Ve yürüdü. O özlemini duyduğu direniş kalesi Ararat'a Sadece Ararat'ta değil Tendürek’te, Çemçé’de, Qartevin’de isyan ateşi yakmak için...
Rubarlarla Gelen Newroz
Mesut Karataş
Geçen 23 yıla inat halen dimdik ayakta
Ağrı gibi asi
Asiliğini Ararata katan
Araratı Ararat kılanlardan
Rubar gülümsüyor bana.
Yeni doğan her bebeğin gözlerindeki özgürlük umudu
Rubar diye ışıldıyor.
Kürdistan dağlarındaki her vadideki coşkun su
Rubar diye çağlıyor…
Rubar ismini çok duymuşsunuzdur. Özellikle Serhatlı gerillalardan Rubar adında olanlar çoktur. Kimden alırlar adlarını bazıları bilmezler. Şimdi Kürdistan’ın dört bir yanında doğan çocuklara Rubar ismi verilir. Kim olduğunu pek bilmezler ama bilirler yeni yaşamı yaratma yolunda bir kahramandır.
Şimdi solunan her nefeste umut ve özgürlük kokuyorsa bu topraklar,
Kürdistan sokakları, dağların coşkulu suları gibi çağlayarak akan insanlarla doluyorsa...
Rubar vardır her yerde.
…
Peki, Rubar kimdir?
Rubar 1960'ta doğmuştur. Ararat'ın eteğinde, Bazid ovasında.
İsyanlarla yüklü bir toplumsal belleğin içinde büyümüştür. Orada dengbejler, gece yarılarına kadar o isyanları, o kahramanları anlatırlar. O çığlığı haykırırlar. Unutulmasın diye. O dengbejlerdir ki tüm çağrıları bu direnişlere çığlıklarıyla, stranlarıyla davettir.
O bu çığlıklarla büyüdü. Büyüdükçe çığlıkların anlamına erişme arayışına girişti.
1970’lerin başlarında okumak için gittiği İstanbul'da çok geçmeden “okudu” o sahte, adaletsiz, Kürtsüz yaşamı. Gittiği okulun sahteliğini anladı. Bıraktı okulu. Ekmek kavgasına girişti. O yıllarda devrimci hareketlerle tanıştı. Birkaç ay İzmir'de Dev-Yol hareketiyle ilişkilendi. Kürt sorununa yaklaşımlarından dolayı ayrıldı.
1978'de Kürdistan devrimcileriyle tanıştı. Ve inandı onlara. Yoldaş oldu onlarla. Azimli, emekçi, yılmaz bir yoldaş oldu. APOCU oldu. Kısa sürede Bazid sorumlusu oldu. Şimdileri nasıl ajanlık yapıyorsa liderleri, o zamanlarda öyleydi Özgürlük Yolu. O biliyordu bu gerçeği. Bundan dolayı amansız mücadele etti. Kısa sürede Bazid'i örgütledi. Korktular O'ndan. Onun toplumsallaştırma gücünden. Topluma öncülük yapabilmesinden korktular. İhbar ettiler.
Yakalandı.
Direndi. Ser verdi, sır vermedi. Direndi. 1988'e kadar bir kaç kez zindanlardan çıktı. Özlemini duyduğu yoldaşlarına ulaşmak için her yolu denedi. Her defasında tekrar girdi zindana. Gerillaya ulaşmak için ısrarın adı oldu. Ve nihayet 1988'de ulaştı amacına. Mahsum Korkmaz akademisine ulaştı. Coşkuyla katıldı akademiye. Biliyordu ki bu topraklarda başarmak için gerilla olmak gerekirdi. Gerilla olabilmek için disiplinli olmak gerekirdi. Akademide gerillalaşmayı öğrendi. Militan kişiliği, komutan duruşuyla yüzlerce gerillanın, gerilla adayının eğitimini de üstlendi. Mahsum Korkmaz akademisinin yönetimi olarak her çalışmaya canla başla katıldı.
Rubar hem iyi bir komutan, hem iyi bir yazardı. Eğitim sonunda akademi sahasındaki yoğunlaşmalarıyla “Disiplin ve otorite” adında bir broşür yazdı.
Ve yürüdü.
O özlemini duyduğu direniş kalesi Ararat'a
Sadece Ararat'ta değil Tendürek’te, Çemçé’de, Qartevin’de isyan ateşi yakmak için yürüdü.
Coşkuyla yürüdü.
En önde yürüdü.
O Ahmet Kesip(Cemşit) yoldaşından devir aldığı Serhat eyaletinde direniş bayrağını onurla taşıdı.
14 Haziran 1989'da Ararat'ta bir çatışmada düştü toprağa
Ne silahı yerde kaldı,
Ne ismi,
Unutulmadı.
O, Serhatta yanan direniş ateşi
O, Tendüreklerden doğan
Murat gibi,
Çağladı
Aktı...
Doğan her filize can suyu oldu.
Tendüreklerden Şattül-Arab'a direniş oldu aktı.
Şimdi Arap Baharı deniyorsa,
Halkların baharı doğuyorsa bu topraklarda
Rubarı görmemek ihanettir.
Rubarı unutmak da.
Şimdi Ortadoğu’da
Yeni bir bahar
Yeni bir Newroz geliyor.
“Rubar”lardan, Rubarlarla akan
Newroz...
Suat Şahin (Rubar) arkadaş anısına…