Batı uygarlığının bana karşı geliştirdiği ikiyüzlülüğü, hem Moskova, hem Atina ve hem de Roma kaynaklı olarak ortaya çıkarmaya çalışıyorum. Türkiye aydınlarına, 'insani talepleri anlayın, gerçeği halkınız için ortaya çıkarın' diyorum. Bunları devlet, politikacılar, Kürtler, herkes anlamak zorundadır.
15 Şubat komplosu 21. yüzyılın komplosudur. Ben kendimi doğru katmaya çalışıyorum. 15 Şubat komplosunu bugünlerde derinliğine yeni boyutları ile açacağım. Neden sakin davrandım? Şiddet olgusunu ortadan kaldırdım. Bunlar çok ciddi şeylerdir. Devlet sandığımızdan daha fazla takip ediyor. Toplumun bu noktayı yakalaması ve bunu geliştirmesi gerekir. Bu da mücadeleyi geliştirmeyle olur. Geçmişteki durumlarınızı iyi bir özeleştiriyle aşmanız gerekir. Yetmiş yaşındakiler için de bu gereklidir.
Senaryoyu Batı yazdı, yani temel aktör Batı'dır. Türkiye'ye gardiyanlık ve infaz rolü verildi. Yunan kışkırtıcılığı korkunç bir şeydir. Oyunun içinde İngilizler de var. Bir takım acayip olaylar oldu. Sanıyorum an'ı gelecek. Beni Kenya'ya götüren uçak İngiliz uçağı. Oradaki Yunan Elçiliği de biliyordu. Kenya da CIA ve İsrail ajanlarının elinde. Moskova ayarlanmış. İtalya'ya karşı psikolojik savaş biliniyor. Almanya'nın beni kabul etmeyişi var.
Tabii ABD de işin içindeydi. ABD beni filmlere taş çıkartır bir biçimde yakalattı. Bunu Yunanistanlılarla beraber yaptı. Beni Türkiye'ye getirdiler. Türkiye'yi de oyunun içine çektiler. Epey aydınlatmak durumundayım. Yunanlılardan komployu kim biliyor? Yunan tavrında CIA ile işbirliği yapan kimdir? Bunları bilen, Pangalos adına beni kandıran, "Güney Afrika'ya pasaport almışız" diyerek tarihi yalanı söyleyen kimdir? Bu tarihi yalanın aydınlatılması gerekir. Genelkurmay görevlisi oyunu gördüğünü söyledi. Ben de "iyi işte oyunu anlamışsınız. Birlikte bozalım ve sorunu çözelim" dedim.
Oyun çok büyük, komplo çok büyük. Eminim Genelkurmay da bir şeyler biliyor, ama tam çözemiyor. Bazı ipuçları var, Yunanlıların yalan söylediğini ortaya koyan belgeler var. Beni kandırmaları bile ihanetlerini gösteriyor. Yaş bir odun bile sobaya atılamaz. Beni bir odun gibi sobaya attılar. Bunların Türkiye'ye ilişkin bir savaş planı var. Kürt-Türk nasıl birbirine girecek, bunu hesaplamışlar; adalara yedi bin tane füze yerleştirmişler.
Yunanistan şiddet kullanmamızı bekliyordu. "Apo yarı yolda ölecek" diyordu. Elçi tabancayı bana verecekti. Tüm bunlar belgelidir. Beylik bir tabancayla direneceğim, Kürtler direnecek, on binler ölecek, böylece Türkiye teslim alınacak. Ama barış ve kardeşlik denince, onlar da barışçı kesildiler. Karşılıklı aşk gösterileri başladı. Artistler aracılığıyla yalan bir biçimde bu gösteri sergileniyor ve gerçeği örtbas ediyorlar.
Yunanistan'da ilk hafta ölüm haberim yayıldı. Bunun üzerine İstanbul'da birçok patlama olayı oldu. Olay böyle gelişti. Ama asıl özü nasıldır, neler üzerine plan yapıldı, içyüzü nedir, ben de bilmiyorum. Bazı hesaplar yaptılar. Türkiye bile hazır değildi. Dışişleri temkinli yaklaştı.
Yunan elçisi "Kenyalılar Apo'yu kaçırttı" diyordu. Yalan. İzmir'de kalan Yunanlı ajanla, Kalenderis bunları biliyor. ABD'lilerin bir kısmı benim süreçten gerçekten sağ çıkacağımı düşünmüyordu. Kürt-Türk savaşı yüzyıl daha uzatılmak isteniyordu. Çiller'in İngiliz ajanı, ABD ajanı olduğu Genelkurmaylıkça zaten biliniyor. Yunanistan'ın Kenya elçisi, Onasis'in üvey oğlu; İngiltere'de büyümüş, ABD ajanı. Bu adamlar bilinçli olarak bu komployu yaptılar. Bu durum araştırılsın ve işlensin. Kamuoyu bilgilendirilsin. Vatanını seven Türk aydınları bu görevlerini yapmalıdırlar. Burada çok İngiliz oyunu var. Uçakta oyunu boşa çıkartmak için "benim ana tarafım Türklere dayanır, yaparsam sizden daha iyi Türklük yaparım" sözlerini kullandım. Tüm bunlar oyunu bozmak içindi.
Sorgulama sürecindeki tartışma direkt devletledir. Devlet bundan kendine göre sonuçları çıkarır ve ne yapacağına kendisi karar verir. Beni asar ya da asmaz; bu önemli değildir. Kişi olarak, bana karşı kurulan komplonun kaynağı büyük oranda Avrupa'dır. Bunun iki yüz yıllık temeli vardır. İngiltere ve Fransa iki yüz yıldır bununla ilgilidir. 90’ sonrası Güney'deki güçler aracılığıyla bazı gedikler açıldı. Bizi Roma arenasındaki gladyatörler örneğinde olduğu gibi aslanların önüne attılar. Türkiye'ye, "Kurbanı sana veriyoruz, asabilirsin" dediler.
Benimle ilgili, Kürtlerle ilgili kararlar devletler düzeyinde değil, NATO düzeyinde kararlardır. Kürtlerin hakları ile ilgili kararlar devletlerden ziyade daha üst düzey kararları gerektiriyor. Avrupa'yı düşman ilan etmiyorum. Demokratik çözüm istiyorum. Bende Yunan düşmanlığı da yoktur. Yunan halkından bu aşağılık yöneticilerden hesap sormasını istiyorum. Biz bunları affetmeyeceğiz. Bin yıl geçse de biz bunları affetmeyeceğiz. Türklerle birleşseler de biz direneceğiz. Hukuk çiğnenmiştir, Avrupa hukuku çiğnenmiştir. Ben uçakta iken, bir üst kararla bütün Avrupa havaalanları bana kapatıldı. Avrupa'nın içyüzü, gerici yüzü ortaya çıkıyor. İngiliz gazeteciler bunu niye yazmıyorlar? Küçücük bir olayı haber yapıyorlar, bunu yazmıyorlar. Bunun kitap haline getirilmesi gerekiyor.
Burada Yunanistan'ın tarihte eşi benzeri görülmemiş ihaneti var. Ayrıca dost ihanet etmemeli diyorum. Pangalos tam bir Yahuda'dır. Bunları doğru çözümleyeceksiniz ki, binlerce ölüm olmasın. Yanlış anlaşılmasın, benim Yunan halkına hiçbir düşmanlığım yoktur. Avrupa'da benim "Genelkurmay'ın ajanlığı"nı yaptığımı iddia edenler var. Gerçekte ajan olan bunların kendileri değil mi? Türkiye'ye getirildiğim gün, Atina o ajanları davet etti. Buna ilişkin bir kitap bile yazılamadı. Hiç yaşamak istemediğim halde, halklarımızın ve ülkemizin çıkarları için yaşadım. Genelkurmayla gerçekleri tartıştım. Bu tartışmalar bende umut da yaratmış değildir. Gerçekler ortaya çıksın diye yaptım. Bunlar belki ileride yayınlanır..
Tarihte dostluk adı altında en büyük ihanet, tarihin bu en aşağılık oyunudur. Simitis "Türkiye'den korktuk, onun için Apo'yu verdik" diyor. Hayır, ben korkma temelinde değil, komplo temelinde teslim edildim. Teslim edilmemdeki amaç Türk-Kürt çatışmasının derinleşmesiydi. Uçakta barışın gelişmesi arzusunda olduğumu ifade ettim. "Türk düşmanlığım yoktur, elimden gelirse ve fırsat bulursam, barışın gelişmesi için çalışacağım ve demokratik çözümden kaçınmayacağım" dedim.
ABD ve Naksakis'e yanıt olarak söylüyorum: Bu komplonun nasıl tezgahlandığı önemli. Türkiye'den bir kesim bunun içindeydi. Ama Kenan Evren'in bir açıklaması vardı; "Bu adamı başımıza bela edecekler" diyordu. İşin içinde imha olayı vardı. Benim hakkımda verilen kararın özü çok önemli. Biz bunu aydınlatmalıyız. Benim şahsi imham değil, dökülen kanın, emeğin, çabanın, Kürt aydınlarının ve inananların başına bir çorap örülecekti, tümünün imhası hedefleniyordu.
Kaçırılma süreci çok önemlidir; İmralı bir sonuçtur.
İtalya sürecinde İtalyan Hükümeti'nin gizli bir adamı vardı. Sürekli yanımdaydı. "Ayrılmazsanız hükümet düşer, hayatınız tehlikeye girer" diyor ve benzeri psikolojik baskı yapıyordu. İtalya'da yatak odama kadar polis giriyordu. Belirttiğim kişi bilmem kaç kez "Ne zaman gideceksiniz? Ne kadar kalmayı düşünüyorsunuz? Bugün mü yarın mı gideceksiniz?" diye soruyordu. Böyle psikolojik baskılar yapıyorlardı. Somut tehlike dayatılıyordu. Gitmesem, tutuklama da dahil birçok şey dayatılıyordu. İtalya'da kaldığım 66 gün boyunca korkunç bir psikolojik baskı uygulandı. İtalyan Başbakanı "gönül rızası ile, özgür irademle gidiyorum" diye benden ısrarla mektup istedi. Müthiş psikolojik baskı ile İtalya'dan kaçırtıldım. Başbakan yapılanları biliyordu. O yüzden töhmet altında kalmamak için ısrarla benden mektup istiyordu.
Avrupa ve Rusya neden beni olumsuz karşıladı? ABD neden komplonun içine girdi? Rusya kendi yakın tarihine ters düştü; ABD'den alacağı IMF kredilerinden dolayı olumsuz tutum takındı. Avrupa bana karşı doğru davranmadı; kendi hukukuna ve demokratik siyasetine uygun hareket etmek yerine, ekonomik çıkarlarına göre davrandı. İtalya da iyi davranmadı; fazla onurlu davranmadığı için İtalya'nın tutumunu önemsemiyorum. Onuruma saygılı davranmadığı için Avrupa'dan ayrıldım. Ben halkımın ve Ortadoğu'nun onurunu çiğnetmedim. Beni ellerinde çok onursuz, kişiliksiz tutmak istediler. Benimki onur savaşıydı. Onur her şeyden daha önemliydi. Bu temelde Avrupa'dan ayrıldım.
İtalya'dan ayrılırken Rusya'ya, oradan Kafkasya üzerinden ülkeye gitmeyi istiyordum. Rusya'da Rus istihbaratı çok alçakça davrandı. Bir odaya konulduk ve dışarıya çıkarılmadık. Tacikistan'a kadar götürüldük. Bu bir zorla kaçırılmaydı. Önce ‘’Ermenistan üzerinden sınıra bırakabiliriz’’ dediler. Daha sonra durum değişti, "Tacikistan'a gidiyoruz" dediler. Moskova sürecinde işin içinde ticari çıkarlar var. IMF kredileri, Mavi Akım Projesi var. Benim karşılığımda birçok ekonomik çıkar sağlandı.
Ondan sonra Yunanistan'ın bilinen kanalı, bilinen kişiler geldiler. Başbakan adına bir yere götürüldük. Ardından bilinen süreç başladı. Hollanda'ya gideceğiz diye Minsk'e götürüldük, oraya Estonya'dan ya da Letentoya'dan bir uçak gelecek, oradan da Hollanda'ya gidecektik. Pangalos "Pencereden gireni bilmem nereden atarlar" diyor. Açık oyun oynadılar.
Atina'dan beş kişiyi sorumlu görüyorum. Simitis, Pangalos, Babby kod adlı istihbarat başkanı, Kostulas ve Kalenderis. "Yunan devletinin sözü sözdür" dedi Kalenderis. Asıl ihanet onundur. Çünkü diğerlerine inanmayabilirdim, ama Kalenderis farklıydı. O yüzden onu İsa'yı yakalatan Yahuda İskaryot'a benzettim.
Korfu adasında kaçırıldığımı biliyordum artık. Aslında Yunanlıların hepsi kaçırılmayı biliyordu. Korfu'da bir iki kişi durumu anlamıştı. Arabayı götürüp getiriyorlardı. Bana açık mesaj veremiyorlardı. Açık mesaj vermedikleri için ben de anlamadım. Sonra o arabayı uçağa vuranları yaka paça dövdüler. Ondan sonra özel uçak İsviçre'den gizli bir biçimde askeri havaalanına geldi. Bizi götüren şoför oraya gitmemek için elinden geleni yaptı. Açık söyleyemedi, ama biz de anlamadık. Gece yarısına kadar 12 saatten fazla bekledik. Uçaktakiler sarışındılar ve İngilizce konuşuyorlardı. Hostesi de vardı.
Kenya'ya açık güvenceli götürdüler. Pangalos'un güvencesini verdiler. Kalenderis "Güney Afrika pasaportu geliyor" dedi. Bunların tümünü mahkemede dinlemeliyiz. Ayrıca ben Yunanistan'ın Kenya Elçiliğine siyasi iltica başvurusu yaptım. Elçilik de kabul ettiğini söyledi. Nairobi'ye indiğimizde, Elçilik özel arabasıyla geldi ve beni aldı, konutuna götürdü. Kenya büyükelçisi ile tartıştım, onu biraz çözdüm. Oğlu Londra'da eğitim görmüş, Londra imalatı bir adam. Gladio NATO bünyesinde önde gelen bir isim. Uluslararası ajan gibi bir durum var. Sanırım şimdi Küba'da büyükelçi. En son ayrılırken Elçi dört yetkiliyle görüştüğünü, bunlardan birinin Dışişleri Bakanı Daniel Arabi'nin oğlu olduğunu belirtti. Bu dört yetkilinin de Hollanda'ya veya Şeysel adalarına gidebileceğimi belirttiklerini söyledi.
Büyükelçilikte beni götürürlerken Dışişleri adına gelen biri vardı. Sivildi. ‘‘Seni Hollanda'ya götüreceğiz diye götürdüler. Bir de şu tehdit vardı: O gece oradan ayrılmasak, imhayla ele geçirme kararı da sanırım vardı. En küçük bir hata yapma durumunda, bir direnme durumunda öldürülme olabilirdi. Tabanca üzerimde olsaydı imha olurdum. Beni siyah adamlar cip ile zorla kaçırdılar. Aslında Elçilikte kalsak da, gitsek de ölümdü. Bu konuda İngiltere'nin, CIA'nın yapacağı açıklamalar önemlidir.
Havaalanında gizli bir bölüme gittik. Bilincim gitmişti. Muhtemelen ilaç denemesi olabilir. İrademin sağlıklı olmadığını, uyuşmanın olduğunu söyleyebilirim. Uçağa biner binmez üzerime çullandılar. Onlar Türk'tü. İtalyan Dışişleri Bakanı açıklamasında "İsrail tutuklattı" diyor. Ama bence ABD'lilerdi. Uçağın etrafındakilerin hepsi silahlıydı. Uçakta artık düşünmem mümkün değildi. Yürüyecek durumdaydım, ama düşünecek durumda değildim. Ondan sonra gözler bağlandı. Uçak Mısır'da indi. Benzin aldı. Daha sonra başka bir yere de indi. İsrail veya Kıbrıs olabilir. İki yere indi. Ama birincisi kesin Mısır'dı.
Türkiye'ye getirildiğimde kardeşlikten bahsedildi, uygun bulduğumuzu söyledik. Şimdi nasıl olacağı karanlıktır. Devlet belki beni yaşatmak istiyor; ama devlet beni kendisine göre yaşatmak istiyor diyemem. Devlet o şeyleri belki de laf olsun diye söyledi. Ama bizim de irademiz var, kendi özgür irademiz ve bilincimizle yaşıyoruz. Özgürlük için bir gün bile yaşamak önemlidir. O zaman yaşamak ölmekten daha zordu ve zor olan tercih edilmiştir. Ölüm bir anlık bir şeydir ve çabuk biter. Zor olan gerektiği için yaşama gerekliliğine karar verdim. Duygu ve düşüncelerimi yaşama lehinde geliştirdim. Aslında en büyük direniş de buydu. Ama bazıları çıkıp niye direnmedi diyorlar. Bunları söyleyenler ya kötü niyetliler, ya da bilmiyorlar, zavallılar. Bunlar dönüp kendilerine bakmalıdırlar
9 Ekim yürüyüşü, barış ve demokratik çözüm arama yürüyüşüdür; başarma isteğini dile getiriyor. Bunun haklı olduğuna inanıyorum. Neden dağa değil de Avrupa'ya, siyasal alana yöneldim? Bugün de hala bunu tercih ediyorum. Daha çok acıya neden olmamak için, kırk yıldır rüyasını gördüğüm dağı tercih etmedim. Barış ve demokrasi imkanı çok sınırlı da olsa orada göründüğü ve buna inandığım için tercih ettim. Sonuç tam belli değil, başarıya ulaşamadı. Dostların iyi bilmeleri gerekir. Halk ve Türkiye bunu anlamaya çalışmalıdır. Ölümü seçmek, komploya hizmet etmek olurdu. Yaşarsak bu komployu çözebilirdik. Diğer nedenlerin yanı sıra, Yunan komplosuna karşı bunu yapmak gerekliydi.
Nitekim o ilk günlerde Mavi Çarşı olayı ve benzeri olaylar oldu. Burada yaşanması olasılığı çok yüksek on bin haksız ölümden korktum. Çoğu kimse isyanı tek yol olarak görüyor. Böyle bir şey olsaydı, ölenlerin çoğu yine Kürtlerden olacaktı. Benim siyasi ahlakım bunu asla kabul etmez. Ben bu yüzden Ahmet Zeki ile çatıştım. Ahmet, "Önce şöyle böyle söylerler, sonra asarlar" diyordu. Belki bunu iyi niyetinden söylüyordu. Ölüp ölmemem benim açımdan mesele değildir. Ama demokratik çözüm sürecini başlatmasaydık on bin kişi ölecekti. Özgürlük savaşını şu anda da yürütüyorum. Bundan vazgeçmedim. Özgürlük savaşı akıl ile de, hukukla da yürütülür. Sonuna kadar isyan ve ondan sonra da teslim olma durumu aşılmalı. Benim takındığım tavır bellidir. Genelkurmay temsilcisi "Bu bir kardeşi kardeşe kırdırtma oyunudur, bunu bozacağız" dedi. Ben de, "katılıyorum" dedim.
Ayrılıkçılık benim tercihim değildir. Geliştirdiğim, ayrılıkçılık değil birlik istemidir. Barış istemim köklüdür. Yeter ki hükümet ve devlet bünyesinde bu yönlü değişimler yaşansın. Parlamento dağdakiler için bir genel af çıkarabilir. Kürtlerin kendi kültürünü özgürce ifade etmeleri halinde dağda şiddet kalmaz. Bu yaklaşımın sosyalizme uygun olduğunu düşünüyorum. Ayrılıkçılığa karşı birliğe içten inandığım kadar bunun ideolojik olarak da sosyalizme uygun olduğuna inanıyorum. Milliyetçilik ve aşiretçilik temelinde ayrılıkçılığın doğru olmadığını söylüyorum. Yeter ki demokratik özgürlük olsun. Her türlü sorun bu temelde çözülebilir. Kendimizi bu temelde hazır gördüğümüzü söyleyebilirim. Şimdi demokrasi ve barış yönünde Türkiye de adım atarsa, Güney'de de çatışmadan uzak durulur. Bunun edebi trajik kısmı benim yaşantımla ilgilidir. On yaşımda başlattım; bu felsefi ve edebi bir yürüyüştür. Son iki yılı daha da yoğun ve trajik geçti.
Bugün İmralı'dayım. İmralı'nın güneybatısı biraz Troya sayılır. İlyada okunursa bizim trajedimiz daha iyi anlaşılır. Hektor'a karşı Zeus ve Athena'nın savaşı var. Bir de Annibal'ın trajedisi söz konusu. Roma'dan takip edilen Annibal var; Anadolu'da Gebze'ye kadar geldi, zehir içerek intihar etti. Biz de Anadolu'ya geldik. Burada zor da olsa bir barış imkanı var. Savaştan çok Anadolu barışına inanıyorum. Bu trajedi barışla acaba yerini özgür yaşam umuduna bırakabilir mi? Trajedi bunun sonu olabilir mi? Onurlu güzel barışı özgür yaşam ile gerçekleştirebilirsek anlamlıdır. Umudumla birlikte ben şimdi bunun üzerinde duruyorum.
Batı niye beni harcadı? Çünkü biz gerçek anlamda bağımsızlıkçıyız. Bunun için, yani kendilerine alet olmayacağımızı bildikleri için beni imhaya yatırdılar. Türk-Kürt meselesinde bu, Türkiye meselesi haline getirilmelidir. Türkiye'de demokratik çözümün oluşması Kürt sorununu çözecektir. Biz Türkiye'nin bağımsızlaşması ve özgürleşmesinden yana olduk. Bunu destekleyeceğiz. Bunun teslim olma ile ilgisi yoktur. Çiller niye telaşlanıyor, bağırıp çağırması nedendir? Çünkü rant kapıları kapanıyor. Fazilet Partisi de, Doğru Yol da asılmamı istiyor. Çünkü bunda çıkarları var. Ben bu yüzden soğukkanlı tavır takındım. Benimki iyi bir tavırdı. Komplo yalnız bana karşı değil, Türkiye'ye karşı da kuruldu. Bu oyuna düşmeyin dedim. Türk-Yunan aşkı olmaz.
Komploda Yunan karakteri ile bağlantılı olarak dostluk adı altında ihanet; Londra'nın istihbarat yönünden etkisi, yine ABD'nin de kısmen etkisi var. Türkiye'ye “al biz sana Apo'yu veriyoruz, sen de bize bağlı olacaksın” dediler. Yunanistan'a ABD aracılığı ile Ege ve Kıbrıs için söz verilmiş olabilir. İngiltere'nin Irak'a yönelik olarak Türkiye'yi bağlama planı var. İsrail lobisi de bu konuda rol almıştır. Türkiye'yi kendine bağlı tutmak için, İsrail istihbarat anlamında işin içine girmiştir. Kenya'da iken resimlerim çekilmişti. Resimleri çeken İsrail istihbaratı olabilir. Beni Yunanistan'dan Kenya'ya ABD'nin bir kliği götürmüştür. Muhtemelen ABD de 'Türkiye, Kafkaslar ve Ortadoğu'da her dediğimi dinler' demiştir. Yine İran, Suriye ayağı var, onu da ileride açacağım.
Bana göre beni hem Doğu'nun hem Batı'nın birleşik güçleri bu hale getirdi. Genelde Kürt halkına karşı neden böyle davranıldı? Bunu açmam gerekiyor. Unutmamak gerekir ki, şiddet yolunu tercih etseydim, binlerce, on binlerce insan ölürdü. İngiltere beni teslim etmede birinci pay sahibi ülkedir. Gazeteler de yazdı. Atina'daki operasyon İngiltere'nin yardımı olmadan olmazdı. Uçağın bile İngiltere tarafından hazırlandığını biliyoruz. İsviçre'den özel olarak getirildi. Ben önce Almanya'nın sandım. Meğer İngiltere'ninmiş. Kürtler İngiltere'nin beni teslim etmedeki rolünü biliyorlar. Biliyorum, Kürtler bunu unutmaz. Bunu düzeltmek için bazı şeyler yapmak gerekir. Daha önce duydum; bir gazete "İngiltere beş milyon dolar almış" diyordu. İngiltere'nin bu kirli işlere bulaşma durumu var. Ama halkın hayatına mal olacak şeyler bunlar. İngiltere'nin Kürt politikasında tehlikeli birçok yanları tespit etmemek mümkün değil. Şeyh Sait olayında olduğu gibi günümüzde de aynı şeyleri sürdürmeye çalışıyor. "Tavşan kaç tazı tut" olayı gibi. Bir sürü böyle olay var. Hepsini değerlendirmem gerekmiyor.
Ben İngiltere'yi bir bütün olarak çok kötü görmüyorum. İngiltere'nin çözüm olarak kendisine uyguladığı Galler ve İskoç modelleri son derece yaratıcı modellerdir. Bu modellere karşı değilim, ama demin söylediğim bu tür kirli işlere de bulaşıyor. Makedonya'ya bile her gün hak tanıma konuları tartışılıyor. Kürtlerin dil yasağını bile kaldırmayan Türkiye'ye karşı ise sessiz kalınıyor. Kaldı ki, Türkiye NATO üyesi. PKK yasaklanıyor, ama Türkiye'nin uyguladığı dil yasağına karşı bir kelime bile söylenmiyor. Bu büyük bir adaletsizliktir. Aşırı bir durum söz konusu.
Kürtler İngiltere'nin rolünü iyi biliyorlar. Bu tartışmalar sürecektir. Kürtler artık aptal değil. Her şeye rağmen barış elini uzatıyoruz. Bunu sadece Türkiye'ye değil İngiltere'ye de yapıyoruz. Kabak İngiltere'nin başında patlayabilir. İki yıldır ben burada hiç İngiltere'yi hedef alan bir şey söylemedim. Neden? Çünkü duygusal sonuçlara yol açabilir. İngiliz hükümeti hassas davranmalıdır. Benim yakalanmamla benim tasfiyeme yol açmaya çalıştıkları açık. Şimdi biraz engellemeye çalıştık. Bu duruma getirdik.
Tasfiyemi sadece Türkiye'deki bazı çevreler değil; İngiltere, Ortadoğu'nun bazı güçleri ve Avrupa'da isteyenler oldu. Yeni Şafak gazetesinde Çakal romanının yazarı da söylüyordu. Benim için, "Çıkarlarına uygun görüldüğü için tasfiye edildi" diyordu. Türkiye ile barış sürecini istiyorsak, İngiltere için de aynı şey gereklidir. Ayrıca benim tasfiyem de yararlı bir şey değildir.
Son ABD kaynaklı açıklamalar komployu gündeme getirmek için yapılıyor. Türkiye ve Ecevit'le anlaşmış olabilirler. Ben üzerime düşeni yaptım. ABD Hiroşima'dan büyük bir operasyon yaptı, beni vahşi bir biçimde teslim etti. Bunun hukuki, siyasi ve edebi dille yazılması gerekiyor. Hukuk, siyaset çiğnenmiştir. Onun için çok planlı bir çalışma yapılması gerekiyor. Türkiye'yi sıkıştırma gibi bir şey mi var? ABD bir zamanlar nasıl bizim üzerimize geldi, şimdi de Türkiye'nin üzerine gidiyor. Türkiye buna siyasal ve askeri olarak hazırlıksız, her şey olabilir. ABD'nin iki şeyi açık: ABD bizi verirken, "Öldürebilirsin de, yaşatabilirsin de" dedi. Biz imha edilirsek, Türkiye'yi sıkıştıracaklar, taviz koparacaklar; PKK bölünüp teslim olacak. Yaşarsak, PKK'yi ne yapalım diyecekler, PKK'yi ılımlı bir hale getirip PKK ile geçinmek isteyebilirler. Bu oyun tutmadı, bizi ne yapacaklarını bilmiyorlar.
ABD vahşidir. "İster ölsün, ister kalsın" der. Bu benim için değildir. "Kürtleri ister öldür ister yaşat, yaşarlarsa yaşasınlar!" ABD'nin Kürtlere yaklaşımı budur. Meşru savunma hakkımızı ABD'ye karşı saklı tutuyoruz.
Yine ben Moskova'dayken IMF aracılığıyla pazarlıklar yapılıyordu. Albright geldi. 7 Milyar dolarlık bir anlaşmaydı. Türkiye'ye Şaron geldi. Yunanlılara Kıbrıs-Ege hediyesi verildi. Pazarlık olmadı, anlaşma olmadı. Bir hediye gibi. Bir halkın liderinin böyle verilmesi aşağılık bir şey. Kürtler beni düşünerek değil, kendilerini düşünerek komployu iyi çözmeli ve bunun hesabını sormalılar. Ya beni desteklemesinler, ya adımı haykırmasınlar; destekliyorlarsa o zaman çok bilinçli beni desteklemeleri gerekir. Hepinizin çok bilinçle ve sorumlulukla beni desteklemesi gerekiyor. Oyun içindesiniz, bunun bilincinde olmanız gerekiyor. Sadece PKK için değil, bütün Kürtler için önemli.
Yunanistan'dan gelen gazeteci değil ajandı. Kaba direnme tarzını bana söylüyordu, çok önemsemedim. Kaba bir direnişçi olacağım, "Apo bunu yapar" diye düşündüler. Emirlerine alacaklar, kullandıkça kullanacaklar. Bu çok aşağılık bir şey. Bu olayın derinliğine aydınlanması, anlaşılması gerek. Çok alçakça bir oyun. Hadi bana hiç değer vermesinler, hadi benim değerim sıfır, beni nasıl değerlendirirlerse değerlendirsinler, ama milyonlarca halk ayağa kalkmış, 30 bin şehidin kanı var, işkence var, acılar var, tutuklusu var, bir halkın umudu var. Milyonların acılarının önemi yok mu? Kürt halkının değerlerine, umutlarına, temiz siyaset yapma umutlarına kast ettiler. En önemlisi, bir halkın özgürlükleri tamamen yıkıma uğratılacaktı. Bunlar gerçek. Bana ne kadar yönelirlerse yönelsinler, fakat ayağa kalkmış bir halkın umutları var.
Bu süreçte komplonun açığa çıkması için benim yaşamam çok önemliydi. Komplo etkisizleşti. Bundan sonra ölmem önemli değil. Beni takip edenler, arkadaşlarım, Kürtler eğer akıllılarsa, beni doğru değerlendirmeleri gerekir. Benim onlara söylediğim pasifistlik değil; kaba direnişçilik yerine hukuk devleti, laiklik, Demokratik Cumhuriyet, bu temelde ortak vatanda yaşamak çok güzel bir şey. Yalnız söze herkes bağlı olacak. Devlet oyun yaparsa, dışarıdaki komplocular kazanır. Türkiye'nin dürüst insanları, halkı ve Türkiye'nin kendisi kaybeder. Türkiye'deki dürüst insanların istemi bu olamaz. Demokratik Cumhuriyet, ayrılıkçılığın önüne gönüllü geçişi sağlar. Kültürel farklılık zenginliktir. Ak ya da kara değil, yedi tane renk olsun.
Kürtler bana değil, kendilerine acısınlar. Beni önder olarak kabul etmek, haykırmak basit bir olay değil. Beni savunmak kolay değil, benim avukatlığımı yapmak da ağır bir sorumluluk altına sokar insanı. Bunun için muazzam bir bilince sahip olmak, örgütlenmek gerekir. Özgürlüğünüzü sonuna kadar dayatın, meşru savunma, barış ve kardeşliği sonuna kadar dayatın. Barış ve kardeşlik kesin olacak.
Görüşme Notlarından Derlenmiştir.