Kadın

21. Yüzyıl Kadın Yüzyılı Olacaktır

BESE ERZİNCAN

Özgürlük ve demokrasi cephesinde yer alan güçlerin radikal özgürlük çizgisi ile mücadele etmesi son derece hayatidir. Radikal özgürlük çizgisi kadınların, halkların, inanç guruplarının kendi öz yönetimlerini, öz savunmalarını oluşturabilmelerinden geçer. Kadınlar öz güç, irade, örgütlülük ve eylemliliklerini tüm yoğunluğu ile ortaya çıkarmalıdır. Kadın özgürlük çizgisinin, irade ve renginin yaşamın her boyutunda eşitçe ve adaletli bir şekilde ortaya çıkarılması sanıldığından çok daha hızlı ve kalıcı olacaktır. Kadın özgürlük çizgisi temelinde verilen sınıfsal, ulusal, ekolojik mücadeleler bütünlüklü ve kapsamlı sonuçları beraberinde getirecektir. Kadın özgürlük çizgisini özümseyerek tüm mücadelelere bakış beyinlerin, yüreklerin görme ve hissetme gücünü çoğaltır; derinleştirir. Bu nedenle de direnişi amansız kılar.

Bugün yapılan araştırmalarla, arkeolojik- tarihi bulgular temelinde bilinmekte ve görülmektedir ki; erkek egemen sistem beş bin yıllık tarihsel süreci boyunca temel yöntem olarak kadınlar üzerindeki baskıyı, şiddeti, zoru sürekli arttırmıştır. İdeolojik boyutta mevcut düzeninin değişmezliğini ikna çalışmalarıyla sürekli kılarak varlığını sürdürebilmiştir. Toplumsal yaşam modelini de bu egemenlikli erkek anlayışları temelinde şekillendirmiştir.

Tarihsel olarak da bilinmektedir ki, kadınların toplumsal yaşamdan, kadın birliğinden koparılarak evlere kapatılması şiddet, tecavüz yöntemleri temelinde erkeğin mülkü haline getirilmesi dünyada sürdürülen her türlü savaşımın ilk özünü oluşturur. Kadın ve erkeğin birbirine yabancılaştırılması tüm savaşların özüdür. Kadının mülk haline getirilmesi hakiki aşkın, sevginin öldürülmesi, savaşların, eşitsizliğin oluşturulma tarihi olmaktadır. Erkeğin yürüttüğü savaşım yöntemi olarak kadının mülkleştirilmesi daha sonrasında toplumun tüm kesimlerine uygulanmıştır. Böylece ilk savaşlar, iktidarlar, devlet düzenekleri geliştirilmiştir.  Egemenlik, savaş, iktidar, devlet insanların birbirine düşmanlığı, iradenin kırılması, yabancılığın yaratılması, duyguların öldürüldüğü dönemler kadınların köleleştirilmesi ile başlamıştır.

Feodal düzende kadınların eve kapatılarak sömürülmesi söz konusu iken, kapitalist düzende ise kadının her mekanda evde, okulda, işyerinde, sokakta her yerde baskı altına alınması, şiddete uğraması, sömürülmesi durumu söz konusu olmuştur. Egemen erkek sistem, kapitalist düzende kadına yönelik şiddeti çok amaçlı bir biçimde derinliğine planlayıp, bir yaşam tarzına dönüştürmüştür. Diğer yandan kadınlar evlerinin dışına çıkabildiklerinden, özgürlük bilinci ve örgütlülüğü ile buluşmuş, bu da mücadele ile tanışmalarına vesile olmuştur.

Günümüz itibarı ile kadınların özgürleşme mücadelesine karşı küresel egemen erkek sisteminin alabildiğine geliştirildiğini görmekteyiz. Kapitalist modernist sistem sahiplerinin sömürü düzenini derinleştirme stratejilerine karşı kadınların bilinçlenme ve örgütlenme düzeyleri de sürekli artmaktadır. Hegemonik düzenin küreselleşmesi yanında özgürlük mücadelesi yürüten güçler de çeşitli ittifak ve ortak mücadeleler geliştirerek evrenselleşmektedir. Egemen erkek sistem insanlığın büyük emeklerle ortaya çıkardığı bilim ve teknik buluşlarını kendi hakimiyeti için kullanmaktadır. Diğer yandan özgürlük, hak ve adalet için mücadele edenler de boş durmayarak insanca bir yaşam için bilim ve tekniği kullanmaya çalışmaktadırlar.

Dünyanın birçok kıtasında giderek daha da sertleşen, faşistleşen, diktatör eğilimler bulunmaktadır. Yani Kapitalist sistem çeşitli ülkelerde doğasına uygun olarak sağcı, muhafazakar, cinsiyetçi, milliyetçi, dinci popülist iktidarları iş başına getirerek sömürüyü derinleştirme yöntemiyle krizleri aşmak istemektedirler. Daha doğrusu böyle yaparak ömrünü uzatmaya çalışmaktadırlar. Erdoğan gibi faşist iktidarlar en despot, çirkin, egemen erkek liderlikleri ile başta özgür kadınlar olmak üzere özgürleşmek isteyen tüm toplumsal kesimler cendere içine alınıp ezilmeye, yok edilmeye çalışılmaktadır. Dünya tarihinde ilk kez bu denli kapsamlı, çirkin, zorba, hırsız, yalancı, gaspçı bir egemenlikli erkek ittifakının birlikte, planlı ve etkin bir şekilde kadınlar ve tüm toplum üzerinde çalışıp sömürüyü arttırmaya çalıştıklarını belirtmek gerekir. Örneğin İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması için birçok devlet başkanının işbirliği ve gizli görüşmeler yaptığı ortaya çıktı. Türkiye, Polonya, Macaristan buna örnektir. Faşist Türk şef Erdoğan başta Kürt kadınları olmak üzere Türkiyeli kadınlara yönelik şiddet ve baskı politikaları ile bu konuda dünyaya öncülük yaptı.

İnsanlığın, başta da kadınların yaşadığı bu tecrit ve bunalım süreci Önder Apo’nun durumu ile bağlantılı olarak değerlendirilmelidir. Tarihte hiç kimseye uygulanmayan işkence ve tecrit Önder Apo’ya uygulandı. Aynı zamanda düşüncelerinin İmralı Cezaevi’nden çıkması engellendi. Bu durum toplumun içinde bulunduğu ve yaşadığı durum ile yakından bağlantılıdır.

Unutulmamalı ki kadınlar üzerinde hangi sebeple olursa olsun baskının, şiddetin artmasının insanlığın yaşadığı kiriz ve bunalımlarla bağlantısı vardır. Kapitalist modernist sistem adeta dizginlerinden boşanırcasına kendi hakimiyetini geliştirmek için tüm toplumsal değerleri yerle bir etmekte, hiçbir maneviyat, ahlak ve vicdan kuralını tanımamakta, ezip geçmektedir.  Dinsel değerlerin de insan vicdanının, ahlaki ilkelerini geliştiren, büyüten yanları vardır. Bunlar da ayaklar altına alınmaktadır. Nerede kadınlara büyük bir işkence, kölelik, şiddet varsa orada toplumsal değerlerin bittiğini- bitirildiğini görmekteyiz.

Üçüncü Dünya Savaşımında kadına yönelik şiddetin artması ile kadınların bedenlerine, emeklerine, ruhsal dünyalarına çok büyük saldırılar gerçekleştirilmiştir. Bu aynı zamanda kadın özgürlük düşüncelerinden, bilincinden, mücadelelerinden duyulan büyük korku ve endişeden de kaynağını almaktadır. Gelişen, bilinçlenen, özgürleşen, örgütlenen kadınlar egemen sistemin korkularını arttırmaktadır. Çünkü kadınların toplum ve yaşam içinde etkileyici, belirleyici güçleri bilinmektedir. Bu nedenle de Kürt kadınlarına yönelik saldırıların daha derinlikli analizlere ihtiyacı vardır. Kürt kadınlarına yönelik olarak son on yılda geliştirilen saldırı konseptinin arkasında sadece Türk devletini aramak, onu sorumlu tutmak son derece yetersiz ve eksik bir değerlendirme yapmak anlamına gelir. Kapitalist modernist sistem güçleri kadınlara özelde de özgürlük temelinde örgütlenen mücadele eden kadınlara yönelik çok özel soykırım stratejileri geliştirmektedirler.

Kürt kadınları egemen erkek sistemin, devlet ve iktidarlarının birleşik saldırısı altındadır. Son on yılda kadınlara özelde de Kürt kadınlarına yapılanlara bakılırsa bu derinlikli bir şekilde anlaşılır. Sakine Cansız ve yol arkadaşlarının  katliamlarından sonra gelişen sürece çok kabaca bir bakış bile durumu izah edecektir. 2013 yılında Sakine Cansız arkadaş ve iki yol arkadaşı katledildi. Yine 2014 yılında Şengal’de Ezîdî kadınlara karşı vahşi soykırım bir soykırım gerçekleştirildi. Hemen ardından 2018 yılında Afrin işgali ile birlikte Afrinli kadınlara dönük özel olarak planlanmış saldırılar gerçekleştirildi. 2019 itibarı ile de Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da belediyelere kayyum atanarak , kadın kurumlar kapatıldı, kadınların tüm kazanımlarına saldırıldı, eş başkanlık sistemi özel olarak hedeflendi, aktif bir şekilde çalışan binlerce Kürt kadını tutuklandı. Tüm bunların yanında Türk devleti Kürdistan’da Kürt kadınlarına dönük tecavüz, uyuşturucuyu yaygınlaştırma ve ajanlaştırma politikaları geliştirdi. Bunlar Türk faşist devletinin periyodik bir şekilde geliştirdiği saldırılara ilişkin birkaç örnektir.

Kürt kadınları Önder Apo’nun kadın özgürlük çizgisi temelinde PKK’nin kuruluşuyla Sakine Cansız öncülüğünde büyük bir mücadeleye start verdi ve halen de bu mücadeleyi yürütmektedir. Kürt kadınları sadece ulusal bir mücadele yürütmemektedir. Kadın özgürlük çizgimiz kitlesel örgütlenme düzeyi, kadın ordulaşması, kadın partileşmesi ve toplumsal yaşamın alternatif yaratımını ortaya çıkaran kadın sistemi ile kadın devrimini geliştirme çalışması yürütmektedir. Demokratik konfederalizim ve Demokratik perspektifi ile Ortadoğu ve dünyadaki tüm kadınlar devrime adım adım yakınlaşmaktadırlar. Bu yönüyle de Kürt kadınları Ortadoğu ve dünyadaki kadınlara, halklara öncülük etmektedir; yani sadece ilham kaynağı değildir. Aynı zamanda özgür yaşamın, toplum yaşamının tüm boyutlarında örgütlemesinin ideolojik-politik- pratik öncülüğünü yapmaktadır. Kürt kadınları sadece bir uygulayıcı değildir. Kadın partileşmesi, kadrolaşması ile ideolojik-siyasi öncülüğü de yapmaktadır. Diğer dünya devrimlerinden çok farklı bir pozisyon içerisindedir. Kürt kadınlarının kolektif öncülüğü temelinde bu gelişmektedir. Dikkat edilirse bazı kadın öncülükleri temelinde bir gelişmeden bahsetmiyoruz. Kürt kadınlarının yaşamın tüm sahalarında tüm devrim çalışmalarına kolektif bir temelde öncülüğünden bahsediyoruz. Dolayısı ile her bakımdan Kürt kadınları bir ilk olma özelliğini taşımaktadır. Tam da bu nedenle kapitalist sistem ABD, Rusya, Avrupa ülkeleri özelde Kürt kadınları olmak üzere kadın katliamlarını derinleştirmekte, geliştirmektedirler.  Bunu yaparken de kadınların tepkisini çekmek istemediklerinden son derece gizli ve sinsice yapmaktadırlar. Kadın düşmanlığını, katliamlarını nasıl geliştireceklerini kapalı kapılar ardında planlamakta, kamuoyunun bilgilenmesini özenle engellemektedirler. Ataerkil sistem bu konuda son derece derinlikli, planlı ve sistemli bir kadın politikasına sahiptir. Kapitalist modernite özgürlük karşıtı, sömürgen zihniyetini en fazla da kadınlar üzerinden topluma karşı geliştirmek istemektedirler. Kürt kadınlarının görevi bu anlamda çok yönlü ve kapsamlı olmaktadır. Kürt kadınları, Ortadoğulu kadınlar insanın toplumsallaşması sürecinde olduğu gibi yine tarihsel bir öncülük rolünü üstlenmiş durumdadır.

Tüm bunlar göstermektedir ki, Kürt kadınları Ortadoğu ve dünyadaki kadınlarla birlikte ortak mücadeleyi geliştirerek 21. Yüzyılın tarihi kadın öncülüğünü başarabileceklerdir. Bu anlamda kadın öncülüğünün gelişimi önemli olmaktadır. Kadın özgürlük mücadelesini yürütenler kapitalist modernist yaşamdan koptukları düzeyde öncülüğü, örgütlülüklerini, mücadelelerini geliştirebileceklerdir. Bundan dolayı kadınların öncelikle kendi gündelik yaşamlarına derinlikli bakabilmesi, sorgulaması önemli olmaktadır. Kadınlar olarak günlük yaşamımızda özgürlük bilincimiz temelinde kendi kararlarımızı ne kadar hayata geçirebiliyoruz? Ne kadar kendimize ait olabiliyoruz? Kendimize ait olmayı ne kadar toplumsal özgürlükle birleştirebiliyoruz? Bu soruları kendimize yöneltmemiz ve cevabını bularak yaşama geçirmemiz hayatidir. Kendine ait olma bireycilik, bireysellik temelinde gerçekleşirse bu kapitalist sistemin değirmenine su taşıma anlamına gelir. Bireysel özgürlük ve toplumsal özgürlük iç içe dengeli ele alınmalıdır. Kadın özgürlüğünü, haklarını, öncülüğünü tanımayan bir toplumsal özgürlük mücadelesi elbet kabul edilemez. Şu çok açıktır; Kürt kadınları kadın kimliği, örgütlülüğü temelinde öncülük yaptıklarında kalıcı özgürlük kurumlaşmalarına ulaşabilirler.

Diğer devrimlerde kadın kurumlaşmaları, inşası gelişmediğinden devrim sonrası kadınlar tekrar eski yaşamlarına, ikinci cins olarak tanımlandıkları ve hatta Ortadoğu’da bir insan olarak bile görülmedikleri yaşamlarına geri dönmüşlerdir. Bu nedenle özgür ve özgün kadın kimliği ile mücadeleyi, öncülüğü geliştirmek önemlidir. Kadınlar kendi örgütsel mekanizmalarını, birbirini muhatap alma hukuklarını güçlü geliştirmelidirler. Kadın özgürlüğü, örgütlülüğü geliştikçe kadın direnişi de büyük bir moral ve coşku ile gelişecektir. Kadınların kendi inisiyatifleri, planlamaları ve rengiyle geliştirdikleri her örgütlenme, eylem büyük bir bilinçlenme, tecrübe, moral yaratmaktadır. Kadınlar ruhsal ve zihinsel dünyalarında aile kurumunun düzenlenişini de güçlü sorgulamalıdır. Evin reisinin erkek olduğu bir mantık ve düzen asla kabul edilecek bir düzen değildir. Kadın emeğini, analık emeğini yaşamın her alanında anlamsız, değersiz hale getiren, küçük gören egemen erkek zihniyetine karşı mücadeleyi yükseltmek önemli olmaktadır.

 Kadınların yaşamın her alanına sorgulayıcı gözle bakmaları, kendilerini yeniden yaratmaları ve öncülük pozisyonlarında iddialı olabilmeleri bu rolü sahiplenmeleri gerekmektedir. Ancak bu temelde ideolojide, siyasette, öz savunmada, ekonomide, kültürde, eylemde, örgütlenmede alternatif yaşamı geliştirebilirler. Kadınların temel görevi kapitalist modernist yaşamı güçlü sorgulamak, reddetmek, alternatif yaşamın siyasette, toplumsal alanda, ekonomide, kültürde, öz savunmada inşası için öncülük temelinde çalışmak olmalıdır.

Bu nedenle en fazla da kadın özgürlük mücadelesini öncelikle kendimizden, çevremizden başlatmalı ve toplumsal mücadelelere güçlü öncülük yapmalıyız. Her alanda büyük kadın birliği, sevgisi ve mücadelesi yaratılmadan başarıya ulaşmak, alternatif yaşam inşası gerçekleştirmek çok zordur. Kadınların birliği, sevgisi, ortak mücadelesi geliştikçe toplum içinde birlik, direniş duygusu gelişebilir. Kadın birliği, sevgisi, birbirini muhatap alma temelinde bir yaklaşım ile kadın özgürlük mücadelesi geliştirilmelidir. Kürt kadınları olarak özgürlük çalışmalarımız yıllara dayanan büyük bir örgütsel, yaşamsal tecrübeye sahiptir. Her zamankinden daha fazla kendi sorunlarımızı kendimizin çözebileceği ve karma çalışmalara da bu temelde öncülük yapabileceğimiz bir dönem içindeyiz. Dolayısı ile Kürt kadınları kendi örgütsel mekanizmalarını güçlü işletmeliler. İşlevli, aktif, inisiyatifli bir şekilde direniş mücadelesini yükseltmelidirler. Kürt kadınlarının cesaret, fedakarlık sorunu yoktur. Tarihsel olarak da büyük özgürlük düşünceleri ile bir buluşma da yaşanmıştır. Yine bu mücadelede binlerce şehidi vardır.  Kürt kadınları öz savunmada, siyasette, toplumsal yaşamda yerlerini almışlardır; bu durum diğer hiçbir halkta yaşanmamıştır. Erkeği de özgürleştirecek olan kadınlardır. Toplumun ve erkeğin değişim dönüşümü özgürlük bilinci ile donanmış, örgütlenmiş kadın toplulukları ile gerçekleşecektir. Bizler ulusal, sınıfsal, inanç temelli eşitsizliklere, doğanın kırıma uğratılmasına karşı da kapsamlı bir mücadele içindeyiz.  Çok yönlü öncülük temelinde pratikleşme görevlerimiz söz konusudur.

Bu temelde özgürlük bilincini, örgütlenmelerimizi güçlendirerek, Ortadoğu kadınlarıyla ortak mücadele geliştirerek demokratik-eşitlikçi-ekolojik, özgür yaşamı Mezopotamya toprakları üzerinde geliştirebiliriz. Bu bağlamda Kürt kadınları çok yönlü görevlerle karşı karşıyadırlar.

Kadınların özgürlük mücadelesi bütünlüklü yürütülmektedir. Kadınlar çeşitli yaş guruplarında olsalar da erkek egemen sisteme karşı birlikte mücadele etmektedirler. Özgürlük düşünceleri ile buluşan kadınların yaklaşımı bütünlüklüdür. Kadın kurtuluş ideolojimiz her yaştan kadınları kapsamaktadır. Bu yönü kadın özgürlük mücadelesi erkeklerin özgürlük mücadelesinden çok daha farklı özellikler taşımaktadır.

Kapitalist modernist sistemin en temel hedefinde genç kadınlar bulunmaktadır. Toplumun en dinamik, özgürlük mücadelesini en radikal biçiminde savunan, öncülük eden kesim olmasından kaynaklı genç kadınlara özel bir yönelim söz konusudur. Devrimler en dinamik, canlı, eylemci kesimler tarafından gerçekleştirilir. Kürdistan devriminde genç kadınlar hem hareketimizin özgürlük tarihinin tecrübesini almaktalar hem de bu tecrübeyi dinamik güçleri ile birleştirebildiklerinden yaptıkları tüm çalışmalarda etkileyici, yapıcı ve sürükleyici olabilmektedirler. Hareketimiz ideolojisi, mücadelesi, sürekli yeni yaşamı, alternatif yaşamı geliştirme projeleri ile hem genç olmayı hem genç kalmayı başarabilmektedir. Bu anlamıyla kadın özgürlük mücadelemizde genç kadınların öncülük rolü belirleyicidir.

Demokratik modernitenin inşası en çok da genç kadınlar üzerinden gelişmektedir. Demokratik modernitenin zihniyetini, bunun pratikleşme düzeyini en çok genç kadınlar geliştirebilmektedir. Genç kadınların rollerini oynaması ve yaşamın tüm boyutlarında bu rollerini gerçekleştirmesi stratejiktir.

Kadınların öz yönetimi ve öz savunması dağıtıldıktan sonra halklar kaybetmeye başlamıştır. Kölelik tarihi egemen erkekliğin öncelikle kadınların kendi içindeki birliklerini çeşitli strateji ve politikalar temelinde parçalaması ile başlamıştır. Tarihsel olarak kadınlar kırımlara uğratılmış ve bu kırımlar üzerinden bir iktidar düzeneği kurulmuştur. Daha sonrasında da bu toplumun tüm kesimlerine yayılmıştır.

Öz savunmanın güçlü geliştirilebilmesi için kadının yaşamın tüm alanlarında büyük bir sabır ve mücadele ile çalışması ve alternatif yaşamı inşa etmesi gerekmektedir. Mücadele sadece şiddet gören kadınların sahiplenilmesi, davalarının takip edilmesi değildir; bununla birlikte yeni bir yaşamın inşası içinde örgütlenmeleri, mücadele etmeleri ve harekete geçmeleri gerekiyor. Kadın özgürlük mücadelemiz sadece kadınların özgürleşmesi mücadelesi değil; Toplumun özgür, eşit ve ekolojik bir şekilde yaşamasının mücadelesidir.

KJK olarak 21.yüzyılın bir kadın yüzyılı olması hedefiyle kapitalist modernist sistemin ve faşist Türk devletinin saldırılarına karşı direnme ve özgür yaşamı inşa etme yaklaşımı içindeyiz. Bu temelde kadınlar tüm Kürdistan’da, Avrupa ve dünyanın her tarafında kadın kırımına karşı hamle ve kampanyalar düzenleyerek mücadele sürecine örgütlü kimlikleriyle, eylemleri ile çalışmalarını örgütlemektedirler.  Dikkat edilirse Kürt kadınlarının hem ‘Önder Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm’ hamlesine öncülük etme hem de genel hamlelere öncülük yapmaktadır. Bununla paralel olarak da kadın özgürlük problemleri temelinde kadın hamlelerini yürütme planlaması içindedir.

Önder Apo öncülüğünde Sakine Cansızlarla başlayan özgürlük mücadelemiz tüm kadın ve toplum kazanımlarını korumayı ve büyütmeyi hedeflemektedir. Kürt kadınları, halkımız PKK mücadelesinin büyüyüp gelişmesiyle yüzyıllara sığabilecek büyük gelişmeler kat etti. Dolayısıyla başlatılan yeni hamle ile zafere doğru ilerlemenin keskin adımlarını atmış oluyoruz. Kürt kadınları olarak, 21. yüzyılı kadınların, halkların, inançların, tüm ötekileştirilenlerin yüzyılı yapma çalışmamız hız kesmeden ilerleyecektir.