Kürdistan somutunda halk demokrasisi sorunu; halkın kendine gelme, ulusal uyanış ve kimliğini edinme, kendini giderek düşmanın maddi ve manevi baskısından kurtarma, bilinçli eylemlilikle kendini özgür kılma çabalarıdır, buna kalkışmadır. Halk demokrasisi, çeşitli ülkelerde ulusal kurtuluşa bağlı olarak gelişmiştir. Örneğin, faşizme ve feodalizme karşı da halk demokrasisi oluşabilir.
Bu, bizde başından itibaren, ulusal gerçekliği bilmeyle, yabancı işgali ve sömürgeciliğe karşı çıkmayla iç içe gelişmiştir. Bizdeki yerli işbirlikçiler bile diyemeyeceğimiz, düşman için oldukça ajanlaşmış kişi ve kurumlarla, halkın nefes alamaz durumu söz konusudur. Hatta belirttiğimiz gibi, halkın kendi kendine alabildiğine yozlaşması, kendi aleyhine çalışması söz konusudur. Halk demokrasisi, bütün bu iç içe düşmanı dile getiren kurum ve kuruluşlara karşı olmayı, onları aşmayı ve ortadan kaldırmayı gerektirir. Bu tamamen eylemlilikle gelişecek bir olaydır. Daha somut ifade edersek, halk ayaklanması ve halk demokrasisini eylemlilik geliştirir. Demokrasi, halkın kendi işini kendinin görmesidir. Siyasi, ekonomik, kültürel, her türlü toplumsal işleri kendisinin halletmesidir. Bizde şimdiye kadar bırakalım halkın kendi temel ve ortak çıkarlarıyla uğraşmasını, düşmanı yaşamaya mahkûm edilmiştir. Bu açıdan halk demokrasisi düşmanın çıkarına olan her şeye karşı savaşmayı gerektiriyor. Hatta bizde düşmanla o kadar karışık ve iç içe bir durum yaşanıyor ki, bu anlamda kendini özeleştiriden geçirmeye, kendini netleştirmeye ihtiyaç gösteriyor.
PKK'nin uzun süredir öncü düzeyinde yürüttüğü savaş, halk demokrasisi değildir; ama öncü savaşın esas amacı, halka ulaşmak, halkı ayaklandırmaktır. Dolayısıyla öncülük savaşımı, halk savaşımı açısından temeldir. Kürdistan'da öncünün büyük iradi savaşımı olmasaydı, bırakalım halkın demokrasiye sahip çıkmasını, kendi kimliğine bile sahip çıkmadı. Öncü savaşı, halk demokrasinin önünü açan, halk ayaklanmasının önünü açan vazgeçilmez bir mücadele aşaması olmuştur. Bir de PKK'nin uzun yıllardır yürüttüğü savaş, bugün halkın güven duyabileceği, yürüyebileceği, ayaklanabileceği bir zemin yaratmıştır. Demek ki öncü savaşımı, halk demokrasisine doğru giden yolda temeldir. Yine PKK'nin geliştirdiği gerilla savaşımı, halkın kimliğine kavuşma, kendine güvenme ve ayaklanmaya cesareti etmesinin temel güçlerinden birisidir. Parti öncülüğünü bu konuda geliştirme ve koruma rolü oynanmıştır. Kaldı ki, Parti ve gerilla iç içedir. Bu iki inşa süreci, halk demokrasisine, halkın kendini bulmasına, kendini giderek özgürleştirmesine esas teşkil eder. Bu anlamda öncüsüz ve gerillasız halk demokrasisi olamaz.
Öncü ve gerilla belli mesafeler almadan, halk demokrasisi Kürdistan'da mesafe alamaz. Bu, Kürdistan Devrimi'nin bir özelliğidir. Başka ülkelerde olabilir, ama bizde olamaz. Halk gerillasız, nefes bile alamaz. Ne gerilla ne de halk demokrasisi öncüsüz gelişebilir. Dolayısıyla halk demokrasisini geliştirmek için, öncü ve gerillayı sürekli geliştirmek gerekiyor. Nitekim gerilla biraz geliştiği için, halk ayaklanmasına, dolayısıyla halkın düşmandan kopmasına yol açmıştır. PKK dal budak saldıkça, halk her alanda kendine gelebilmektedir. Ama buna rağmen, halkın hareketi, halkın uyanışı, halkın ayaklanması, halkın demokrasisi kendi içinde bir olgudur. Hiç şüphesiz, öncü halkın uyanışıyla, ayaklanmasıyla sıkı sıkıya ilgilenir. Gerilla da öyle yapar, ama bu demek değildir ki, halk ayaklanması olmadan zafer mümkündür, demokrasi mümkündür. Veya halk demokrasisini devreye geçirmeden, yalnız başına öncü savaşımı, gerilla savaşımı, halkı kurtuluşa götürmez. Bu mümkün değildir. Halk ayaklanması, halk demokrasisine gidişin temel aracıdır. Yine halk ayaklanması, öncüyü gerekli kılar ve gerillayı şart kılar. Partimiz bu silahları layıkıyla, zamanında ve uygun bir biçimde geliştirmeye çalışmıştır. Teorik ve pratikte ne anlama geldiğini ispatlamıştır.
Halk demokrasisi, günümüzde, özellikle 1990 yılında önemli bir aşama geçirdi. Özellikle şehir alanlarında halk hareketi gelişmeye adaydır. Halk, politikaya oldukça katıldı, deneyim kazandı. Özellikle şehir devrimleri ve silahlı savaşımın dışındaki alanlarda halk hareketi gelişmeye adaydır. Gelişmeye aday olduğu için de bu konuda görevler ve sorunları vardır. Hatta günümüzde en temel görevlerimizden birisi de halkın siyasi hareketini, eylemini, örgütlenmesini geliştirmektir. Kürdistan somutuna göre çok yönlü ve çeşitli biçimlerde yöntemler gerçekleştirmek, halk hareketini yenilmez kılar. Mücadelemizin gelişmesi buna bağlanmıştır.
Kürdistan'da halk demokrasisi, aslında halk iktidarı, halk idaresidir. Demokrasi; idare ve iktidar anlamına gelir. Dolayısıyla halk iktidarından, halk demokrasisinden bahsetmek, başından itibaren sömürgeciliğe ve işbirlikçilerine karşı bir eylemlilik içine girmektir. Bunun bizde nasıl olduğunu biliyoruz. Ama düz bir biçimde anlaşılmamalıdır. Kendine has özellikleri daha şimdiden ortaya çıkmıştır. Bizde halk iktidarına, halk demokrasisine birdenbire ulaşılamaz. Hatta gerillanın kurtarmış olduğu bölgelerde de, halk demokrasisini inşa etmeyeceğiz. Bunlar birçok ülke devriminde önemli rol oynamıştır. Demokrasiye bu temellerde geçilmiştir. Çin'de, halk demokrasisi, gerilla savaşının zaferiyle kurulmuştur. Sovyetlerde, Ekim Devrimi'nden sonra halk demokrasisi, proleter demokrasi gelişmiştir. Biz de kısa sürede ne gerillanın kurtardığı alanlar ne de ayaklanmayla iktidarın alaşağı edilmesi söz konusu olabilir.
Dolayısıyla bizdeki biçim; hiç şüphesiz gerilla vuracak, kısmi ayaklanmalar olacak, fakat bunlar ne birdenbire iktidarı değiştirecek ne de bölge kurtaracaktır. Düşmanın iktidar alanını daraltacak, ülke ve halk üzerindeki denetimini adım adım geriletecek, bunun yerine adım adım etkinliğimizi ve otoritemizi yaygınlaştıracaktır. Kürdistan Devrimi'nin ve halk demokrasisinin temel bir karekteristiği, ne bölgesel kurtarılmaya dayanacak, ne de genel bir ulusal ayaklanmamaya dayanarak gerçekleşecektir. Bunun yerine, otorite kazandıkça, adım adım kimi bölgelerde az, kimi bölgelerde çok, dengesiz ve eşitsiz bir biçimde halkın kendine gelmesi söz konusu olacaktır. Bu anlamda uzun vadeli, parça parça etkinlik kurmadan bahsedebiliriz.
Bir aileyi, bir köyü bile birden bire kazanmayacağız. Parça parça ve süreç içinde bunu gerçekleştireceğiz. Dolayısıyla halk demokrasisi için sıradan bir etkiyi bile değerlendirmek gerekir. Büyük bir ayaklanmayı veya gerillanın bir bölgeyi kurtarması temelinde de bu halkın iktidarını görmek gerekiyor. Yani karmaşıktır. Basitten gelir, dengesiz bir şekilde karmaşıklaşır. Başlangıçta lehimize olan bir durum yokken, sınırlı bir başlangıç yapılır ve giderek dengeye, ikili iktidara varılır. İkili iktidar hiçbir yerde birden bire kurulamaz. Ama yüzde beş, yüzde on, yüzde yirmi beş, yüzde, elli yüzde yetmiş beş tipi iktidarlardan bahsetmek gerekir. Yani Kürdistan'da yarı yarıya iktidarlar şimdilik söz konusu olamaz, ama çeyrek iktidarlardan bahsedebiliriz. Ancak yüzdelere vurulmuş iktidarlar söz konusu olabilir. Bu Kürdistan Devrimi'nin bir özelliğidir. Çünkü amansız bir baskı vardır ve Kürdistan Devrimi'nin şiddet temelinde gelişmesi de sınırlıdır.
Dış desteklerinin fazla güçlü olmaması, halkın dengeli bir biçimde uyarılmaması söz konusudur. Halk parça parça uyanıyor. Yani bir bütün olarak gerillada, ayaklanmada, birden bire her yerde aynı hazırlığı yapamayız. Sömürgelerin genelinde bu anlamda eşit olmayan dengesiz bir gelişme söz konusudur. Çin'de ve Vietnam'da da hemen hemen bir çok sömürgelerde böyledir. Dengesiz gelişme, en çok Kürdistan Devrimi'ne özgü bir devrim türü olacaktır. Hatta bizde bu o kadar değişik olacak ki, biz iktidarı bir bölgede, parça parça bir mahallede, bir ailede kuracağız. Birden bire "şu sınır, şu alan bizim egemenliğimize girdi" demeyeceğiz. Bu anlamda dengesizliği, eşitsiz gelişmeyi iyi bilmek gerekiyor. Bu bir öznelliktir. Onun için neden birden bire iktidar olmadık, halk demokrasisini kuramıyoruz? Yanlışlığa düşmemek gerekir. PKK'deki gerilla savaşı tarihini inceleyecek olursanız, birden bire alan, köy, kent kazanamadığımızı, çok zayıf bir etkiyle yola çıktığımızı, giderek etkinliğimizi geliştirdiğimizi göreceksiniz. Kürdistan'da halk hareketi için bu daha da böyledir.
Halk Komiteleri, Tipik Bir Halk Hareketi Rolünü Oynar
Böyle gelişen halk demokrasilerinde, örgütlenmenin önemi büyüktür. Örgütlenme temel bir rol oynar. Halk hareketi ve demokrasisi kendiliğinden oluşmaz. Planlı bir örgütlenmeyi esas almak zorundadır. Halk örgütlenmesi, aynı zamanda cephe örgütlenmesidir, siyasal bir örgütlenmedir. Biz de somut ifadesi halk komiteleri biçimindedir. Halk komiteleri, yani "Koma Gel"ler, halkın örgütlendirilme biçimi olmalıdır. Bu komiteler, silahlı değildirler. Yarı-legal, hatta legal imkanları değerlendirirler. Fakat gizliliği esas alırlar. Halkın değişik kesimlerini içlerine alırlar. Tüm halk kesimlerinin temsilcilerini bağırlarında barındırmalıdırlar. Özellikle itibarı olan, halkı temsil edebilecek kişiliklerden olmalıdır. Geniş halk tabakalarını kapsayarak yaygın kurulmalıdırlar. "Hiç kimse adam yoktur, fazla bilinçli değildim" deyip sekter yaklaşım içinde olmamalıdır. Bu işi biraz kavrayanlardan tutalım "ben varım" diyenlerin hepsine halk komitelerini, köylerde köy komitelerini, şehirlerde şehir komitelerini kurdurtmak doğrudur. Ayaklanma sürecine girildiğinde, halk komiteleri aynı zamanda ayaklanma komiteleridir. Nitekim bizde ayaklanmayla normal gelişme iç içedir. Bu nedenle halk komitelerinin sık sık kendini ayaklanma komitelerine dönüştürmeleri gerekir.
Halk komitelerine temel eylem biçimi gösterilir. Özellikle halkın genişçe katılımıyla taşlı-sopalı, bol sloganlı yürüyüş hareketleridir. Halk hareketinde siyasi şiddet esastır. Askeri şiddetin -ki bu yalnızca silahlı şiddet değildir- siyasi şiddetten biraz farkı vardır. Hiç şüphesiz devletin zoruna karşı zor kullanır, fakat silaha fazla baş vurulmaz. Halk birlikleri, silahlı birlikler değildir. Biz halk birliklerini hemen silahlandırmayacağız. Silahlandırmak doğru değildir. Çünkü düşman halkı katliamdan geçirebilir. Bizim asıl silahlı birliklerimiz, gerilla birlikleridir. Hatta halk milisini bile tümüyle silahlandırmayacağız. Fakat uygun zaman aralıklarında uygun biçimlerde silahlandırılabilir. Halk komitelerinin silahları taş ve sopadır. Tipik olarak Filistin intifadasının benzeri olacaktır. Filistin örneği, ders çıkarılması gereken bir pratiktir. Filistinlilerin silahları da vardır. Fakat bu silahlarla bir ayaklanmayı götüremeyeceklerini çok iyi bilirler. Filistin halkı bunu kaldırmaz ve katledilir, ama taşlı-sopalı, kadınlı-çocuklu hareketi yürütebiliyor ve sonuç da alıyorlar. Kürdistan'da da böylesine bir gelişmeye ihtiyaç vardır. Halkımız bu aşamada silahlı halk ayaklanmasını kaldıramaz, düşman bastırır. Fakat taşlı-sopalı ayaklanmayı kaldırabilir. Düşman yine de imha edebilir, öldürebilir. Fakat fazla ileri götürmez. Nite-kim Nusaybin-Cizre deneyimi bunu açıkça ispatladı. Bu nedenle halk komitelerinin temel eylem biçimi siyasi gösterilerdir. Siyasi gösterilerin pasif değil, aktif olan biçimi esas alınır. Bizzat özel tim yerine, düşmanın işbirlikçilerine, diğer kurum ve kuruluşlarına saldırmak zarar vermektir, bunu yaygınlaştırmaktır. Halkı kendi eylem türlerine alıştırmaktır. Öyle anlaşılıyor ki, bu örgütlenme ve eylem biçimiyle en az gerilla savaşı kadar sonuç alabiliriz.
Düşman, tüm gücüyle gerillayı dağlarda daraltmaya çalışıyor. Gerillayla halkın ilişkisini koparmaya çalışıyor. Dolayısıyla en çok yüklenmemiz gereken, gerillanın nefes borularını halkın içine kadar yaymak için, halk komiteleri aracılığıyla, şehir devrimlerini gerçekleştirmektir. Dikkat edilmesi gereken; şehir devrimleri halk hareketidir. Gerilla değildir, şehir gerillası da değildir. Halk komiteleri, tipik bir halk hareketi rolünü oynuyor. Şüphesiz gerilla kollayacak, koruyacak, zaman zaman arasına sızıp hedeflerine sert vuracaktır, ama kendini halk yığınlarından ayırmasını bilecek, onunla özdeşleşmeyecektir. Yine Parti, halk ayaklanmasının zamanını belirleyecek, ona öncü, yönetici ve kadro verecektir. Ne zaman hızlandırılması ne zaman yavaşlatılması gerektiğini kararlaştıracaktır. Ama yine de Parti'nin öncülüğünde, Parti'nin gelişmesi temelinde olacaktır. Halk hareketi, halk cephesinin örgütlenmesi de bu temelde olacaktır.
Kürdistan'da yürütülmesi gereken halk hareketi, kendi demokrasisini geliştirir. Halk demokrasisi biraz da buna bağlıdır. Bir halk kendini örgütlendiriyor, eyleme geçiriyorsa; kendi demokrasi-sini geliştiriyor demektir. Yine halk komiteleri düzeni, kurumlarının sürekli karşısında değil, içine girerek de kullanacaktır. Özellikle legal bir kol hareketi için, legal bir siyasi kuruluş, halk hareketi açısından oldukça önem verilmesi gereken bir örgütlenmedir. Böylesine bir örgütlenme hareketini deneyeceğiz. Sanırım önemli bir rol oynayabiliriz.
Cephe türü legal bir parti de bu alanda iyi bir örgütlenme aracı olabilir. Şüphesiz halk komitelerinin tamamı legal bir kol örgütlenmesi olmayacaktır, legal bir partinin kolu da olmayacaktır. Fakat içine uzanarak, özellikle şehir ve köylerde örgütlenme, biraz daha halk komiteleriyle, legal partinin uyum içinde gelişmesine bağlıdır. Halk komitelerinin sadece gizli olması, daha fazla tahribatlara yol açabilir. Mutlaka gizlilik olacak, ama legal görünümünün de, özellikle legal parti etrafında geliştirilmesi yanlış değildir.
Devletin diğer kurumları da kullanabilir. Güvenilmez kuruluşları bile gerektiğinde kullanabilmeli. Ama esas alınan, devlet kurumlarını gerektiğinde dışarıdan tahrip etmektir. İçine girme de onu yüceltmek için değil, yıkmak içindir. Devlete yönelik her zamanki faaliyetimiz, onu reformistlerin düşündüğü gibi baş tacı etmek, kalıcılaştırmak değil, yıkmak içindir. Reformistlerden farkımız budur. TC parlâmentosunu da kullanabiliriz. Bir grup dostumuz oraya girdiğinde parlâmentoyu yüceltmek için değildir, orada düzeni teşhir etmek, hatta parlâmentonun gerçek yüzünü ortaya çıkarmak içindir. Diğer kurumlara yaklaşımımız da böyledir. Hatta legal partiler bunun için iyi bir araç olabilir. Bunu yücelterek kurtuluş amacı olarak değil, geçici ve bazı amaçlar için kullanmak amacıyla değerlendireceğiz. Bu biçimde kendini örgütlendirir, gerekirse seçimlere de katılır. Mahalli seçimlere katılır, sömürge parlâmentosuna kadar kolunu uzatabilir. Özellikle belediyelere ağırlık verilir. Yasal statü içinde de olsa kullanılabilir. Rakiplerini tasfiye edip kendi sempatizanlarını yerleştirebilir. Mevcut iş ve olanakları bu temelde değerlendirilir. Hatta halkın ekonomik dayanışmasını da geliştirir.
Halk demokrasisinin ekonomik temeline dikkat etmek gerekir.
Ekonomik temelini iyi kuramayan bir halk hareketi gelişemez. Dolayısıyla yoksullar başta olmak üzere, sıkı bir dayanışmayı sağlamak, halk komitelerinin temel görevidir. Oldukça yoksulla-şanların, hapse düşenlerin, şehit ailelerinin ekonomik gereksinmelerini bu komiteler karşılamalıdır. Bizzat ekonomik faaliyetler geliştirilmelidir. Milli ticareti, ithalatı işler ve giderek ihracata el atabilir. Yine halkın bir yığın ekonomik kuruluşu ve toprağı vardır. Mümkünse toprak reformunu bile gerçekleştirebiliriz. Adaletsizlikleri, eşitsizlikleri kaldırırız, hatta hukuki sorunlarını da gidermeye çalışırız. Birçok sosyal anlaşmazlık, kan davaları ve kavgalar vardır. Bunları da halk komiteleri halledebilmelidir. Halkın arasındaki çeşitli çelişkileri de, halk komiteleri çözümlemelidir. Bir anlamda yargı, ihtilaf, uzlaşma ve halletme rolünü de oynamalıdır. Özellikle ihtilafları uzlaşmayla halletme, önemli bir görev olarak görülmelidir.
Geceler yapma, yürüyüşler düzenleme (kentler arası, köyler arası), yine doğal halk faaliyetlerini siyasi amaçla kullanma (cenazeler, düğünler ve bayramlar), bütünüyle halk komitelerinin amaçları doğrultusunda değerlendirilebilir. Doğal gelenekler, giderek siyasi amaçlara tabi tutulmalıdır. Aynı şekilde düşmanın bayramları vardır. Bunlar sabote ve boykot edilir. Özellikle halk, sahte gösterilere çekmek, aldatmak, gözünü boyamak gibi şeylerden uzak tutulur. Düşmanın halkı kullanma tekniklerine karşı sürekli tavır geliştirilir. Hiç şüphesiz halk komitelerinin bu nitelikteki görevleri yürütmeleri, gerillayla, Parti öncülüğüyle bağlantı içinde olmasına bağlıdır. Gerillanın koruması ve Parti'nin yol göstericiliği olmadan, halk komiteleri kendi içinde fazla başarılı olamazlar. Önlerine konulan eylemsel ve örgütsel görevleri başarıyla yerine getiremezler. Dolayısıyla gerilla ve Parti öncülüğüyle bağlantıya dikkat etmek gerekir. Parti öncüleri ve gerilla, halk komitelerinin gelişmelerine sürekli katkıda bulunacaklardır. Güç alıp güç vereceklerdir. Kürdistan'ın ulusal kurtuluş tarihinde, halkın bu sürece katılması yoğun olacaktır. Bir bilinçlenme, uyanma döneminden geçilip ayaklanma dönemine doğru evrim göstermektedir.
Şunu unutmamak gerekir ki, güçlü bir halk hareketi olmadan ulusal kurtuluşta başarı mümkün değildir. Gerilla ve Parti öncülüğünün bütün çabaları, halk hareketini kapsamlı olarak geliştirmek içindir. Gerilla kendi başına amaç değildir. Hatta kendi başına Parti mücadelesi ile hedefe ulaşılamaz. Önemlidir ve gereklidir, ama yalnız başına yetmez. Halk hareketini sonuca götürmede esas belirleyici ve sonuç alıcı rolü oynar. Halk devrime ne kadar kapsamlı katılırsa, devrimde başarı o kadar kesinleşir. Dolayısıyla önümüzdeki bu dönemde, bütün gücümüzle halkı devrime katma işine önem vermeliyiz. Çeşitli yöntemler kullanarak bütün bölgelerde sınıf ve tabakalardan, çevrelerden, ailelerden, aşiretlerden ve bütün kesimlerden kadın-erkek, genç, esnaf, işçi, köylü demeden hepsini ne kadar harekete katabilirsek, devrimin kalıcılığı, büyüklüğü, dolayısıyla başarısı o kadar kesinleşir. Bu konuda yıllarca süren bir çabadan sonra, attığımız ilk adımlar iyi değerlendirilmelidir.
Unutmamak gerekir ki, sömürgeciliğin tecridini delmek, Kürdistan'da en büyük devrimci başarılardan birisidir. Bu sağlanmıştır. Artık halk, gözünü özgürlük için açmış, dayatılan tecrit çeperini kırmış ve korku duvarını aşmıştır. Diğer ülkelerle kıyaslandığında belki önemli görülmeyebilir, ama Kürdistan için çok önemlidir. Kaldı ki, önemli gelişmelere yol açmak için de, halkın korku duvarını aşmasını, tecrit çemberini kırması esastır. İşte bugün bu başarılmıştır. Düşman bugün tecrit çemberini, özel timlerle neredeyse herkesi askeri tecride alarak kurmak istiyor. Bölgeleri birbirinden koparmaya çalışıyor. Baskıyı alabildiğine arttırıyor. Sansür ve basın yasaklamaları hep bunun içindir. Son tahlilde uyanan halkı, tekrar uykuya daldırmak, bilincini çarpıtmak, yırtılan korkuyu tekrar egemen kılmaktır. Şu anda özel savaşın uğraştığı budur. Bir anlamda günümüze doğru özel savaş daha çok gerillayı imha etmeyi değil de, önemli bir atılım içine giren Kürdistan halk hareketini boğmaya yöneliktir. Önce tecrit, sonra giderek dağıtma ve boğmaya yöneliktir. Bu önemlidir. Çünkü gerillayı da boğmasının yolu, uyanan halkı boğmaktan geçer. Şimdi buna ağırlık veriyor. Dolayısıyla özel savaşa karşı sadece gerillayı yoğunlaştırarak karşılık vermemiz yetmez, öncülüğü daha da çelikleştirmekle karşılık vermemiz de yetmez. En önemlisi, halk hareketini daha da geliştirerek karşılık vermektir. Özel savaşı boşa çıkarmak için, mutlaka şehir kitlesini harekete geçirmek şarttır. Günümüzün özel savaşı da esas olarak buna bağlıdır.
Gerilla aslında kendi başına bilindiği gibi fazla da gelişemez, yani tehlikelerle dolu bir süreci yaşar. Düşman şunu çok iyi biliyor; eğer halk ayaklanması olmazsa, salt gerillayla uğraşmak yerine, gerillaya giden halkın katılım sürecini durdurmak yeterlidir. Bunun üzerinde çok duruyor. Kendine göre akıllıdır da. O halde, bizim de bir bütün olarak önümüzdeki dönemde yüklenmemiz gereken taktik, büyük gelişmelere aday alanların şehirsel devrimlerini geliştirmektir.
Kürdistan'da kırsal alanı bugün tarihi bir aşamaya getirebildik. Sıcak savaşım bölgelerine çevirebildiysek ve küçümsenmeyecek sonuçlar bu temelde ortaya çıkmışsa, aynı şeyi şehir devrimleri içinde gösterebilmek mümkündür. Günümüzde artık şehir devrimlerine, ayaklanmalarına bütün gücümüzü vermek ve bu konuda sağladığımız gelişme oranında da bileceğiz ki, devrimimizin artık zafere gitmesinin temel ayaklarından biri daha dikilmiştir. en temel köşe taşlarından birisi daha atılmıştır. Bu Kürdistan Devriminin temel özelliğidir. Başarı ve zaferin de temel bir gereksinmedir. Şu anda bizim devrimci savaşımımızla, düşmanın özel savaşı, genelde halkı kazanma temelindedir. Kitleyi kim kontrolü altına alıp yönetecektir? Bu aşamaya gelip dayanmıştır. Partimiz bir atılım yaptırmıştır, ama çok yetersizdir ve cılızdır. Büyük bir atılım yapmak için mutlaka hem kapsam, hem de nicelik itibarıyla çok sayıda kent ve köyde geliştirmek zorundadır.
Demek ki Partimizin, öncümüzün ve gerillanın bundan sonra kendisini geliştirmek için önemli oranda yüklenmesi gereken temel bir görevi budur. Düşmanın özel savaş taktiklerini bu temelde boşa çıkarması gerekiyor. Düşmanın son zamanlarda bütün yöneliminin bu yönlü olması, görevleri daha da yaratıcı kılıyor. 413 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname, özelde halk katılımını engelleme kararnamesidir. Bu kararnameler şehirsel ayaklanmalara karşı, özellikle Nusaybin ve Cizre direnişine tepki olarak geliştirildi. Dolayısıyla bununla, Kürdistan genelinde şehirsel devrimleri önlemeyi amaçlamaktadır. Onun için sürgün devreye sokulmak istendi. Sansür etkili olarak uygulanmak istendi. Bunu boşa çıkarmanın yolu şudur; sürgüne tabi tutulması istenen kitleyi ayaklanmaya çekmek ve ayaklanmayı geliştirmektir; yine sansürün örtbas edemeyeceği çapta eylemler geliştirmek, devrimci basını geliştirmek, yurt dışını kullanmak ve böylece kararnameleri boğuntuya getirmektir.
Türk özel savaşının önemli bir özelliği, savaşı gizli yürütmesidir
Katliamı gizli yürütüyor. Dünyaya hissettirmeden, hatta halkımızın bir bölümünü katlederken, diğer bölümüne hissettirmeden yapıyor. Geçmişte de öyle yaptı. Çok çeşitli olan halk ayaklanmalarına genelleşme ve birleşme fırsatı vermeden kendi içinde boğdu. Dersim katliamını diğer bölgeler hiç duymadılar. Hatta olumsuz yansıtılarak "iyi oldu" dedirtecek kadar gizli çalıştılar. Ağrı ve Palu'da aynı şekilde tecrit edilerek boğuntuya getirildiler ve dünyaya da yansıtılmadı. Hatta duyulunca "gericiler ayaklandı, ilericiler kazandı" denildi. Buna bir de "ilericidir" diye, "komünist" etiket yapıştırıldı. Şimdi tekrar yaşatılmak isteniyor, tekrar boğuntuya getirmek ve genelleştirmemek, dünyaya ve hatta Türk emekçi sınıflarına yansıtmamak için, olağanüstü çaba harcanıyor. Bu anlamda kirli, gizli ve sinsi bir savaşı oynuyorlar. Bunu da yerle bir etmenin yolu devrimci savaştır.
O halde, bu özel savaş taktiklerini acımasızca dayatmalarına karşı örtbas edemeyeceği kent ayaklanmaları, köylülük alanlarındaki isyanları körükleme, kısamayacağı kadar yüksek ses çıkarma, zindanları dolduramayacağı kadar çok insanı gösteriye çekmek gerekir. Özellikle gösterilerin değişik biçimleri vardır. Buna bir de açlık grevlerini kitleselleştirerek ekleyebiliriz. Yeni biçimler de bulunabilir. Kentler arası yürüyüşler, köyler arası yürüyüşler ve cenaze törenleri geliştirilerek, yaşamın bütün belirtilerini siyasi amaçla kullanabiliriz. Özellikle ekonomik anlamda had safhada olan yoksulluğu iyi kullanmalı, hatta düşmanın kültürel etkinliği tersine çevrilmelidir. Düşman gerici kurumlar vasıtasıyla, halkı sahte bir eyleme ve kendinden geçmeye çekmek isterken, biz tam tersine stadyumları miting alanına ve gösteri alanına çevirebiliriz. Festivalleri de aynı şekilde kullanabiliriz. Ayaklanma sadece sokaklara dökülüp taş atmak, camları kırmak değildir. Bunlar da yapılır, ama diğer biçimleri de yapılır. Örneğin, dünya çapında da bu tip biçimler epey kullanılıyor. Mesela Güney Afrika'da kullanılmıştır. Bizde daha yaygınca kullanılması gerekiyor.
Görülüyor ki, bütün bunlar zengin eylem biçimleriyle, çok çeşitli örgütlenme biçimleriyle, özel savaşın bastırmasını boşa çıkartıp kendi devrimci savaşımımızı yaygınlaştırabileceğimizi göstermektedir. Önümüzdeki dönemde en çok bu yönlü yükleneceğiz. Halk demokrasisinin gelişmesi de bununla olur. Halkın çeşitli iktidar odaklarının yaratılması etkinlik ağlarının oluşturulması buna bağlıdır.
Bu dersle ilgili olarak, sanırım şehir alanlarına yönelik planlamaya iş düşer. Bu dönem şehir devrimlerini özellikle gündemleştireceğiz. Silahlı mücadele dışında geniş bir mücadele alanı olarak nasıl yönelmemiz gerekir? Örgütlenmesi, eylem biçimleri, taktikleri bir bütün olarak nasıl ele alınmalıdır? Hatta en önemli görevlerimiz arasında bu alanlara yönelik olarak kendimizi özel olarak ha-zırlayabilme de vardır. Planlamaya yönelirken, bunları da değerlendiriyorsunuz. Eğitim faaliyetlerimizin en önemli bir parçası da, böylesine bir devrimin görevlerine hazırlanmak, katılmak oluyor. Nasıl 1980'lerde bütün gücümüzle silahlı propaganda birimlerine yöneldik ve günümüzde gerillaya kadar getirdiysek, artık 1990'ların başından itibaren de şehir devrimlerine ve halk komitelerine yöneleceğiz. Bu ülke tarihimizde önemli bir aşamadır. Eğer sürekli ve ısrarlı örgütsel çabalarla arka arkaya eylemler geliştirilirse, kısa bir sürede, bugün gerillada ulaştığımızın çok üstünde bir ayaklanmaya ulaşacağız.
Nitekim çok az bir hazırlıkla, Newroz'da halkın gösterdiği eylemlilik, ne kadar umutlu olmamız gerektiğini ve bu zeminin ne kadar ayaklanmaya hazır olduğunu ortaya çıkarmıştır. Yapmamız gereken; daha planlı, örgütlü ve yaratıcı bir yaklaşımı bu zemine dayatmaktır. Daha şimdiden bunun temeli atılmıştır. Halkın şu an-dan yaşadığı durum, kıpır kıpır bir kıpırdanmadır. Halk "Parti ne zaman gelecek ne zaman bize eylem fırsatı tanıyacaktır? Gerilla ne güne duruyor? bizi ne kadar koruyup geliştirecektir?" diyor. Günlük sorulardır ve milyonların dilindedir. Yapılması gereken; halkın bu büyük uyanışını, hareketlenişini daha planlı, uygun örgütlenme ve eylemle karşılamaktır. Bu konularda yüksek sorumlulukla halk önderi olabilmek ve halkı en az zararla özel savaşa karşı savaş içi-ne çekmektir. Bunun bir öncü savaşı, gerilla savaşı olmadığı, bunun bir kitle devrimci savaşımı olduğu, kitlelerin en yaygın ve çok yönlü biçimlerde katıldığı bir savaş olduğunu bilerek geniş çalışacak, çeşitli biçimleri deneyecek, dar ve sekter davranışlar içerisine asla girmeyerek, gizli olduğu kadar legal yöntemleri de kullanacak, zaman zaman ileri, zaman zaman geri çekilmesini bilecektir.
Kısaca, günümüzde bir problem olarak karşımıza çıkan gerilla komutanlığında içine düştüğümüz darlığı, daha şimdiden bu alanda yapacağımız hazırlıkla yaşamamaktır. Yine Parti militanlığında yaşadığımız ve bir türlü örgütlenmeye gelmeyen, en az sorumluluk, en az pratikle işleri kurtarmaya çalışan tipi kesinlikle aşacağız. Onun yerine, halkın çıkarlarına çok bağlı, halkın geleneklerine, halkın yaklaşımlarına değer veren, esnek, tamamen halkın "böyle olmalıdır" dediği ölçüleri esas alan, tam bir siyasal önder gibi, sadece emekçilere değil, her sınıf ve tabakaya, zengine ve yoksula da hitap eden, çocuk örgütlenmesinden tutalım ihtiyar örgütlenmesine kadar, zindana hitap etmekten tutalım aydınlara kadar, tümüne hitap etmesini bileceğiz.
Ayrıca, gençlik, kadın, esnaf, köylü her kesimin somut konumları vardır. Bu konumlara denk gelebilecek yaklaşım, esnek ve yaratıcı bir önderlikle karşılanabilirse, halkın devrimci hareketi gelişecektir. Geçmişte bu konuda yaşanılan muazzam darlıklar çıkmıştır. Halka karşı bastırmacı, çok sekter davranarak, binlercesini bir kontra gibi karşımıza çıkaran anlayışlar, elbette ki düşman anlayışlarıdır. Parti adına, halk adına kimse böyle önderlik yapamaz. Suçtur! Aynı biçimde kaçırtıcı yaklaşımlardır. Öncü ve önderlik rolünü unutup halkın içinde, hatta halkın sırtında yaşamaya çalışmak sağ-tasfiyeciliktir. Böyleleri de görülmüştür. Önderlik konumu böyle yaşanmaz. Bunun yerine, halkın ilgilerine ve yaklaşımlarına karşı alabildiğine duyarlı, halkı esas alan; değil halkın sırtında ya-şamayı, halkı sürekli ileri çeken; ama sol sekterizme de düşmeyen; halkın kaldıramayacağı, güç getiremeyeceği eylem ve örgütlülükleri dayatmadan, halkın "üzerime düşeni yapabilirim" dediği eylemi biçimlerini dayatmak, devrim ve halk önderliği açısından vazgeçilmez önemdedir. Böyle önderler olmazsa, halk ayaklanması adı altında, halkı katliamlar da dahil, her türlü tehlikeyle karşı karşıya getirir.
Halk gerilla gibi değildir, gerillada büyük tahribat olmaz. Biliyorsunuz öncüde tahribat daha azdır. Öncü örgütlenmesinde sakat yaklaşımlar, tutuklanmaya götürür, gerillada bazı grupların imhasına götürür. Ama halk içinde, halk önderliğinin doğru olmayan yaklaşımları, halkı katliamlara götürür. Burada artık kayıp onlarla değil, yüzlerle, hatta binlerle ifade edilebilir. Dolayısıyla çok hassas bir konumdur. Yani halkı gösteriye çekerken de çok duyarlı olmalıyız. Planlı bir şekilde nereye kadar ileri adım atmak gerekir? Nerede geri adım gerekir? Nerede gerillaya başvurulur? Nerede legal kol kullanılır? Bütün bunları iyi saptayacaksınız. Bütün bunlar, halk önderliği konumu içinde bulunan, özellikle halk komitelerini geliştirme temelinde yöneten Parti militanlarının, ne kadar önemle bu işe yönelmesi gerektiğini gösteriyor. Gerek hazırlık, gerekse de pratik içinde, kılı kırk yararcasına kendini bu işlere vermesi gerektiğini ortaya çıkarıyor. Ülkeye yönelirken, bu temelde görevlerimizde çok hassas olacağız.
Kürdistan tarihine bakacak olursanız, halk ayaklanmaları sürekli acımasızca bastırılmış, aksi sonuçlar doğurmuştur. Onurlu, sağlam bir miras bırakma yerine, herkesin kendinden kaçtığı, ayaklanmadan kaçtığı bir suskunluk dönemine yol açmıştır. Hiç şüphesiz, PKK'nin önderliği buna fırsat tanımamakla birlikte, eğer dikkat edilmezse, bazı sorumsuz önderlerin sakat yaklaşımları sonucu, tekrar bizi ağır imhalarla ve pasifizmle karşı karşıya bırakır ve mutlaka beslememiz gereken halk eylemliliğine, halk ayaklanmasına doğru da gidemeyiz. Gitsek bile, bunu pahalıya öderiz. Bunu önlemenin yolu da; kendini tamamen hazırlamış, iyi planlamış ve pratiğini bir bir gözden geçiren, ne pasifizmi ve halk kuyrukçuluğunu, ne de kaldıramayacak, sonucu kestirilemeyecek tutumlara girilir. Bunun yerine öncü ve gerillayla bağlantılı, ulusal ve uluslararası koşulları dikkate alan, özellikle özel savaşın politikalarını iyi ölçüp biçen, bu temelde devrimci savaş, devrimci yığın savaşımını dayatan bir yaklaşım ve önderlik içinde bulunulmalıdır.
Bu temelde inanıyorum ki, görevlerimizi gerçekleştirdikçe Kürdistan Devrimi'nde sadece boğulmayı önlemek, kesintisizliği sağlamak değil, zaferin de en temel güvencesini elde etmiş olacağız ve bizzat zaferin bu başarısının da gerçekleştiğini göreceğiz. Hem de bu gerçekleşmenin fazla uzak olmadığını, mevcut ulusal sorunun çözümü ve demokrasi sorununun çözümünün de sağlanacağını, bunun sadece Kürdistan için değil, Türkiye ve Ortadoğu'da da halk demokrasisine gidişte, Kürdistan'da atılacak adıma bağlı olacaktır.
30 Temmuz 1990