınıflaşma var, o zaman ulustur böyle bir toplum. Böyledir dünya çapında; kapitalizm biraz girmişse ve sınıflaşma varsa o toplumda farklı modern sınıflar anlamında burjuvalaşma varsa, modern sınıflar varsa, o toplum, böyle bir toplum ulustur o zaman, tarihsel olarak da Kürdistan’ın teşekkülü var. Kürdistan tarihini, Kürtlerin tarihini incelememiz gerekiyor. Evet birazda Kürtlerin tarihini bulabildiğimiz imkanlar ölçüsünde inceledik, inceledim, incelemeye çalıştım. Ve 1976 yıllarında ben bu harekete katıldım. Kesin olarak katılmaya kara verdim, önceden tanıyordum. 1974 yıllarından beri tartışıyorum; ama 1976 yıllarından itibaren bu harekete katılmaya kesin karar verdim.
Duruşma Hakimi: İlk görevi nasıl aldınız, ne gibi faaliyetlerde bulundunuz?
Kemal Pir Arkadaş: Bu iddianameyi yazanlar kendi mantık silsilelerini bile kurumamışlar. Kendi mantık silsileleri içinde bile çelişki halindedir.
Duruşma Hakimi: İddianameye cevap ver; fakat silsilesini, falan karıştırma. Bu, elindeki iddianamedir. Biz seni nasıl dinliyoruz mahkeme heyeti olarak, sen de bazı şeylere riayet etmek mecburiyetindesin. Silesine, bağ falan karıştırma. Siz beğenmediğiniz taraflarını cevaplar izah edersiniz; ama “silsile kuramamış” falan diye değil.
Kemal Pir Arkadaş: Ona cevap veriyorum zaten. “Başlangıçta kurucu durumunda olan bu sanıklar” ki benim de ismim var, örgütte kurucu durumunda diyor...
Duruşma Hakimi: Siz izah ediyorsunuz, dinliyoruz; ama “kurulmamışlar” bilmem ne meselesine girme.
Kemal Pir Arkadaş: İddianame “bu sanıklar, kendi fikirlerine henüz teşkilatlanmamış örgütün fikirleri doğrultusunda” diyor. Yani teşkilatlanmamış bir şey varsa örgütte yok zaten. Yani 1974 yıllarında örgüt yok, örgüt kurulmamış. Zaten bunun programı, tüzüğü, bir de iç çalışması, organizesi de gösterilemez yani. Bir de Apo ve Apoculuk sorunu var. Bu hareketin şeyi olduğum için onu da anlatacağım: Apo ve UKO. Bu hareket ne Apocu terimini, ne de UKO (Ulusal Kurtuluş Ordusu) ne de iddia edildiği gibi bildirilerin altına Ulusal Kurtuluş Ordusu imzası atmıştır. Ben hiç görmedin. Bildirileri okuyordum. Yazılan, bu bildirileri ben de bazen okuyordum. Ama Ulusal Kurtuluş Ordusu şeyinde bir bildiri görmedim. Böyle bir örgütte yok. Bu daha çok, bu hareketi karalamak için uydurulmuştur. Çünkü gelişti bu hareket, hem de gelişiyordu. Bir yere birisi gidiyordu, biraz propaganda yapıyordu, bir bakıyorduk bütün gençlik bizden yana olmuş, tüm köylü bizden yana olmuş. O zaman bu hareketi sevmeyenler, hareketi karalamak, çamur atmak için böyle bir isim uydurdular. Apoculuk da zaten bizi tek kişiye bağlı göstermek gibi bir şeydi. Halbuki biz bir insana falan bağlı değiliz. Abdullah yoksa bu hareket yoktur diye bir şey yoktur. Abdullah’ın kendisi de bu hareketin bir insanıdır. Durum budur. Böyle bir şey de yok. Ayrıca, bu iddianamede öyle bir genel görünüm var ki, sanki biz halkı zorla bu harekete sokmuşuz. Gönüllü idiler. Markizimde de öyle bir şey yok zaten, devrimciliğimizde bunu gerektirir bizim. Biz kimseyi zorlamadık. Burada bazıları tanık diye çıkartılıp diyor ki; “bana silah çekti falan’’ ve yahut ‘‘şu oldu, bu oldu.’’ Hayır, böyle bir şey yok. Biz ne kimseden zorla para istedik, ne zorla şunu yap dedik, ne de zorla sen bu hareketten olacaksın dedik. Zorla bir insanı bizimle beraber çalıştırmak mümkün değil; ama biz ikna ettik, ikna etmeye çalıştık. 3 saatte ikna ediyorsak 3 saatte, 300 saatte ikna edilmesi gerekiyorsa bir insanın 300 saat uğraştık. Yani, insanlara uğraşıyorduk. İnsanların bizimle beraber hareket etmesi için uğraşıyorduk.
Duruşma Hakimi: Kürdistan ile nereyi kastediyorsunuz?
Kemal Pir Arkadaş: Bunu da izah edeceğim. Şimdi bir ulusun sınırlarının oluşması, dil alanları ile mümkün. Dilin yayılma alanıyla mümkün. Normali budur dünya yüzünde. Bilimsel olarak da böyledir. Avrupa’da ulusal devletler oluşurken yayılmış olduğu dil alanları üzerinde oluşmuştur. Ama öyle ki dünya çapında bugün emperyalizm var olduğu için eşitsizlik var, ulusal devletlerin sınırları da eşitsiz. Yani siyasal sınırlar eşitsiz bir şekilde çizilmiş. Ama doğal anlamda bir ülkenin sınırları yayılan dil alanlarıyla ölçülür. Dilin yayılmış olduğu alan o ulusun da sınırlarını, ülkenin sınırlarını teşkil eder. Ama siyasal sınır farklı olabilir. Eğer sömürgeci bir devletse devlet, siyasal sınırı çok daha büyük olabilir. Bir devlet bir ulus güçsüzse bir başka ulusun burjuvazisi, hakim sınıfları tarafından eziliyorsa, o şey yapabilir. Kaldı ki Türkler de Kürtleri ezmiyor. Yani Kürdistan’a egemen olan güç Türk burjuvazisidir. Türk halkı değil, Türk halkının ve Türk emekçi sınıfının hiç bir çıkarı yoktur, Kürdistan’dan. Sömürge statüsünde tutulmasında hiç bir çıkarımız yok, biz yoksulların hiçbir çıkarı yoktur. Hatta zararımız var, çünkü Kürdistan insanının emeği ve yeraltı servetleri Türkiye’ye geldiği zaman sınıf düşmanlarımız çok güçleniyor. Güçlendikleri için buradan götürdükleri insanlarımız fabrikalarda çalışıyor. Bu insanlar yedek işçi ordusunu oluşturuyor, daha ucuza çalışıyorlar. Türkiye’de patronlar bizi işten atıyor. Bu yüzden bizim hiç çıkarımız yok zararımız var. Durum budur. Onun için de ulusal kurtuluş, Kürdistan Ulusal Kurtuluş Hareketleri ile Türkiye devrimci hareketi arasında bağ var. Ben bu bağa inandığım için bu iki halkın kardeşliğine de inandığım için bu hareketin içerisinde yer alıyorum. Siz hakim sınıflarsınız. Hakim sınıf yok edilecek, ondan sonra bu iki halkın özgürlük şartlarında birleşmesi de mümkün. Hatta ben Ortadoğu’da daha büyük devletlerden yanayım. Ama eşit ve özgür temellerde daha büyük devletlerden yanayım. Burjuva sınıflar, hakim sınırlar ve feodal-komprador sınıflar olmadan, büyük devletlerden yanayım.
Duruşma Hakimi: Ben size bir soru sordum Kürdistan’la nereyi kastediyorsunuz dedim, siz de “dille” dediniz, bu dil nerelerde konuşuluyor?
Kemal Pir Arkadaş: Kürt dilinin yayılma alanı Kürdistan’ın kesin sınırıdır.
Duruşma Hakimi: Neresi burası?
Kemal Pir Arkadaş: Burası Antep’i, Maraş’ı içine alır, Sivas’ın bir kısmını oradan Erzurum, Kars’ın bir kısmını içine alır. Yani Türkiye bölümü ile ilgili şeyi böyledir. Bu dilin yayılma alanı burasıdır. Doğal olarak.
Duruşma Hakimi: Siz dilci olarak buraları gezip, dil alanında ve dilin yapısı hakkında inceleme yaptınız mı?
Kemal Pir Arkadaş: Şimdi öyle bir durum var ki bir dil resmi bir dil olarak kabul edilmezse, dilin gelişmesi mümkün değil.
Duruşma Hakimi: Dili hususunda inceleme yaptınız mı siz?
Kemal Pir Arkadaş: Çok az bir inceleme yaptığınıza göre, bu dil hususunda, dilin yayılma alanı ile ülkenin yayılma alanı hakkında nasıl bağıntı kurabiliyorsunuz?
Kemal Pir Arkadaş: Şimdi bu bilimsel olarak böyledir. Bir dilin...
Duruşma Hakimi: Hayır, bilimsel olarak araştırma yaptım diyorsunuz, ondan sonra dile göre ülke sınırı çiziyorsunuz.
Kemal Pir Arkadaş: Bu dil ile ilgili araştırma yapmama gerek yok. Dilin gramer yapısını, sentaksı, şusunu, busunu incelememize gerek yok. Sadece ve sadece ülkeler dilin yayılma alanına göre tespit edilir. Budur benim bilimsel olarak kastettiğim. Ulusal devletler Avrupa’da oluşurken, Fransız ulusu Fransız dilinin yayıldığı alanlar üzerinde oluşturulmuştur.
Duruşma Hakimi: İsviçre’de kaç dil konuşulur?
Kemal Pir Arkadaş: 3 dil. O, demokrasinin hüküm sürdüğü Avrupa’da mümkün. İsviçre gibi ama bugün değil. Demokrasi Avrupa’da hüküm sürerken. Avrupa’da bugün demokrasi sürmüyor; oligarşiler egemen Avrupa’da. Siyasi gericilik var. Dolayısıyla bugün mümkün değil o. Sosyalizm şartları altında mümkün yalnız. Kapitalizm şartları altında o tür örneklerin ortaya çıkması mümkün değil.
Duruşma Hakimi: Evet, gelelim 1978 ve sonraki döneme.
Kemal Pir Arkadaş: Evet şimdi bundan sonra genel olarak kendimle ilgili şeyleri şey anlatacağım.
Duruşma Hakimi: Hayır, 1979 yılında Urfa cezaevinden firar ettiniz.
Kemal Pir Arkadaş: Bir başka davam daha var. 29 Mayıs yeniden inceleme tarihidir. Bu sıkıyönetim savcılığındadır. 1979 dönemini o mahkemede izah etmek istiyorum.
Duruşma Hakimi: 1979 ile bu yakalanma arasındaki... Neden burada izah etmek istemiyorsunuz?
Kemal Pir Arkadaş: O ayrı bir dava konusu olduğu için şimdi oradan bana iddianame gelecek. Eğer bununla birleştirilse burada da iddia edeceğim, yani burada da söyleyeceğim. Onu çıkacağım mahkemede belirteceğim.
Duruşma Hakimi: Şimdi, muhtemelen açılacak dava bu davayla birleştirilir. Kısaca bize izah edin; 79’dan yakalanma tarihine kadar.
Kemal Pir Arkadaş: Şeyi bitirmedim, yani şu iddianamedekileri bitirmedim; ama kısaca söyleyeyim yurt dışında idim.
Duruşma Hakimi: Nerede idiniz?
Kemal Pir Arkadaş: Suriye’de de idim.
Duruşma Hakimi: Suriye’nin hangi şehrinde idiniz?
Kemal Pir Arkadaş: Halep, Şam..
Duruşma Hakimi: Kimlerle irtibat halinde idiniz?
Kemal Pir Arkadaş: Hayır.
Duruşma Hakimi: E, Suriye/Halep, Şam’da ne yaptınız ya?
Kemal Pir Arkadaş: Sahte kimlikle dolaştım. Kendimi sakladım.
Duruşma Hakimi: Neden gitme ihtiyacını, Suriye’ye geçme ihtiyacını hissettiniz?
Kemal Pir Arkadaş: Benim o şeyde anlatmam daha iyi olacak.
Duruşma Hakimi: Kısaca istiyoruz.
Kemal Pir Arkadaş: Gerek yok. Yani o konuda iddia gelmediği için burada yeri yok. Buradakileri bitirsem daha iyi olacak.
Duruşma Hakimi: Burada neye cevap vereceksiniz.
Kemal Pir Arkadaş: Burada cinayetler var üzerimde bir; bir de örgütün bölge komitelerinde yer aldığım iddiaları var. Yani PKK’nin bölge komitelerinde yer aldığım iddiaları var. Urfa böle komitesinde yer aldığım, Diyarbakır bölge komitesinde yer aldığım iddiaları var. Ben onlara cevap vereceğim. Bir de Parti Merkez Komitesi üyesi olduğum iddiası var, ona cevap vereceğim.
Duruşma Hakimi: Kısaca cevap verin. Genel olarak anlattınız, onun için kısaca cevap verin diyorum.
Kemal Pir Arkadaş: Şimdi, bu iddianamede bir bölüm var, diyor ki ‘5 Nisan 1979 tarihinde bölge komitelerinin oluşturulması karar altına alındı...’ Sahifesini iyi hatırlamıyorum, 60 olabilir. Ben aynı dönemde cezaevindeydim ve benim Diyarbakır bölge komitesinde faaliyet yürüttüğüm yazılmış.
Duruşma Hakimi: Kemal bir dakika 8.11.1978 tarihinde Pazarcık’ta yakalandınız. Aynı gün mü tutuklandınız?
Kemal Pir Arkadaş: Hayır, 17 sinde Urfa’da tutuklandım. Pazarcık’ta yakalandım. Urfa’da tutuklandım.
Duruşma Hakimi: Davanız hangi mahkemede görüldü?
Kemal Pir Arkadaş: Davam Adana sıkıyönetim komutanlığına gitti, ondan sonra buraya gelmiş. Şimdi burada, yani geldim burada karşılaştım işte.
Duruşma Hakimi: Siz Urfa cezaevinde kaldınız.
Kemal Pir Arkadaş: Adana sıkıyönetim cezaevinde kaldım. Haziranın 15’ine kadar Adana Sıkıyönetim cezaevinde yattım.
Duruşma Hakimi: Şimdi, 17.11.1978 tarihinde hangi tarihe kadar Adana cezaevinde yattınız?
Kemal Pir Arkadaş: 16 Ocak’a kadar Urfa’da yattım, 1979-16 Ocak tarihine kadar. Ondan sonra Temmuzun 15’ine kadar Adana cezaevinde yattım. 15 inden firar ettiğim tarihe kadar da Urfa’da yattım. Dolaysıyla benim şey olmadığım açık, yani bu şeyde yer almadığım açık. Yani kabul edemem tarihsel olarak kabul etmem mümkün değil. Aynı şekilde Urfa bölge komitesinde yer aldığım gösteriliyor. Yine aynı dönemde tutkuluydum. Yani bölge komitelerinin oluşturulması PKK kurulduğu dönemlerde olabilir. Bir örgüt varsa, kendine uygun komiteler oluşturur. Kaldı ki ben PKK’nin örgütlerinden herhangi birinde görev almayı istiyorum, isterdim, ama çeşitli nedenlerle ben görev alamadım. Alırdım da ama alamadım. Böyle bir şey istemek başka, yapmak başka. Biz bulunamadık. Böylece benim ne Urfa ne de Diyarbakır bölge komitesinde yer almam mümkün değil. Tarihsel açıdan bunu belirtmeyi gerekli buluyorum. Çünkü kendi şeyim var. Bizim ismimiz, kişiliğimiz kamuoyunda şurada burada ‘şöyledir, böyledir’ filan diye geçiyor ama tarihe gerçek olarak geçsin her şey. Bu açıdan söylüyorum. Yoksa ben bir komitede görev almışım bunu cezasından çekindiğimden değil. Kaldı ki ben, bana verilecek cezanın da benim için pek önemli olmadığı kanaatindeyim. Verilecek cezanın siyasi olduğunu bildiğimden, bu benim için şeref olacaktır. Aynı zamanda, bir de şimdi bu cinayetlerle ilgili şeyleri kısaca belirteyim. Daha önceden bazı şeyleri biliyorum.
Duruşma Hakimi: Ben size söyleyeyim: 4.8.1978 günü İsa Abacı’nın öldürülmesi olayı.
Kemal Pir Arkadaş: Şimdi, bu adamın, benim bununla o tutuklanmamda karşılaştım. Yani böyle bir şeyle Urfa’da sorgulamamda karşılaştım. Bir adam getirdiler. Bu adam yanılmıyorsam ya dayısıdır ya amcasıdır. Bu vurulan adamın. Adama beni teşhis ettirdiler. Teşhiste adam ‘tanımıyorum’ dedi. Yani ‘bu değil’ dedi, ‘tanımıyorum’ dedi. Ondan sonra bunu zabıta bile geçirilmemişti. Ben bundan tutuklandığımı bilmiyordum. Tutuklamamıştım çünkü. Buna ait bir tutuklama kâğıdı gelmemişti bana. Bilmiyorum, dolayısıyla alakam yok. Yani bu olayla alakam yok benim. Ayrıca vuranın tek kişi olduğunu söylüyordu o adam, amcası veya dayısı. Bize hem savcılıkta teşhis şeyine geldi, hem de polis sorgusuna geldi. Bu adam ‘tek kişi vurdu’ diyordu. İki kişiydik biz; polisler ikimizi de insanların içerisine koyup gösteriyordu. ‘Değil’ diyordu yani adam. Ben de değilim zaten. Bu olayla alakam yok benim.
Duruşma Hakimi: Görevli polis memurlarına silahla mukavemet ettiğiniz, polis otosunu taradığınız, polisleri öldürmeye tam teşebbüste bulunduğunuz iddiası var.
Kemal Pir Arkadaş: Böyle bir iddia asılsız. Yani benim hakkımda, böyle bir şeyle de alakam yok. Çünkü o şeyin başında, bu iddianamede şöyle bir şey var: “Sanıklardan, Kemal Pir, .... ....... ........ ......... ......,ın ’78 yılı içerisinde Hilvan bölgesinde örgütün hücre çalışmasını yürüttükleri...” şimdi bir örgüt yoktu zaten, bu yüzden hücre çalışması yürütmemiz de mümkün değildi. Kastedilen örgüt PKK ise, PKK kurulmamış o zaman. Kastedilen örgüt çete ise, çete ile alakamız yok. Çetenin de hücre çalışması olmaz. Çete çetedir. Üç kişi, beş kişi bir araya gelir, bir çete oluşturur. Kendi bağımsız bir şeydir bu. Dolayısıyla bizim hareketimizin çetecilikle alakası yok. Yani benim ideolojik, politik hedeflerim var. Zaten ideolojimiz açısından böyle bir şeyle alakamız olamaz. Yani çeteyle alakası olamaz.
Duruşma Hakimi: Cezaevinde seminer yapıyor muydunuz?
Kemal Pir Arkadaş: Yapıyordum
Duruşma Hakimi: Siz mi yapıyordunuz?
Kemal Pir Arkadaş: Evet, genellikle ben epeyce konuşuyordum.
Duruşma Hakimi: PKK örgütünün, politik, ideolojik ve siyasi mücadele yöntemi nedir?
Kemal Pir Arkadaş: Biz ideolojik olarak ( aynı zamanda PKK’nin hedefleri oluyor bu) Kürdistan’da gericiliğin, yoksulluğun, sefaletin temel nedeninin sömürgeci ekonomik yapı olduğunu, sömürgeciliğin oluşturulduğu; bu şeyde her türlü yozluğu, lümpenleşmeyi, geriliği temsil ettiği, kültürsüzlüğü, kişiliksizliği geliştirdiği; tüm bunları bunları ortadan kaldırmak için sömürgeci ekonomik yapının ve sömürgeci sistemin ortadan kaldırılması gerektiğini savunuyoruz. Sömürgeciliği temsil edenleri de söyleyelim: Türkiye’deki burjuva hakim sınıflar. Yani Türk halkı değil, Türkler değil. Hakim sınıflar Kürdistan’da sömürgeciliği uyguluyorlar.
Ama bunlar bu sömürgeciliği uygularken Kürdistan’da kendilerine işbirlikçi buldular. Kendilerine işbirlikçi bulmadan bu işi yürütemezlerdi. Kürdistan’daki hakim sınıflar da bunlarla işbirliği yaptı. Tüm feodallerin milletvekili olması bunu açıkça gösterir. Tüm toprak ağaları milletvekili. Duyduğum kadarıyla ‘Kepoğlu’ Diyarbakırlı, işte Mehmet Celal Bucak Urfa’da milletvekili. Her zaman seçilebilir. Sömürgecilerin bunlarla işbirliği yaptığı, bu devrimin dıştaki hedefi sömürgecilikse, içteki hedefinin de feodal, komprador siyasi düzen olduğu, bu siyasal düzeni yıkmadan toplumu ilerletmenin mümkün olmadığı görüşündeyim zaten. Bunu yıkabilmek için, hemen ayaklanmaya başvurmak gerektiğini, işte bir ilk önce Kürt olsun, Türk olsun, kimi bulursa vuracaklar, devletin onlar üzerine baskısını çekecek ve bilinçlendirilmiş halk isyan edip devleti yıkacak, gibi bir düşünceyi kabul etmiyoruz. Hayır, böyle bir düşüncemiz yok bizim. Biz halk üzerinde devlet terörünün esmesinden yana değiliz. Yani baskısız dönem ne kadarsa ona uygun davranırız. Baskısız bir dönemi baskılı bir döneme daima yeğleriz. Düşünce sisteminde de bugün böyledir. Bence baskılı bir dönemi de faşistler istiyor. Ben aynı şeyi istemem. Yani, devlet gelsin, üslerine baskıda bulunsun, halk da buna karşı ayaklansın..... böyle bir düşünce sistemiz yok. Marksizm’de de böyle bir şey yok zaten. Kürdistan’daki devrim Ulusal Kurtuluş Devrimi olduğu için sömürgeci siyasal ve ekonomik yapıyı hedeflediği için, biz uzun süreli bir halk savaşını hedef almışız.
Duruşma Hakimi: Nasıl olacak bu halk savaşı?
Kemal Pir Arkadaş: Anlatacağım... Uzun süreli halk savaşı; genel ideolojimizin stratejik hedefidir. Bunun PKK’nin de hedefi olması gerekir. Çünkü PKK, bu ideolojik ve politik yapının örgütlendirilmesidir. Bu ideolojik yapı ve siyasal yapı PKK’de vücut bulmuş. PKK’nin askeri kanadı vardı. Burada bazen çıkıyor askeri kanat diye. Zaten iddianamede de iddia ediliyor. Bunlar PKK’nin stratejik hedefine uygun örgütlenmeler değil. Çünkü benim ideolojik yapımda da bu yok. Ona uygun örgütlenmeler değil. Onlar daha çok, bir hareketin ve halkın... kendisini koruma hareketleridir. Yani Kürdistan’da feodaller var. Halkla feodaller arasındaki çelişkiyi biz yaratmadık. Biz kışkırtmıyoruz da. Bizden önce vardı. Halkla feodaller arasındaki çatışmalar var. Bunlar halkın kendini koruma hareketleridir. PKK de feodallere karşı halka destek oluyor. PKK sınıf hareketidir de... Halka destek oluyor ve hem halkı, hem de kendisini koruma hareketleri olabilir olsa olsa. Bunların oluşturulma döneminde ben olmadığım için, (var ama böyle şeyler) hangi hedefler, ne için örgütlenmişler ben bilmiyorum. Örgütlemişler mi, onu da bilmiyorum ayrıca. Ama benim dediğim stratejik hedefler doğrultusunda örgütleme yani uzun dönem halk savaşı doğrultusunda örgütlenmekse daha farklı şeydir. Bu, bağımsız bir orduyu hedefler. Bağımsız bir silahlı gücü. Profesyonel bir ordu, profesyonel, silahlı bir örgütlenmeyi hedefler. Bu, Parti önderliğinde olacaktır. Daha farklı bir örgüt yapısını gerektiriyor. PKK bunu yapmadı yani. Hiç bir zaman PKK böyle bir örgütlenmeyi yapamamış. Eğer böyle bir örgütlenmeyi yapsaydı, burada bulunan insan sayısı biraz daha az olurdu ve çok daha gür sesler işitmemiz mümkündü. Böyledir yani. Bunu yapmamış PKK. Ya uygun şartları bulup yapamamışlar, ya imkanları yokmuş yapamamışlar; ama böyle bir örgütlemeyi yapmamışlar. Yapılmamış. Ama amaçları bunu yapmaktır. Yapabilirler bundan sonra. On sene sonra, yirmi sene sonra. Yani şey önemli değil. Bu zafere ulaştı demektir. İbrahim, Ahmet’in, Hasan’ın, Mehmed’in, Hüseyin’in de bu ideolojinin zaferiyle bulunması önemli değil. Ahmet olmaz da Mehmet olur. Bu uzun süreli halk savaşını amaçlıyor. Bir de aslında burada iddia edildiği gibi şey var. PKK, tahmin ettiğim kadarıyla bir de silahlı bir çizgiyi tartışmamış; askeri çizgi üzerinde çalışma yapmamış. Eğer yapsaydı, bu askeri çizgisi oluşturmuş olsaydı deminki örgütlemeyi yapardı. Demek ki bu zaman alacak. Zaman alacak bir iş olduğu için beş sene sonra, iki sene sonraya, on sene sonraya da ertelenebilir. Yani erteleme değil de şartlar o zaman oluşur o zaman yaparlar.
Duruşma Hakim: Halk ordusu nasıl teşkil edilecek; bu mücadele şekli nasıl olacak? Kısaca cevap ver.
Kemal Pir Arkadaş: Dedim ya, profesyonel bir gerilla hareketi gerekiyor. Bu da gönül rızasıyla emperyalizme, sömürgeciliğe karşı silahla dövüşmeyi kendine hedef edinmiş; Ama tüm ailesiyle ve düzenle bağlarını kesmiş insanlardan müteşekkil olduğu, profesyonel askerlerden oluşan bir şey bu tip insanlardan oluşturulacak ve örgütlendirilecek gerilla birlikler vasıtasıyla çeşitli aşamalardan geçen bir şeyle bu ordu oluşturulacaktır. Ordu oluşturma dönemi yirmi seneyi de alabilir. Yani uzun süreli bir halk savaşı. Bunun dünyada örnekleri var. Onların izlemiş oldukları yöntem esas alınabilir, ama buraya özgü şartları da dikkate alarak gerçekleştirilir.
Duruşma Hakimi: Kafanda tahayyül ettiğin devlet dünyada var mı, bütün eşitliklerin olduğu bir devlet var mı?
Kemal Pir Arkadaş: Var tabii... Bugün mümkün değil. Komünizm dünya çapında gerçekleşmemiş hiçbir yerde. Komünizm yok. Bugün komünizmin ilk aşaması var; sosyalizm...
Duruşma Hakimi: Şimdi komünist Rusya’da cezaevleri, mahkemeler var mı, yok mu?
Kemal Pir Arkadaş: Var
Duruşma Hakimi: Neden kuruyorlar?
Kemal Pir Arkadaş: Sınıf farklılıkları ortadan kalmamış Sovyetler Birliği’nde. Sovyetler Birliğinde de bugün sınıflar ve sınıf mücadelesi var. Vietnam’da da sınıf farklılıkları ortadan kalkmamış. Orada proletarya diktatörlükleri var. Sovyetler Birliği, Vietnam ve Angola’da hüküm süren devlet sistemi proletarya diktatörlüktür. Farkı, Amerika’da bir avuç burjuva sınıfın diktatörlüğü, oralarda ise halkın çoğunluğunun diktatörlüğüdür. Fakat bu, benim düşünce sistemimde kurulacak siyasal iktidarda, Türkiye’de olsun Kürdistan’da olsun veya bir Arap ülkesinde olsun; demokrasiyi kuracağız ama demokrasinin bir sınıf karakteri vardır. Hangi demokrasi? Proletarya demokrasisini kurarsan bunun adı proletarya diktatörlüğüdür.
Duruşma Hakimi: Sanığa ait, klasör 12’deki dosya 6’da bulunan hazırlık ifadeleri okundu. Daha önce bu olaylar sebebiyle savcılık ve sorgu hakimliğince ifadeleriniz alınmış. Özet olarak kısaca okuyorum. ‘Hiçbir öldürme olayıyla ilgim yok. 15.8.1978 tarihinde cezaevi firarisi olduğum için, Ankara’da saklanıyordum. Mehmek Akyüz’ün öldürülmesiyle ilgim yok. Arkadaşım baskı nedeniyle benim adımı vermiş. Olayla ilgim yok’ demişsiniz. Ayrıca sorgu hakimliğinde alınan ifadenizde “olay tarihinde Ankara’da idim. Polis öldürülmesine karışmadım’ diyorsunuz.
Kemal Pir Arkadaş: Evet, ben o dönemlerde Ankara’da idim.
Duruşma Hakimi: Kürdistan tarihini incelediniz mi?
Kemal Pir Arkadaş: Biraz, imkanlarım ölçünsünde.
Duruşma Hakimi: İncelediğiniz kadarıyla nereden gelmiş?
Kemal Pir Arkadaş: Şimdi, Ortadoğu halkların mozaiği olan Elamlar, Asurlular, Sümerler, Akadlar; bütün bunlar Mezopotamya’da yaşıyor. Mezopotamya aynı zamanda uygarlığın da kaynağı ve uygarlığın merkezi. Dicle ve Fırat nehirlerinin bulunduğu yer ilk sınıflaşmamın olduğu, bilim, sanat ve bilim ürünlerinin ortaya çıktığı alan Mezopotamya’dır. Kürtler ise burada yaşıyor; yani bu konuda bilimsel bir sürü iddialar var. Bazıları yerli toplumdur der.
Duruşma Hakimi: Kim diyor bunu hangi eserler diyor?
Kemal Pir Arkadaş: Kitaplarını isimlerini hatırlamıyorum ama dünya çapında bu konuda farklı görüşler var. Yani net olarak bilimsel olarak ortaya çıkmış değil ve bugün bunun bilimselini bulmak bana ait olan bir şey değil. Yani ben tarihçi değilim.
Benim edindiğim bilgi ve doğru olarak gördüğüm görüş, Kürtlerin Kuzey Avrupa’dan M.Ö. 2 bin yıllarında göç edip gelen, Dinyaper, Dinyester nehirleri arasından geçip Kafkaslardan buraya indikleri noktasındadır. Onun dayandırdığım temelde Kürtlerin Aryen soyundan olması, dilinin Hint-Avrupa dil grubundan olmasıdır ve Kürtlerden sonra buraya başka bir toplumun gelmemesinden dolayıdır. Bu üç neden bu görüşümü doğrular diyorum. Tabi bunun bilimselini, tam gerçeğini ortaya çıkartmak tarihçilerin işidir. Bense devrimciyim, devrim teorisiyle uğraşıyorum, tarih bilgisiyle değil. Bu tarihçilerin işidir.
Duruşma Hakimi: Başka görüşler bu hususta?
Kemal Pir Arkadaş: Yeri burası olduğunu, hiçbir yerden gelmediği noktasında bir şey var.
Duruşma Hakimi: Başka?
Kemal Pir Arkadaş: Hatırlamayacağım yani, bu konuda fazla şeye gerek yok, yani bilimsel gerçeklerini aramamıza neden yoktur.
Duruşma Hakimi: Kuzey-Avrupa’dan geldiği yönümde mi kanaatiniz hakim?
Kemal Pir Arkadaş: Eve. Bunun fazla bir şeyini aramamıza, derinlemesine incelememize gerek yok. Neden gerek yoktur? Çünkü toplum bugün vardır. Bir devrimci olarak bugün var olan yapısını incelemekle karşı karşıyayım. Bunu ekonomik, politik gerçeğini aramak zorundayım ve bunu aradım. Yani geçmişi fazla önemli değil. Geçmişinde belki yüzlerce toplumla kaynaştı, yüzlerce toplumdan kültürel olarak bir şeyler verdi, bir şeyler aldı. Eski, geldiği gibi değildir. Evet, biz de Orta Asya’dan geldik, ama Anadolu’da çok farklı bir özellik kazandık. Bu da bir gerçek.
Duruşma Hakimi: Sanık ifadesine karşı askeri savcının bir diyeceği var mı?
Yok.
Yerinize geçin.
Gereği görüşüldü.
Duruşmanın uzaması sebebiyle duruşmaya 20 dakika ara verilmesine oy birliğiyle karar verilip açıklandı.
26.5.1981