ZİLAN ÇİZGİSİNDE ÖZGÜRLÜK EYLEMCİSİ OLALIM! - HELÎN ÜMİT

 

Büyük şehidimiz Zeynep Kınacı (Zilan) arkadaşı, şehadetinin 28. yılında minnetle anıyoruz. Haziran ayı 28 yıldır hep Zilan adıyla anılıyor ve bu ruh başta kadınlar olmak üzere Kürdistan toplumuna yön veriyor. Her halde ‘Tanrıça’ kavramı en çok da ona yakışıyor. İnsan toplumunun başlangıç zamanında tanrıçalık kurumu, iktidar, devlet ve erkek egemenliğinin kurumlaşması olan ‘Tanrı’ oluşumlarının aksine yaşamın koruyucu ve kurucu gücü olarak açığa çıkmıştı. Kapitalist modernitenin ulus devlet tanrısı karşısında, bu coğrafyada kültürleşmiş olan Tanrıçalık kurumunun uyanışı, ayağa ve eyleme kalkışı olarak görülebilecek Zilan eylemi bir ilke, ölçü ve yaşam tarzı olarak Kürdistan başta olmak üzere dünyaya yayılmış binlerce temsilcisiyle mücadelesini sürdürüyor. Bu vesileyle nasıl ki dağ tanrıçası Ninhursag geleneğinin dağlardan ovalara, şehirlere, köylere inen sureti İnanna, İştar, Kibele, Astarte, İsis gibi isimler alan kültüründe olduğu gibi Zilan kültünün temsilcisi, militanı, yaşam gücü olan tüm PAJK militanlarına selam ve sevgilerimizi belirtiyoruz.

Elbette haziran ayı Zilan arkadaş başta olmak üzere Zilan çizgisiyle kendisini yaratan kadınların zamanı oluyor. Leyla Wan, Raperin Amed, Berivan Zilan ve elbette Sema Yüce arkadaşlar ‘özgürlük, kendini yaratan insan eylemidir’ diye çağırıyor. Bir kez daha kadın şehitlerimiz şahsında özgürlük denilen büyük AŞK yolundaki şehitlerimize olan bağlılığımızın baki olduğunu belirtiyor, dağ zirvelerinde birlikte büyüttüğümüz özgür yaşam arayışı ve özgür ülke hayalini mutlaka gerçekleştireceğimizin sözünü veriyoruz.

Hiç şüphesiz içinden geçtiğimiz süreç ve yaşanan gelişmeler Zilan gerçekliğini her zamankinden daha iyi anlamamızı ve başarılı olmak için pratikleştirmemizi gerektiriyor. Her özgün ve başarılı çıkışta olduğu gibi Zilan gerçekliğini, çizgisini, ilke ve ölçülerini temsil etmek de ezber ve kopyacılıkla değil özümsemek ve geleneğine bağlı kalabilen bir dönüşüm gücüyle gerçekleşebilecektir. Bunu başarıyla gerçekleştirebilen bulunduğu alanda Zilan çizgisinin fedai duruşunu, duygusal zekası ve bilincini açığa çıkarabilir. Asla unutmamalıyız Tanrıça kültüründe tanrıça bir tapınım nesnesi değil yaşamın öznesidir. Zilan arkadaşın eylemine de kişiliğine de böyle bir anlamsızlığı asla dayatmamak gerekir. Bunun için ezber değil anlam peşinde koşmalı, Zilanlaşma adına biçimselliğe kaymamalıyız. Bunun yolu ise Zilan gerçekliğini ve Zilan gerçekliği ile birlikte açığa çıkan gelişmeleri doğru anlamaktan geçmektedir.

Dikkat edilirse Zilan arkadaş her şeyden önce bir yoğunlaşma gücüdür. Zilan çizgisinde yürümek ve kendini yaratmak isteyen her kadın ve erkek öncelikle bu özelliği görmek durumundadır. Her büyük toplumsal eylemin merkezinde birikim ve yoğunluk vardır. Çoğu zaman kendiliğinden görünen ve hiç beklenmedik anda, yerde hatta kişide açığa çıkan bu tarz eylemlerin tarihsel bir birikim ve toplumsal arayışın yoğunluğu olarak görülmesi ve anlaşılması gerekir. Zilan arkadaş şahsında Kürt halkının kimlik arayışı ile kadınların özgürlük arayışları çakışmış ve yoğunluk kazanmıştır. ‘Anlamlı bir yaşamın ve büyük bir eylemin sahibi olmak istiyorum’ diyen Zilan arkadaşa cevabımız kesinlikle anlamda derinleşmek olmalıdır. Bilebildiğimiz kadarıyla bir bireye de bir olaya da anlamını onun toplumsallığı verebilir. Bize vasiyet düzeyinde ifade ettiği bu tek cümlelik perspektifin karşılığı toplumsallığımızı özgürleştirerek yarattığı yaşamı yüceltmek ve anlamlı kılmak oluyor. Tekrar vurgulamak gerekirse bunun için verili olan yaşam ölçülerini zorlamak, kırmak, red etmek ve mutlaka doğru, güzel ve iyi olanı açığa çıkaran felsefik düzeyi yakalamak zorundayız. Bu büyük şehidimizin anısına 28 yıldır verdiğimiz sözler bizi böyle bir yücelmeye, anlamlı bir yaşamı inşa etmeye ve savaşta başarmaya mecbur kılmaktadır.

1996 yılının Haziran ayının sonunda Heval Zilan’ı böyle bir yoğunlaşmaya yönlendiren en temel etkenin ne olduğunu artık herkes biliyor. Dikkat edilirse aynı etkenler günümüzde çok daha yakıcı bir şekilde gündemdedir.  Daha ağır bir durumla karşı karşıya olduğumuzu inkar edemeyiz. Bahsettiğimiz durum Önder APO’ya dayatılan soykırım sistemidir. 1996 yılının 6 Mayıs’ında Türk devletinin kontrgerilla güçlerinin planlaması ile Suriye’nin başkenti Şam’da gerçekleştirilen suikast girişimi Kürt halkının ve kadınların varlık ve özgürlük mücadelesi için ciddi bir tehlikeyi gündeme getirdiğinde Zilan arkadaş yeni bir savaşçı ve parti militanıydı. Coğrafik olarak en uzak eyalet sayılabilecek Dersim gibi bir alandaydı. Şu anda tam olarak bilemediğimiz türlü zorlanmaları da yaşamış olduğunu var sayabiliriz. Fakat dikkat edilirse Önder APO karşısındaki sorumluluklarını yerine getirip getirmeme konusunda hiçbir tereddüt yaşamadığı gibi gerek kendisinden kaynaklı gerekse de kendi dışından hiçbir gerekçeye sığınmamıştır. Önder APO’nun Kürt halkı, kadınlar ve kendisi için ne anlama geldiğini kavramış, buna göre pozisyon almış ve yoldaşlık görevini mükemmel düzeyde yerine getirmiştir.

Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, Zilan arkadaşı böyle dönem komutanı, Partileşme ölçüsünün zirvesi haline getiren husus gerçekleştirdiği askeri eylem değildir. PKK’nin tarihi baştan sona bu tarz fedailik örnekleriyle doludur. Haki Karer arkadaştan başlayarak 14 Temmuz Direnişçilerine, 15 Ağustos Atılımı ile hemen her alanda gerilla mücadelesinin geliştirilmesinde ve büyütülmesinde yer alan militanlık böyle bir fedai çizgiyi adım adım inşa etmiştir. Zilan arkadaş bu fedai APOCU duruşun önemli bir halkasını hatta zirvesini oluşturmaktadır. Zilan arkadaşı tanrıçalaştıran ve böyle bir fedai eyleme taşıran bilinç, ruh ve ortaya koyduğu iddia düzeyi, Önderlik gerçekliği ile yakaladığı büyük uyum ve buluşma vardır. Bunun içindir ki Zilan arkadaşın eyleminin hemen akabinde Önder APO ‘’Zilan bir tanedir. Onu taklit ederek yaşamsallaştıramazsınız’’ diyerek bu gerçekliği dile getirmiştir. Bu büyük eylemin ve Zilan arkadaşın çizgisinde yürürken bu özgürlük eyleminin nasıl takipçisi olacağımızın sorusunu sormak ve yeterli cevaplar vermek durumundayız. PKK -PAJK militanlarının bu çizgide yürüme tereddüttü olmadığını biliyoruz. Hala Zap, Metina, Avaşin başta olmak üzere APOCU militanlığın olduğu her yerde günlük olarak bu direniş sergilenmekte ve bu yürüyüşteki kararlılık ortaya konulmaktadır. Hiç şüphesiz ki düşmanın soykırım saldırılarına da izin vermeyen, Önder APO’yu İmralı Soykırım sistemi içerisinde imhadan koruyan da bu eşsiz Zilan fedai çizgisinin ortaya çıkardığı pratik olmaktadır. Esasta şu noktaya dikkat çekmek istiyorum; Zilan arkadaşın tarihsel eylemi ötesi olmayan, ulaşılamayacak bir zirve değil yeni ufuklara bakan bir yücelme halidir. Bu şekilde görmek ve anlamak durumundayız. Bizi bu kadar yükselten, kanatlandıran bir gerçeklikten bahsediyoruz. Peki yücelmek, kanatlanmak, yükseklerde olmak ne içindir? Bu hal bizi bir şeye dönüştürmeli, amacımızı daha görünür, yapılması gerekenleri daha net ortaya koymalıdır. Zilan çizgisi diyoruz; eğer bu bir çizgi ise demek ki sürekliliği olan bir durumdur. Sürekli olan yani zaman içerisinde varlığını sürdüren her olgu gibi onun da yeni özellikler kazanması, büyümesi, çeşitlenmesi, bir yerlere varması düşünülmek durumdadır. Önder APO’nun ‘en muhteşem organ’ olarak nitelediği zihnimizin, düşünce gücümüzün dogmatizmin esiri olduğu göz önünde tutulursa bu çizginin yaratıcı pratikleşmesinde en çok zorlandığımız hususun özgür düşünme gücünü açığa çıkarmada yaşadığımızı bir kez daha belirtmek durumundayım. Evet her adanmışlıkta fedailik vardır. Ama Zilan arkadaşın tutumunda onu farklı, özgün kılan yön içinde bulunduğu anı kavrayışı ve ona cevap verme tarzı olduğunu söylemek durumundayım.

Zilan arkadaşın eyleme gitmeden önce yazmış olduğu mektuplar yaşadığı yoğunlaşmayı, ulaştığı kavrayış düzeyini, rafine haline getirerek netleştiği düşüncelerini, duygusunu, hedef ve arayışını yeterince ortaya koymaktadır. Yine Önder APO bu eylemin hemen ardından bu mektupları cümle cümle değerlendirmiş, çözümlemiş; Zilan arkadaşın kişiliğinde dile gelen özellikleri ifade etmiştir. Bunları tekrar etmenin anlamlı olmayacağı kanısındayım. Tekrar tekrar okumanın, üzerinde yoğunlaşmanın, tartışmanın olması gerektiğine kesinlikle inanıyor tüm yoldaşlara, dostlara, kadınlara, gençlere öneriyorum. Bir kere okumak, anladım deyip geçmemek gerekir. Çünkü insan zihni asla durduğu gibi durmaz, Kuantum düzeninde çalışır. Hep hareket halinde, hep baktığı yeri değiştiren ve yeni sentezler geliştiren bir gerçekliğe sahiptir. Bunun için yaşarken farklı hissettiğimiz olaylara bir süre sonra yeni yorumlar ile bakar, yeni sonuçlar çıkarırız. Zilan arkadaşın vasiyet düzeyindeki mektupları ve Önderliğimizin yaptığı değerlendirmelere de hep yenilenen beyin ve yürek gözüyle bakmak gerektiğine inanıyorum. Bununla birlikte çıkardığımız sonuçları paylaşmanın bakış açısını derinleştireceğini düşünüyorum. 

Zilan arkadaş karşısında Türk devlet güçlerinin bu kadar paniklemesine neyin yol açtığı sorusu önemli oluyor. Gerçekten de eylemin ardından düşmanın panik halinde nasıl bir özel savaş saldırısı yürüttüğünü hatırlamak gerekir. Bunun bir nedeni 6 Mayıs 1996’da geliştirmek istedikleri korkunç komplo planının ters tepmesi olarak görülebilir. Bu komplo ile Önder APO fiziki olarak imha edilmek istenmişti. Bunun Türk ulus devletinin nihai hedefi olduğunu günümüzde yaşananlardan daha iyi anlıyoruz. Yüksek bir olasılık 6 Mayıs’da başarılamayan komplo girişimi yeni planlamalarla devrede tutulacak ve Önderlik şahsında Kürt halkının özgürlük savaşına yönelik imha saldırıları sürdürülecekti. Zilan arkadaşın eyleminin öncelikle bu planları durdurduğunu çok iyi kavramak gerekir. Türk devletinin o güne kadar PKK gerillasının içine girmediği bireysel fedai eylem tarzı ile karşı karşıya kalması yüz binlik ordularıyla övünen bir devlet geleneğini çaresiz bırakmıştır. Türk devletinin savaş ve ordu sistemi böyle bir saldırı eylemi karşısında hazırlıksız yakalanmıştır. Hemen her isteyenin toplum içerisine karışarak, Türkiye ve Kürdistan’da açık halde olan askeri ve politik hedeflere bu tarzda yönelmesinin önünde hiçbir engel yoktur. Çağımızın en gayri meşru, kirli ve komplocu savaşını yürüten, kendi sınırları içerisinde yaşayan Kürt halkını ulusal kimlikleri nedeni ile düşmanlaştıran bir devlet gerçekliğinin bu temelde örgütlenen bir direniş ve özgürlük savaşı karşısında yapacağı çok fazla bir şey kalmamıştır. Günümüzde AKP-MHP rejimi neyse 1996’da Çiller-Ağar ittifakı ile yürütülen kontrgerilla devleti aynı genetik kodlara sahiptir. Şimdi de Kürt varlığını savunmak, özgürlüğünü istemek her türlü linç konusu olmayı sürdürüyor. Kürt halkının siyasi temsilcileri tutuklanıp ölüm çukurlarına atılırken göz önünde olmayan diğerleri türlü şekillerde katlediliyor. Bu durum Kürt varlığını düşman görüldüğü ve bunun için imha etme planları olduğu için ortaya çıkıyor. Özetle Kürt demokratik uluslaşmasının Önderliği gibi seçkin evlatları ve halkın tamamı düşman olarak görülüyor. İşte Zilan arkadaş kendi döneminde bu durumun farkında olarak harekete geçmiş ve düşmana tarihi bir ders vermiştir. Gerçekten dönemin Türk ordusu bu eylem karşısında, örgütlenmiş ve eylemli hale gelmiş bir özgürlük militanı karşısında hiçbir şey yapamamıştır. Aslında hazırlıklı olsa da yapacağı bir şey yoktur ve bu gerçeklik günümüzde de geçerliliğini koruyor. Bu konuyla bağlantılı ikinci husus ise bu eylem biçiminin yaygınlaşma riskiydi. Düşmanın Önder APO’ya dönük planlarını ertelemesini ve o dönem açısından bu planlarından caymasını sağlayan ikinci neden budur. 90’lı yıllarla birlikte halklaşan PKK mücadelesinin böyle bir potansiyeli vardır. Yüzlerce, binlerce genç kadın ve erkeğin bireysel fedailikle hareket ettiği bir savaş ortamının Türk ulus devleti açısından sürdürülebilir bir yönünün olmaması bir kez daha Türk devletini geleneksel saldırı yöntemlerinde yoğunlaşmaya sevk etmiştir. Dikkat edilirse suikast taktiği ile tıkanan savaş gerçekliğine cevap arayan Türk özel savaş sistemi, Zilan arkadaşın fedai eylem tarzıyla karşı karşıya kalmış ve geri adım atmıştır. Bu gelişme Kürt halkının yürüttüğü özgürlük ve varlık mücadelesine duyulan güveni arttırmış, halkımız bu gelişmeden büyük cesaret kazanmış, sadece mücadeleyi destekleyen değil fedakarlıklarıyla yurtseverlik ölçülerini hiçbir halk gerçekliğinde ortaya çıkmayan bir düzeye taşımıştır. Kürt halkının düşmanlarının saldırılarının cevapsız kalmaması ve misli ile hesap sorulması başta adı, dili, kendine güveni ve saygısı elinden alınan bir halkın tarihinde onur kaynağı haline dönüşmüştür. Kürt halkının ‘avukatsız’ olduğu söylenir. Burada kast edilen savunmasının olmaması durumudur. Zilan arkadaş bunu yerle bir etmiştir; Önderliğin, özgürlük savaşımının, onun militanlığının ortaya koyulduğu en muhteşem gerçeklik olmuştur.

Burada düşmana korku salan bir gerçekliği daha ifade ederek bu konuyu tamamlayabiliriz. Bu da kadın gerçekliğidir. Zilan arkadaşın bir Kürt kadını olarak böyle bir eyleme yönelmesi, Önder APO’nun özgür yaşam arayışı ve çağrısının kadınlarda karşılık bulduğunun en çarpıcı ifadesidir. Erkek egemen sistemler, devletler, iktidar güçleri açısından kadın gerçekliği en zayıf kesim olmaktadır. Tüm sömürü ve mülkiyet ilişkilerinin gerçekleştiği bu alana, egemen erkeklik her zaman garanti gözüyle bakmamıştır. Bu durum ikili ilişkilerde dahi böyledir. En çaresiz, zayıf, pespaye erkeklik bile kadın üzerinde kurduğu hegemonik ilişkiye dayanır. O ilişki içerisinde kendisini gerçekleştirdiğini sanır ve bu alanı bu nedenle dokunulmaz kılar. Zilan arkadaş bu ilişki düzenini alt üst etmekle kalmamıştır. Kendisini bu sistemin yıkılmasının sembolü haline getirmiş, Kürt kadınlarının özgürlük iradesi ve iddiasının ifadesine dönüşmüştür. Açıktır ki bu kadınların köleleştirilmesine dayanan mülkiyet sisteminin ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. Yani Zilan eylemi Önderliğimizin ifadesiyle dile getirirsek ‘binlerce yıllık genelev düzenini’ hedeflemiş, bunu kendi zihniyetinde, düşünce ve dünyasında paramparça ettiği gibi fiiliyatta da ona yönelmiştir. Her halde tarihte devrimci eylemlerin sıralaması yapılsa ilk sırada yer alması gerekir. Çünkü yıkılan herhangi bir devlet, iktidar değil erkek egemenlikli uygarlık sisteminin üzerinde inşa edilen karı-koca düzenidir. Böyle bir özgür kadın gerçekliği asla kontrol edilemez, nesneleşemez, kendisini kullandırtmaz. Çevresinde sınıfsal ilişkilerin kurulmasına izin vermez. Kadınların özgürleştiği ve kendi iradesi ile hareket ettiği toplumlarda kölelik ilişkileri ne modern maskelerle ne arkaik biçimleriyle yaşam bulamaz.

Dikkat edilirse Zilan tarzında sadece bilinç ve düşünce yoğunlaşması değil çok etkileyici olan büyük duygular vardır. Özgürlüğe, yaşama ve Önderliğe duyulan yüksek bağlılık düzeyi ve sevgi fark edenleri kendisine doğru çekmektedir. Hep küçük şeylere alıştırılmış ve basit işlerle uğraştırılmış, yaptıkları hep küçük görülen ve değersizleştirilen kadın gerçekliği ‘halkımın özgürlük sembolü olmak istiyorum’ diyen bir iddia ile düşmanın üzerine yürümüştür. Yaşam tercihi çok nettir. Asla basit, sıradan, küçük, kölece yaşamayacaktır. Özgür yaşama duyulan büyük tutku, Kürdistan’daki soykırımcı sömürgeciliğe ve kadın şahsında yaşama dayatılan köleliğe karşı benzersiz bir öfkeye dönüşmüştür. Büyük bir amaca bağlanmak çok gerçekten de önemlidir. Kapitalist modernitenin her olguyu sıradanlaştıran, basitleştiren dünyasında bu tür bağlılıklar neredeyse düşünülemez düzeye geldi. Her şeyin fiyatlandırıldığı bir dünyada kendisini, var oluşunu toplumsal bir amaca bağlamak hem kutsal hem de çok zordur. Ama Zilan arkadaş duygu ve düşüncelerinde kendisini o kadar rafine hale getirmiş ki erkek egemenlikli uygarlığın ve soykırımcı sömürgeciliğin tüm ağırlıklarını üzerinden atmıştır. Dikkat edelim birkaç sayfalık mektubu anlayana binlerce sayfalık değerlendirmelerin özünü vermekte, yol haritası sunmakta, çözüm kaynağına dönüşmektedir. Bunun için Zilan Özgür yaşam manifestosudur.

Manifosto demek bir hareketin amaçlarının ve inançlarının ifadesi demektir. Önderlik bunu bir ‘emir’ olarak görüyor ve yerine getireceğinin sözünü veriyor. ‘Zilan komutan ve biz onun emir erleriyiz’ değerlendirmesi bu şekilde ele almasının bir sonucu oluyor. Gerçekten de Kürdistan’da ve dünyada yaşanan durumu, Kürt halkının üzerinde uygulanan politikaları ve bunların sonuçlarını, Önder APO gerçekliğinin oynadığı rolü ve kendisinin tüm bu gerçekler karşısındaki pozisyonunu ele alışı kusursuzdur. Amacını ‘halkımın özgürlük isteminin ifadesi olmak istiyorum. Emperyalizmin kadını köleleştiren politikalarına karşı, bombayı kendimde patlatarak hıncımın ve öfkemin büyüklüğünü göstermek ve Kürt kadınının dirilişinin sembolü olmak istiyorum’ şeklinde ifade ediyor ve Önder APO’ya hitaben ‘Şehide en çok bağlı olan sizsiniz’ diyerek eyleminin sonuçlarını vasiyet ediyor. Yaşanan bu eylem sonrasında Önder APO’nun başta özgür kadın çalışmaları olmak üzere özgür insan, yaşam konusunda yüklendiğini biliyoruz. Önder APO, Zilan arkadaşın bırakmış olduğu mektupta en çok ‘Keşke canımızdan başka verecek bir şeyimiz olsaydı’ ifadesinden etkilenmiştir. Kendisini hücrelerine kadar patlatan ve bu temelde yaşam kaynağına dönüşme kararlılığında olan bir Kürt kadınına bağlılık Önder APO’nun sevgi ve aşk tanımlamalarının merkezine oturmuştur.

Zilan arkadaşın Partileşme dediğimiz özgür kadın ve erkekler olma, özgür insan olma alanında açığa çıkardığı en önemli gelişme bunun başarılacağına dair umut ve iddia olmuştur. Önderliğimiz şahsında somutlaşan özgürlük düzeyinin sadece onunla sınırlı kalmayacağını tüm dünyaya göstererek özünde Önder APO’nun emeklerinin boşa gitmediğini, özgür Kürdistan, özgür yaşam ve insan mücadelesinde sonuç alındığını ortaya koymuştur. Bunun için biz ona ‘Moral merkez’ dedik. Kürdistan merkezli yürüttüğümüz özgürlük mücadelesinin en önemli alanı sistemin Kürt kişiliğinde, Kürt kadınında daha da genelleştirirsek Kapitalist sistemin ulus devlet dişlileri arasında yetiştirdiği bireylerde ortaya çıkan özellikler olmaktadır. Bu durumu Önderliğimiz hemen her çözümlemesinde dile getirmekte ve somut olarak düşmana karşı yoğunlaşmasının yüzde onlarda seyrettiğini asıl zorlu ve sorunlu alanın kapitalist modernitenin ve soykırımcı sömürgecilik ortamında şekillenen kişiliklerden kaynaklandığını belirtmektedir. Zilan arkadaşın kendi kişiliğinden başlayarak düşmanın sahte zaferler kazanmasına zemin olan bu kişilik durumlarına karşı bir müdahale olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Öyle ki Önder APO’ya hitap ederken ‘biz sizin eseriniziz’ diyerek diğer tüm etkilerin ortadan kaldırılabileceğini, Önder APO’da somutlaşan emek ve sevgiye layık olunabileceğini yüksek bir sesle dile getirmiştir. Çoğu zaman gerek kadro gerek yurtseverler yapı olarak sistemin üzerimizde bıraktığı etkilere sığınarak yetersizliklerimize gerekçe ürettiğimizi biliyoruz. Oysa bunun yanında dünyada hiç kimsenin, hatta karşılıksız sevgi kaynağı olarak görülen analarımızın bile bize vermediği sevgiyi, ilgiyi, emeği, mücadele ve özgür yaşam imkanını veren Önderlik gerçekliğinin etkilerini görmüyor, bunda yoğunlaşmıyor, bu emekleri kişiliğimizde somutlaştırma çabasına girmekten imtina edebiliyoruz. Oysa Zilan arkadaş Önder APO’nun yüzünü görmemiş olmasına rağmen onun şahsında yoğunlaşan toplumsal emeğin bilinciyle duygularında, düşüncelerinde yakaladığı özgürlük düzeyini Önder APO’ya bağlıyor ve bunun hakkını vermek istiyor. İşte bu Partileşme mücadelesinde çok önemli bir aşamayı teşkil ediyor.

Parti içi sınıf ve cins mücadelesinin dayandığı esas zemin kadının özgürlük düzeyi olmaktadır. Önder APO PKK’yi yeni ve özgür yaşamın prototipi olarak tanımlamaktadır. Kürt kadınlarının özgürlük düzeyini ortaya koyan bu devrimci duruş Parti içinde gerek feodal gerekse küçük burjuva sınıf etkileri ile mülkiyetçi bakış açılarıyla kadına yaklaşım gösteren çizgi dışı eğilimlere büyük darbe olmuştur. Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nin gelişimi de Zilan kişiliğinin açığa çıkması ve kendisini gerçekleştirmesi ile yakından ilgilidir.

Zilan arkadaşın eyleminin hemen akabinde Önder APO ‘Zilan bir semboldür, ben yaşayan Zilanlar istiyorum’ diyerek Zilan arkadaşın kişiliğinin ve bu kişiliğin kendisini gerçekleştirme biçimi olan eyleminin sürdürücüsü olduğunu ortaya koymuştur. 30 Haziran 1996’ya kadar bir nevi sosyolojik deneme ve girişimleri olan, kadın özgürlüğünü geliştirmede hep bir adım ve birikim olarak açığa çıkan özgün kadın örgütlenme çalışmaları bu süreçten sonra Zilan anısına hamlesel düzeyde ele alınmıştır. İlk kadın özgün örgütlenmeleri, YJWK deneyimi, Kadın ordulaşması ve YAJK pratiği Zeynep Kınacı’yi Zilanlaştırırken, Zilan arkadaş bu birikimi Kadın kurtuluş ideolojisine ve Kadın partileşmesine dönüştüren bir özne olmuştur. Şöyle de ifade edebilirim; başka ülke deneyimlerinde, dünyada, çeşitli zamanlarda böyle bir örnek var mıdır bilemem. Ama Kürdistan devriminde ve Kürt Özgür Kadın Hareketi deneyiminde diyalektik her yerde yaşanandan biraz farklı gelişmiştir. Bildiğimiz kadarıyla dünya örneklerinde önce düşünce insanları çıkar, araştırır, inceler, bunlar etrafında toplumsal duyarlılığı olan bireyler gruplaşır ve giderek kendilerini örgütlü kılarak toplumsallaşmaya, hareket haline gelmeye çalışırlar. Fakat bizim örneğimizde en azından kadın hareketi deneyimimizde önce pratikleşme, kendini gerçekleştirme ardından bunu teoriye ve giderek ideolojik ölçülere kavuşturma yaşanmıştır, yaşanmaktadır. Zilan arkadaşın ulaştığı ve ortaya koyduğu ölçüler PAJK çizgisinin kendisidir. Bu bağlamda aklıma hep süpernova kavramı geliyor. Yıldız patlaması. Nasıl ki evrendeki bazı yıldızlar patlayarak yeni yıldız oluşumlarına yol açıyorsa Zilan arkadaş da aynı yaşamın başlangıcında olduğu gibi topluiğne ucu kadar küçük bir varlıktan Kürdistan’da yaşamın ama özgür yaşamın kaynağına dönüşmüştür. 

Şu anda en yakıcı sorumuz Zilan çizgisinin her alanda nasıl yaratıcı yaşamsal haline dönüştüreceğimizdir. Başta ifade ettiklerimi bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bu soruya Zap, Avaşin, Metina başta olmak üzere gerillanın direniş alanlarında açığa çıkan kahramanlık çizgisi diyerek cevap verip geçiştiremeyiz. Evet, başta Medya Savunma Alanları olmak üzere gerillamız bu çizgiyi başarılı ve yaratıcı bir şekilde hayata geçirme kararlılığındadır. Şehitlerimiz bu çizgide yürüdüler. Bundan sonra da tüm PKK -PAJK militanları bunda ısrarcı olacaktır. Fakat bir çizgiden, ideolojiden onun somutlaşmış hali olarak Partileşmeden bahsediyoruz. Bu tanımlama bulunduğumuz tüm alanlarda bu çizginin temsilcisi olma görevi ile karşı karşıya getiriyor. ‘Ancak Medya Savunma Alanların’da Zilanlaşabilirim’ denilemez. Elbette kadın ordulaşmasına katılmak, savaşmak bir Zilan ölçüsüdür. Bunu da bir özgür kadın ölçüsü olarak geliştirmek durumundayız. Zira soykırım saldırıları devam ediyor. Önder APO en tehlikeli saldırılar altındadır. Kürdistan yeni işgal saldırıları ile yağmalanıyor. Özgürlük iddiası olan başta kadınlar olmak üzere insanım diyen her bireyin savaşarak özgürleşeceğini çok iyi bilmesi gerekir. Bu gerçekliği çeşitli bahanelerle geri plana itmek kendini kandırmaktan ve düşmanlarını güçlendirmekten başka bir şeye yaramayacaktır. Zilan arkadaş ‘Mevcut geriliklerimi aşmanın, özgürleşmenin ve kendimi gerçekleştirmenin yolunun savaştan geçtiğini ve bu savaşında gereğinin yerine getirilmesi gerektiğine inanıyorum’ diyerek bu yolda yürümenin ilk adımını tanımlamıştır. Bu hakikatten kaçılamaz. Fakat içinde bulunduğumuz süreçte sadece gerillaya katılmak ve silah kuşanmakla da zafer çizgisi açığa çıkartılamaz. Bunun için bir de düşmanı ‘moralmen bozguna uğratarak çıldırtmak, bulunduğu her alanda çepeçevre kuşatmak ve ülkeyi ona zindan etmek gerekir’ diyor. Devrimci Halk savaşı diye tanımladığımız dönem stratejimizde her alan çalışmasında bunu ölçü haline getirmek gerekir. Hangi araçlarla olursa olsun yaşam iddiasını kuşanarak savaşmak mümkündür. İdeolojik alan dediğimiz basın-yayın, kültür sanat ve diğer alanlar başta olmak üzere toplumsal alan çalışmalarında devrimci ölçü Zilan çizgisidir. Önderliğimizin esaret koşulları tüm ağırlığı ile devam ederken Zilan arkadaşın belirttiği gibi Önderliğimizin yaşamı, düşünceleri ve mücadelesine yakışır bir biçimde dönemsel bütün görevlerimizi en iyi şekilde yerine getirmeliyiz. Zilan gerçekliğini yaşatmak da yaşayan Zilanlar haline gelmek de ancak bu şekilde olabilir. Adı halk savaşı olan bir özgürlük mücadelesini mutlaka halk savaşı haline getirerek devrimci eylemimizi zafer çizgisinde geliştirmeli, şehitlerimize verdiğimiz sözleri hayata geçirmeliyiz.